HAÇLILAR
Hüseyin MÜMTAZ
Modern çağda tekrar, 11 Eylül 2001 olaylarından sonra hatırlatmıştı bize Başkan Bush Crusade/Haçlı kelimesini, kavramını, düşüncesini..
13 yıl olmuş..
“Bu bir Haçlı saldırısıdır, ya bizden yanasınız ya teröristlerden” demişti müttefiklerine..
“Ne senden yanayız, ne teröristlerden” deme fırsatını bile vermemişti.
Ezeli müttefikimiz, ebedi dostumuz, stratejik ortağımız ABD’ye cevap verememiş, sessizce “müsbet çekimser” bir tavır sergileyegelmiştik.
Hemen ertesinde gündeme düşen “BOP/GOP procesine” rağmen..
13 yıl sonra ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki bir gazetecinin, Türkiye’de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkin olarak dillendirilen; “Yeni bir haçlı ittifakı ile karşı karşıyayız” sözlerini hatırlatarak, “ABD, İslam’a karşı bu haçlı ittifakında bir rol oynuyor mu?” yönündeki sorusuna, “Bu, ABD’nin üstlendiği bir çaba değil” demiş.
Hangisi doğru?
ABD’nin ve Türkiye’nin 13 yıl önceki tavrı ve tutumu mu; yoksa şimdiki tavır ve tutumları mı?
Fotoğrafa neresinden bakıyorlar?
Beraber mi, ayrı ayrı mı bakıyorlar?
Aynı şeyi mi görüyorlar?
Ne değişti?
Hangisi Haçlı, hangisi değil?
Peki, her iki cenahta da “taraflar”ın düşünceleri ne merkezde?
Olayın merkezinde bu sefer Filistin-İsrail savaşı var..
İsrail’in, kurulduğu 1947’den bu yana Filistin’e/Gazze’ye ilk saldırısı değil.. Hiçbirinde de “Haçlı’lık” gündeme getirilmemişti.
Bu sefer ilk günden itibaren;
1.Obama, “İsrail’in kendisini savunma hakkını desteklediğini” vurguladı;
2.Merkel, “Almanya olarak İsrail’in tarafında olduklarını söyledi;
3.Fransa ise “Gazze’ye destek ve İsrail’i tel’in” mitinglerine ‘güvenliği’ gerekçe göstererek izin vermedi.
Türkiye, “Haçlı saldırısı” dedi.
Cümle Müslüman ülkeler “tepkisiz” kaldı.
Üstelik… Konuyla hiç ilgili olmasa da bazı ülkeler Türkiye’ye karşı ilginç bir tavır sergilediler.
Sergilediler ki; bizzat Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Irak ve Libya’nın ardından Kenya ve Yemen için de Türk vatandaşlarına bulundukları ülkeleri terk etme uyarısında bulundu.
Kenya hariç diğerleri Müslüman ülkelerdir.
Müslüman ülkelerle bile böyle “bol sorun” yaşıyorsak nerede yanlış yaptık?
Yanlışı kim yapıyor?
İstanbul’da toplanan “Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi” toplantısında söz alan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, son yıllarda yapılan bazı araştırmaların sonuçlarını açıklarken; “Yapılan bazı araştırmalara göre son yıllarda günde ortalama bin Müslüman katlediliyor. Bunun yüzde 90’u Müslüman tarafından, kardeşi tarafından katlediliyor. Sadece Suriye’de, Irak’ta değil. Libya’da, Pakistan’da, Afrika’da, Myanmar’da… Buralarda ortaya çıkan hareketler var. Şebaplar, İŞİD’ler, Boko Haram’lar var. Bütün bunlar nasıl türedi. Müslüman kamuoyunda nasıl ortaya çıktı. Üzerinde durmamız gereken en önemli husus bütün bu yapılar nasıl ortaya çıktı. Yanlış yapılar nasıl oluştu. Asıl gaye ise temelinde mezhepçilik ya da fitne ateşini nasıl söndürebiliriz” dedi.
Bu bir durum tespitidir.
Acı bir tespittir. Çok acıdır.
Peki ya şuna ne dersiniz?
“Abbas’ın burada Türkiye’ye ateşkes sağlamak için yürütmeye çalıştığı müzakereler karşısında olduğumuzu söylemek için geldik. Çünkü Abbas baştan itibaren Filistin direnişiyle işgalci olan İsrail’i eşit olarak görüyor. Aynı zamanda Abbas, Hamas’ın karşısında duruyor. Abbas, Mısır ile işbirliğiyle beraber Filistin politikasını başka bir yöne İsrail’le işbirliği yaparak bunu yapmaya çalışıyor. Abbas bizi temsil etmiyor. Hiçbir şekilde bizim başbakanımız olmadığını söylemek için buradayız”.
Bunu, Abbas’ın Türkiye’yi ziyaretinde onu protesto etmek için toplanan “Türkiye’de bulunan Filistinliler” söylüyor.
“Abbas, Mısır ile işbirliğiyle beraber Filistin politikasını başka bir yöne İsrail’le işbirliği yaparak” diyorlar..
Aklınız mı karıştı?
Öyleyse şimdi karar verin bakalım..
Kim Haçlı, kim değil?
Kim Müslüman, kim “daha iyi” Müslüman, kim değil?
Ölçü ne?
İyiler mi kötüleri öldürüyor, kötüler mi iyileri?
Müslüman’ın Müslüman’ı öldürmesi nerede yazıyor?
Eğer öyleyse Haçlı’ya ne gerek var? 19 Temmuz 2014
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ