Rusya Devlet Başkanı Putin’in, ABD ve Avrupa’nın tepkisinin sert olacağını bildiği için Ukrayna’nın doğusunu istila etmediğine, ama Ukrayna’nın egemenliğini ve istikrarını zayıflatarak gizlice istila ettiğine inanılıyor.
ABD/NATO, Rusya’nın Ukrayna sınırında 12 bin askeri olduğunu, doğudaki silahlı bağımsızlık yanlılarına askeri yardımlarda bulunduğu iddiasındadır.
Almanya Başbakanı A. Merkel ” Rusya’nın Ukrayna’da barışa katkısı yeterli değil, ”
İngiltere Başbakanı D.Cameron “Ukrayna’ya yönelik tutumunun değişmemesi durumunda, Rusya’ya yönelik yaklaşımın temelden değişmesi gerekir ” diyor.*
Devlet Başkanı P.Poroşenko silahlı kuvvetlerde yeni organizasyonlar yapıyor ve Ukrayna’nın doğusunda yeniden denetim sağlamaya çalışıyor.
Çatışmalar sürdükçe, kayıplar arttıkça Ukrayna’da yeni sivil toplum, AB desteğini arkasına alarak reformlar yapılmasını,aksi takdirde eski devlet başkanı V. Yanukoviç’in devrilmesi için harcanan emeklerin ve geçen ay AB ile imzalanan ortaklık antlaşmasının bir anlamı kalmayacağını,
Ukrayna’da reformların başarısı için Rusya’ya daha sert yaptırımların uygulanmasını istiyor.
*
Nitekim,16 Temmuz’da ABD Maliye Bakanı J. Lew, Rusya’ya karşı yeni yaptırımlar paketini açıyor.
Amerikan firmalarının enerji devi Gazprom’un mali kolu GazpromBank’a ve devlet şirketi Vnesheconombank’a ve dünyanın en büyük petrol üreticilerinden Rosneft ve doğal gaz tedarikçisi Novatek adlı Rus şirketlerine finansal destek sağlaması yasaklanıyor.*
17 Temmuz’da da Brüksel/ Avrupa Parlamentosu, Rusya’yı Ukrayna’nın egemenliğini zayıflatma çabalarından vazgeçirmek için ekonomisine ve seçkinlerine daha fazla baskı yapmak,
O arada Kiev hükümetinin, hem Ukrayna hem Batı’nın lehine olacak reformları hayata geçirebilmesine olanak tanımak için bir dizi yaptırım kararı alıyor.
*
Avrupa Parlamentosu bir süre önce de Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığını azaltma girişimlerine hız vermişti.
2009’da kabul edilen “3.Enerji Paketi” prosedürleri çerçevesinde Rus Gazprom şirketinin hem doğalgaz satıcısı,hem de boru hattı sahibi olamayacağı, bunun “Doğalgaz Arz Güvenliği”ne aykırı olduğundan hareketle,
Gazprom şirketinin Avusturya, Bulgaristan, Yunanistan,Macaristan,Sırbistan,Slovenya ve Hırvatistan’da doğalgaz satış ve taşımacılık işini birbirinden ayırmasını istemiş,nihayet Rus gazını Karadeniz üzerinden Avrupa’ya taşımayı hedefleyen Güney Akım projesine ilişkin çalışmaları askıya almıştı.
*
Bu kez AB üyesi bazı ülkeler Rusya-Ukrayna krizinde nasıl bir yaklaşım sergilenmesi konusunda bölünmüş olmalarına rağmen,
Mesela Rusya ile olan ekonomik ilişkileri doğrultusunda yaptırımların ağırlaştırılmasına muhalefet eden Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkeler,
Rusya’ya yaptırımların artmasını kendi çıkarları için tehlikeli gören Avusturya,Lüksemburg, Bulgaristan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Slovakya gibi küçük ülkeler;
Yine de Ukrayna’da krizin büyümesi ve Rusya’nın bu ülkeye yönelik tavrında ısrar etmesi karşısında Avrupa Parlamentosunda, kendilerini yaptırımları ağırlaştırma tehdidini uygulamaya mecbur hissetmiştir!
*
Avrupa Yatırım ve Avrupa Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankalarının Rusya’daki projeleri finanse etmemesine yönelik yaptırım kararı alınmış,
Rusya’dan Ukrayna Cumhurbaşkanı P. Poroşinko’nun sunduğu ateşkes ve genel affı kapsayan 15 maddelik barış planına destek vermesi istenmiştir.
Temmuz sonuna kadar yeni yaptırımların açıklanacağı kararı da çıkmış bulunuyor ki;
*
Malezya Havayolları’na ait bir yolcu uçağının düşürülmesinden sonra, Avrupa Birliği’nin Rusya ekonomisinin tüm sektörlerini vuracak daha üst seviyede yeni ekonomik yaptırımlarının uygulanacağına ilişkin beklentiler gelişiyor.
Şimdi bu tedbirlerin Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda devam eden müdahalesini engellemeye yeterli olup-olmayacağı tartışılıyor…
*
Başkan Putin,”Batı ültimatom ve yaptırımlar dili kullanıyor. Devlet egemenliği kavramı aşındırılıyor. Neden istenmeyen rejimler, bağımsız politika yürüten veya başkalarının çıkarları yolunda duran ülkeler istikrarsızlaştırılmaya çalışılıyor, anlayamıyoruz. Bu tür çabalar gizli servisler, sivil toplum kuruluşları ve sözde yumuşak güç mekanizmalarıyla yapılıyor. Sıkça radikal, milliyetçi, bazen neonazi, köktenci güçlere umud bağlanıyor. Görünüşe bakılırsa tüm bunlar, bazı ülkelerde demokrasi olarak kabul ediliyor ama umarız, bizim ulusal meşru çıkarlarımız dikkate alınır, kimse bizim işlerimize karışmaz. Her zaman ortaya çıkan tartışmalı konularsa sadece diplomatik yollarla, müzakereler yoluyla çözülür ” diyor ve ekliyor;
“Tanrıya şükür, Rusya, hiçbir ittifaka üye değil. Bu, önemli ölçüde egemenliğimizin bir garantisidir. Zira ittifaklara katılan herhangi bir ülke derhal egemenliğinin bir kısmını teslim ediyor ve çoğu zaman bu durum ulusal çıkarları yansıtmıyor. Ancak bu onların egemen kararıdır. Biz bu meydan okumalara uygun bir şekilde tepki veririz” diyor…
Doğrusu Avrupa ülkelerinin hangi nedenle olursa olsun tereddüdleri karşısında Rusya adamakıllı bir direnç gösteriyor…
*
Avrupa Parlamentosu’nun Temmuz sonunda açıklayacağı yaptırım listesinde, Başkan V.Putin’in yakın çevresindeki isimlerin hedef alınacağı belirtiliyor.
Rus zenginlerinin Avrupa ülkelerindeki banka hesapları ve yatırımlarının dondurulması, bu ülkelerdeki mülkiyetleri de askıya alınması halinde Rus iktidarında kolayca bir gediğin açılması planlanıyor.
*
Bu noktada Batı, geçen yıl yüzde 1.3 oranında büyüyen Rusya ekonomisinin, bu yıl herhangi bir büyüme öngörmeyişinden umutlanıyor.
Çünkü kurgusunu;kişi başına milli geliri belli seviyeye ulaşan ne Rusya, ne de başka bir gelişmekte olan ülkenin teknolojik olarak gelişmemiş üretim biçimine bağlı kalmaları ve yurtiçi aktivitelerinin eksikleri, işte finansman kısıtlılığı, kimi sektörde aşırı üretim kapasitesi ya da yatırım talebinin zayıf olması gibi kendi iç sorunları nedeniyle,
Büyük çapta yabancı yatırım çekemeyecekleri, teknolojiyi yükseltemeyecekleri, ağır korumacılıkla yerli üretimi ve hizmeti geliştiremeyecekleri, sonuçta gelişmiş ülke kategorisine ulaşmalarının olanaksız olduğu düşüncesi üzerine inşa ediyor.
Ukrayna krizi sonrasında doğrudan dış yatırımın hızla başka ülkelere yönelmesi ya da yabancı sermayenin Rusya’dan kaçması bu kurguyu güçlendiriyor…
Ne ki ABD ve Avrupa ekonomisine de bir başına büyümek yetmiyor, mutlaka küresel büyüme gerekiyor !
*
Rusya Başbakanı D.Medvedev bu duruma ilşkin olarak,”Hiç bir yaptırım ekonomimizi çökertmeyecek. Batı’nın yaptırımları kötü rekabete bir örnektir.Herhangi bir ülkenin bizim ekonomik imkanlarımızı illegal olarak kullanmak suretiyle kendi ekonomisini güçlendirmesine, mevcut ekonomik sistemimize zarar vermesine ya da uygulanmakta olan tek taraflı yaptırımların gölgesi altında bazı belirli firmaların çıkarlarına uygun şekilde koruma önlemleri almasına müsaade edemeyiz. Bu durumu Dünya Ticaret Örgütü ve diğer uluslararası süreçler çerçevesinde hallederiz. Bizi farklı yönlere çekiyorlar, 1980’li yıllarda Amerikalılarla ilişkilerimiz ağır bir tarihti ve o döneme dönmek isteyen varsa muhtemelen öyle de olacak,ancak bu kimseye fayda vermez. Biz buna karşıyız ” diyor…*
Çok sayıda serbest ticaret anlaşmaları, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği, Doğu Asya Zirvesi önemli roller oynuyor.
Bir yanıt yazın