Forbes Dergisi “Türkiye’deki siyasi sistemi kendi çıkarlarına hizmet etmesi amacıyla yeniden yapılandırdığı”, yani kendi dikta rejimini kurduğu gerekçesiyle Başbakan Erdoğan’ı “Putin’e” benzeterek “Vladimir Erdoğan” adını taktı.
Cemaat Medyası ise, gözaltına alınan polis müdürlerinin İran bağlantılı
“Tevhid-i Selam/Kudüs Ordusu” adlı terör örgütünün Türkiye’deki adamlarını takip ettiklerini ve ucu MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a dayanacağı için, karşı bir operasyonla gözaltına alındıklarını iddia etti.
Hakan Fidan’ın, İran İstihbaratı ile çok gizli ilişkiler içinde olduğunu söyleyen Cemaat Medyası, Oslo ve Habur fatihi Müsteşar Fidan’a “Pers Prensi” dedi.
Kim, kimi kime benzetirse benzetsin, bu yakıştırmalar “cuk” diye yerli yerine otursa da bizi ilgilendirmez. Biz kişilerin görevlerini “Anayasa-Yasalar-Devlet Teamüllerine” uygun olarak yapıp yapmadıklarına bakarız. Yanlış yapan olursa, makamı ne olursa olsun onu eleştirir, doğru yolu göstermeye gayret ederiz.
Bu anlayıştan yola çıkarak, 12 yıllık AKP döneminin sırrını çözmek isteyenlerin, “Erdoğan-Fidan birlikteliğini” mutlaka derinlemesine incelemeleri gerekir.
Erdoğan’ın, cehaletini örtmek için her yere saldırması, herkesle ve her kurumla kavga etmesi, olası bir “ülkeyi terk etme” durumunda kendisi ve yakınlarının rahat içinde yaşamalarını sağlayacak döviz biriktirme-saklama merakı, onu Fidan gibi gözü kara biriyle işbirliğine itti.
Pers Prensinin İran yakınlığının sebebi de tamamen ekonomik çıkarlar içindir.
ABD’ nin İran’a ambargo uygulanması, İran’ın bu sıkıntıyı minimize etmesi için “Altın Kaçakçılığı” işini Türk Yetkililer ile beraberce yapması, bu operasyonda Reza Zarraf gibi İran Casuslarının kullanılması ve bu İran casusunun derhal tahliye edilmesi hep bu sebeptendir.
Vladimir-Pers Prensi ittifakı, altın kaçakçılığından Cemaate pay vermek istemedi.
Cemaat ise çoktan beri bildiği ve delillendirdiği 17/25 Aralık Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olayını, kendine bağlı savcı-polisler aracılığıyla patlatıverdi.
Görüldüğü gibi, Erdoğan ile Cemaat arasındaki kavganın esas sebebi tamamen duygusaldır. (!)
Kimsenin ah’ı kimsede kalmıyor artık.
Kelime-i Şahadetten ve Ezan-ı Muhammedî’den “Hazreti Muhammed” adını çıkartıp, dinler arası diyalog saçmalığı ile tek dünya düzeni savunucusu Evangelist Hıristiyanların emrine giren Cemaate, 2002 yılından sonra bizzat Erdoğan tarafından, Erdoğan’ın güçlenmesine engel olabilecek güçleri temizleme görevi verildi. Karşılığında Cemaatin elemanlarına, devletin en hassas birimleri açıldı. Cemaat ise ezeli düşmanı Türk Ordusunu hedef seçti. Sahte- düzmece dijital delillerle Türk Ordusunun Komuta Heyetinin yarıya yakınını zindana tıktılar.
Milli Ordumuza yapılan bu kumpasın, Erdoğan’dan habersiz yapıldığına, Erdoğan’ın Cemaat tarafından kandırıldığına bu dünyada sadece bir kişi inanır; Tombalak Paşa Özel Necdet!
İran’dan gelecek “AVANTA PARA” paylaşımında çıkan kavga, AKP ve Erdoğan’ın yolsuzluklarının ortaya çıkması ile iyice alevlendi. Hele Erdoğan ile Bilal Oğlanın arasında geçen sıfırlama konuşmasının yayılması sonucu kan davasına döndü.
Şimdi ise Erdoğan ve ekibi, Türk Ordusunu yok etmek için kullandıkları tetikçileri, kendisine dokunduğu için temizlemeye başladı!
Televizyonlarda “Biz ne yaptıysak vatan için yaptık” diyenler, “Anam için hatim indirin” deyip, salya sümük ağlayan ve ellerindeki kelepçeleri gösterip “Biz haram yemedik, hırsızlık yapmadık” diye bağıran Polis Müdürlerinin tutuklama kararı sonrası, görevli polislere saldırmalarını izledik.
Hâlbuki aynı yollardan geçip, bunların kurduğu tuzaklarla 5-6 yıl zindanlarda yatan Türk Paşalar, tutuklandıklarında büyük bir vakur ve cesaret örneği göstererek sadece “Vatan Sağ olsun” deyip, hukuka sığınmışlardı…
Türk Milleti olarak, Hırsızlığı meslek edinmişlerle- dinimizi kullanıp Müslümanları dolandıranların birbirleriyle boğaz-boğaza yaptıkları çirkin kavgalarını seyrediyoruz.
Sırada, TC Devletinin Anayasa ve Yasalarını dürüst olarak uygulayan, hukuk devleti ilkesi ve adalet içinde görev yapan gerçek “Bağımsız Türk Yargısının” bunların tamamından hesap sorması vardır.
Bu hesap sormanın anahtarı 10 Ağustos’ta, Türk Milletinin eline geçecektir.
Ne Bölücüye, ne Vladimir benzerlerine oy verilmemelidir.
Hiçbir neden, sandığa gitmeyerek dolaylı olarak bunlara destek olmayı haklı çıkarmaz.
Büyük Atatürk’ümüzün evine “NAMUSLU” birini göndermek hepimizin vicdan borcudur.
Ne Vladimir, ne PKK, ne de Pers,
Bunların hepsi Türk Milletine, Türk Tarihine, Türklüğe, Atatürk’e ters,
İlk turda Ekmeleddin İhsanoğlu olsun, herkes alsın ders…
Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum. Büyük Türk Milletinin tümüne, akıllı-sağlıklı-namuslu-çağdaş- ülkesini, vatanını seven yöneticiler nasip etmesini Yüce Tanrımdan niyaz ediyorum…
Sağlık ve başarı dileklerimle
26 Temmuz 2014
Rifat Serdaroğlu