19 Temmuz 2014
Bilge diplomat Şükrü Elekdağ, Uğur Dündar’a konuştu:
Elekdağ, Çankaya seçimi öncesi yasalaşan Çözüm Paketi’ni eleştirdi: Bu yasa
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmak için PKK’ya verdiği rüşvettir
Sevgili okurlarım, Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları arasında Meclis’ten apar topar bir yasa geçirildi. İstanbul Barosu Yönetimi ve bazı tarafsız gözlemciler, kısaca “Çözüm Yasası” denilen bu yasanın Öcalan’la Erdoğan arasındaki pazarlığın ürünü olduğunu öne sürüyorlar. Onlara göre, bu yasanın iki amacı var: Birincisi, Türkiye toprakları üzerinde Kürt devleti kurmak, ikincisi de Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkarmak.
Yasayı şiddetle eleştirenler, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy vermenin, ülkemizin parçalanması için oy kullanmak anlamına geleceğini iddia ediyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısını ve bölünmez bütünlüğünü hedef alan bu çok önemli konuyu, emekli Büyükelçi, eski Dışişleri Bakanlığı müsteşarlarından, bilge insan Şükrü Elekdağ ile konuştuk.
* * * *
UĞUR DÜNDAR (UD): “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun”a İstanbul Barosu çok kuvvetli tepki gösterdi. Yaptığı açıklamada yasanın, “1923 Cumhuriyetini ortadan kaldırmayı hedeflediği”, devletimizin “üniter yapısını ve bölünmez bütünlüğünü” tehdit ettiği, ayrıca “etnik-mezhepsel bir boğazlaşmaya” yol açacak bir nitelikte olduğu vurgulandı. Dünyanın önde gelen barolarından biri olan, 26 bin üyeli İstanbul Barosu gibi ciddi bir kuruluşun yaptığı bu dehşet verici tespitler konusunda ne düşünüyorsunuz?
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (ŞE): İçeriğine tamamen katıldığım bu açıklamanın en çarpıcı yönü; “Çözüm Yasası’nın”, “devletin şeklini, rejimini ve bölünmez bütünlüğünü değiştirmeyi” öngörmesi nedeniyle, TCK’nın 302. maddesinde düzenlenen VATANA İHANET SUÇU KAPSAMINA GİRDİĞİNİ ortaya koymasıdır. Yasanın, Öcalan tarafından Başbakan Erdoğan’a fiilen ve resmen dayatıldığını vurgulamak isterim. Yasa, yahut “Çözüm Paketi”, MİT aracılığıyla Öcalan ile Başbakan arasında yapılan pazarlığın ürünüdür. Yani, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde PKK terör eylemlerini askıya alacak, bunun karşılığında da AKP iktidarı Öcalan’ın siyasi taleplerinin karşılanmasını sağlayacak hukuki zemini düzenleyecektir. Başbakan Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne ilk turda çıkması için HDP-BDP Kürt oylarına ihtiyacı vardır. Bu oyları ilk turda almazsa ikinci turda Köşk’ü garantilemek için ihtiyaç duyacaktır. Yani, BU YASA,
ERDOĞAN’IN CUMHURBAŞKANLIĞI KOLTUĞUNA OTURMASI KARŞILIĞINDA PKK’YA VERDİĞİ RÜŞVETTİR.
Meclis yok sayılacak…
UD: Erdoğan sizin deyiminizle ileride ülkenin bölünmesine neden olacak bu siyasi rüşvet karşılığında Çankaya’ya çıkmayı garanti altına almaya çalışıyor. Yasanın analizini yapar mısınız?
ŞE: Yasanın şu dört özelliği var: Birincisi, yasa, PKK terör örgütünün siyasi taleplerinin kabulünü öngören bir taahhüt ve garanti anlaşmasıdır. Yasa, halen hükümete görevler veren bir çerçeve yasa şeklindedir. Zaman içinde, Öcalan’la varılan mutabakat uyarınca yeni yasal düzenlemeler bu çerçeve içinde yer alacaktır. İkinci olarak yasa, AKP iktidarının, PKK terör örgütüyle girdiği gayrimeşru ilişki ve pazarlıklara meşruiyet kazandırıyor ve böylece, ÖCALAN İLE PKK, TERÖRİST OLMAKTAN ÇIKARILIP, FİİLEN VE HUKUKEN KÜRTLER’İN TEMSİLCİSİ VE HÜKÜMETİN RESMİ MUHATABI KONUMUNA GETİRİLİYOR.
UD:Yani, Öcalan ve PKK, masaya devletle eşit statüde oturtulacak… Öyle mi?
ŞE: Evet, öyle!.. Yasanın üçüncü özelliği, hükümete, çözüm çerçevesinde alınacak tüm önlem ve yasal düzenlemelerin yapılmasında sınırsız yetkiler vermesi ve TBMM’nin tüm yetki ve işlevlerini hükümete devretmesidir… Bu sınırsız yetkiler, hükümete, PKK’nın siyasi taleplerini karşılayacak her türlü hukuki düzenlemeyi Parlamento’yu “by-pass” ederek yapma imkanını veriyor. Yasanın dördüncü özelliği, hükümete ve görevlilere, sınırsız, mutlak ve ucu açık cezai sorumsuzluk sağlamasıdır. Suç işleme özgürlüğü yaratan ve yeni faili meçhuller ile görevin suiistimaline yol açan bu hüküm, hem Anayasa’ya, hem de Türk Ceza Kanunu’na aykırıdır.
UD:Yaptığınız çarpıcı analiz, durumun vahametini ve Öcalan’ın bu yasanın kabulü dolayısıyla AKP Hükümeti’ne teşekkür etmesinin nedenlerini de açıklıyor. Peki, bu çerçeve yasanın içi nasıl doldurulacak?
ŞE: Başbakan’ın talimatı ve kontrolüyle MİT ile Öcalan arasında uzunca bir süredir devam eden ve “çocuklar ölmesin, analar ağlamasın” sloganıyla destek gören çatışmasız ortamda sürdürülen müzakereler sonucunda mutabakata varıldı. Fakat, kamuoyunun tepkisinden korkan hükümet, bu mutabakatın içeriğini açıklamadı. Buna mukabil, Öcalan, Kandil ve BDP tarafından yapılan açıklamalar, PKK’nın beklentilerini ve mutabakatın esaslarını gün ışığına çıkardı. Bunların başında iki stratejik hedef var. Biri, “demokratik özerklik” namı altında Güneydoğu’daki 12 vilayetin kontrolünün PKK yönetimine devredilmesi… Burada “Kuzey Irak Kürt Federe Devleti” statüsünde ve şimdilik yarı bağımsız bir devlet kurulması. Diğeri ise Öcalan’ın affa uğramasının ilk kademesini oluşturan ev hapsine alınması. Bunlara ilaveten, müzakerelerin yasal çerçeveye oturtulması, anadilde eğitim sağlanması, örgüt üyeleri için af çıkarılması, dağdan eve dönüş düzenlemesi çerçevesinde PKK vurucu unsurlarının “özerk bölgenin” güvenlik gücüne dönüştürülmesi, cezaevlerindeki PKK’lıların salıverilmesi gibi önlemler de var.
Seçim için bekliyorlar
UD:Açıklamalarınız Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyunu Erdoğan için kullanacak olanların, bir anlamda Türkiye’nin parçalanması için oy vereceklerini ortaya koyuyor. Türk toprakları üzerinde bağımsız Kürdistan, AKP iktidarının elleri ve oylarıyla mı gerçekleştiriliyor?
ŞE: Maalesef evet! Erdoğan Hükümeti’nin en büyük hatası, PKK’ya silah bıraktırmadan örgütle müzakereye oturması olmuştur. Hükümet, Öcalan’la kalıcı mutabakatlar sağladığını zannetse de, Kandil/PKK, elindeki silahla, hükümeti, çatışma dönemini geri getirmekle korkutup, talep çıtasını daima daha yükseğe çıkarma eğilimindedir. Kandil/PKK, özerklik kisvesinde bir federe devlet formülünü seçim sırasında hükümetin zor durumundan yararlanarak gecikmeden gerçekleştirmek istiyor. Öcalan da hükümete “sabrım taştı, oyalamayın” mesajları gönderiyor. Hükümet ise halkın infialinden korkarak, verdiği ödünleri genel seçimlerden sonraki zamana yayarak uygulamayı öngörüyor.
UD: Ama öyle görünüyor ki, bunu daha fazla geciktiremeyecek. Allah korusun, hiçbir zaman gerçekleşmesini dilemeyiz ama, Baro’nun işaret ettiği olası etnik bazda bir iç çatışma tehlikesinin etkinlik ve şiddet derecesi nedir?
ŞE: 2009’dan itibaren Kürt sorunu ülkemizde yoğun bir tartışma alanı buldu. Buna rağmen, konu daha ziyade PKK örgütüyle uzlaşma sağlanmasına yönelik öneriler bağlamında ele alındı. Türk kitlenin bu konudaki görüşleri hep ihmal edildi. Türkler’in söz konusu önerilere tepkisinin ne olduğunun araştırılmasına gerek görülmedi. Bu konuda elimde, 2013 yılı Nisan ayı başında A&G Araştırma Şirketi tarafından, Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde 50 ilde, 174 ilçe ve bunlara bağlı 398 mahalle ve köyde 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunun temsil eden 3.534’ü kadın toplam 7.103 denekle, hanede yüz yüze görüşme metoduyla yapılmış bir araştırma var. Bu araştırma bulgularına göre, Türkler’in ezici çoğunluğu, yani yüzde 75 ve üstü, çözüm için Öcalan’la görüşülmesini ve Öcalan’ın ev hapsine çıkarılmasını şiddetle reddediyor, PKK’ya genel af çıkarılmasına ve özerklik verilmesine karşı çıkıyor, Kürtçe eğitimi istemiyor ve Kürtlere bugünkünden daha fazla hak ve özgürlük verilmesinin iç savaşa ve Türkiye’nin bölünmesine yol açacağına inanıyor. Aradan geçen 15 aylık dönemde milliyetçi tepkinin yumuşama eğilimi gösterdiğini tahmin etmiyorum. Yukarıdaki bulgular, hükümetin topraklarımızda Kürt devleti kurulmasına yönelik girişimi açıklık kazanınca TÜRK MİLLETİ’NİN GAFLET UYKUSUNDAN UYANACAĞINI VE KABARACAK MİLLİYETÇİ DALGANIN BUNA KARŞI KOYACAĞINI GÖSTERİYOR.
Bu bir akıl tutulması
UD: CHP’nin şiddetle eleştirdiğiniz “çözüm yasası”na destek vermesini nasıl açıklıyorsunuz?
ŞE: CHP, çözüme ilişkin çalışmaların TBMM tarafından yürütülmesini savuna gelmişti. Ayrıca CHP’nin Cumhurbaşkanlığı için “çatı aday” olarak desteklediği Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu da çözümün mutlaka ulusal uzlaşıyla ve Meclis çatısı altında olması gerektiğini savunuyor. Ancak, kabul edilen yasa: 1) Meclis’i devre dışı bırakarak işlevlerini külliyen AKP Hükümeti’ne devrediyor; 2) Hükümet-Öcalan- Kandil üçlüsünün, CHP’nin ve halkımızın bilgi ve iradesi dışında PKK örgütüyle yapılan pazarlık uyarınca özerk/federe Kürt devletine meşruiyet kazandırmayı ve onu yasal zemine oturtmayı öngörüyor. Özetlersem, bu yasanın bir amacı, PKK’nın siyasal taleplerini karşılamak, diğeri de Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkarmak…
CHP’nin, Anayasa’ya ve TCK’ye göre, vatana ihanet kapsamına giren bu yasaya destek vermesinin izahı, ortak akıl tutulmasından başka ne olabilir?
Bir yanıt yazın