“Hatipoğlu Din Tic. ve Paz. A.Ş.” başlıklı reytingi ve beğenisi yüksek yazıma yapılan yorumlara cevap vermeye bu yazımızda da devam edeceğiz.
Mehmet Şahin isimli okuyucum diyor ki; “Adam hadis hafızı, sende bil sende al! Adnan Oktar mı çıkıp ramazan programı yapsın, anlamadım ki”
Hamit Kürşat Demiryürek ise şöyle diyor yorumunda: “Necati Şaşmazın bölüm başına 60 bin alması, Hülya Avşar’ın odeabanktan 1,5 milyon dolar alması doğru bir şey, hakları oluyor da, “İslami” program yapan zat-ı muhteremlerin program başına 10 bin veya 2,5 bin almaları yanlış bir şey, hatta haksız kazanç oluyor…bu ne kıskançlıktır, bu ne düşmanlıktır, hem millete hem de zat-ı muhteremlere…”
Hasan Yayla’nın konuya yaklaşımı da hemen hemen aynı. Şöyle diyor yapmış olduğu yorumda:
“Esra Erol Aylık 500 bin TL’yi ne için alıyor? Toplumuza ne faydası var? Ebru Gündeş 3-5 saat süren bayram konserinden 100 bin TL alıyorken topluma ne faydası oluyor? Serdar Ortaç tek bir konserden 180 bin TL kazanırken hocaların aldığı para mı gözünüze battı?
Halit Ergenç Kanuniyi rezil etmeye çalıştığı için mi 260 bin TL alıyor? Kıvanç Tatlıtuğ’un aldığı Aylık 250 bin TL kaç emekli maaşı? Kenan İmirzalıoğlu 2 sezon için 2 milyon TL alırken neden ‘şu hale bak’ denmez? Hülya Avşar hiçbir şey yapmadan Aylık 150 bin TL kazanırken neden Hocalara yüklenilir? Küfür ederek Ahlak bozmaktan başka bir faydası olmayan Şahan Gökbakar Aylık ne kadar kazanıyor? Peki Cem Yılmaz? Acun Ilıcalı? Evet hepsi bir şeyin karşılığında, belki hak ederek kazanıyor, diyecek bir şeyimiz yok ama bunlar alırken iyi de İslam’ı anlatan hocalar alınca mı ‘Haram’ veya ‘kötü?’ ”
Peygamber Allah’ın Paydaş’ı Değildir!
Bildiğim kadarıyla Nihat Hatipoğlu, “Hadis Hafızı” değil, sadece hadis dalında akademik kariyer yapan birisidir. Hadis literatüründe “Hadis Hafızı” diye bir kavram var mı emin değilim, ancak “Hadis nakil ve rivayetini meslek edinip çok miktarda hadisi ezbere bilen kimse” anlamında “Hadis Hafızı” tabirinin kullanıldığı görülüyor sağda solda. 300.000 dolayında hadisi ezbere bilen adama ise “Hüccet” denilmektedir.
Kanaatimizce “Hadis Hafızı” tabiri, yanlış bir tabirdir. Zira hadislerin ve hadis ezberlemenin bir sınırı yoktur. Hele hele uydurma hadisleri de hesaba katarsak. Peki; kaç hadisi ezbere bilen kişiye “Hadis Hafızı” denir? Hz. Peygamber’e nispet edilen kaç hadis vardır? Bu hadislerin tamamını ezbere bilmeyen ve sahih hadislerle uydurma hadisleri birbirinden ayırt edecek kadar hadis bilgisi olmayanlara “Hadis Hafızı” demek doğru mudur? Öte yandan “Hafız” kavramı, Kur’an’ın tamamını ezberlemiş kişiye denilmekle, “Hadis Hafızı” kavramı, bir yandan “Kur’an Hafızı” kavramını hafifletirken, diğer yandan hadislere ayetler ölçüsünde değer verilmesi sonucunu doğurur ki; bu durum açıkçası şirktir; yani Allah’a ortak koşmak ve Hz. Peygamber’i Allah’a paydaş kılmaktır. Oysa Hz. Peygamber de (kendi tabiriyle) tıpkı bizim gibi bir kuldur. Bizden tek farkı, O’na Allah tarafından kitap gönderilmiş olmasıdır.
Ben Haram ve Kötü Demedim!
Benim, çok kazanan bu din adamlarını kıskandığım ve onların kazanmış oldukları paralara haram ve kötü nazarıyla baktığımı söyleyen okuyucularım var. Hayır, ben bu adamların servetlerine “haram” veya “helal” deme noktasında değilim. Esasen ben, bir din alimi değilim. Sadece bu adamların dini program yaptıkları televizyon ve yazı yazdıkları gazetelerin patronlarının kimler olduklarını söylüyorum. Siz, bu patronların hangi yoldan para kazandıklarını araştırmak suretiyle bu din adamlarına aktardıkları kaynakların haram veya helal olup olmadığına kendiniz karar verin. Ya da gidin bu hususu bilgisinden ve bilimsel tarafsızlığından emin olduğunuz bir din alimine sorun lütfen.
Ayrıca bizim hiç kimsenin malında ve servetinde gözümüz yoktur. Zira biz, bir lokma ve bir hırka felsefesiyle yetiştirilmiş insanlarız. Bu sebeple aza kanaat etmesini biliriz. Açık söylemek gerekirse; ben çok çobanlık yaptım. Azığımda çoğu zaman içinde çökelek bulunan iki dürüm yufkadan başka bir şey olmazdı. Onun için bizde kıskançlık olmaz. Hele hele “Bu milletin a… koyacağız” diyerek Büyük Türk Milleti’ne ulu orta söven alçakların kirli paralarından emziklenerek biriktirilmiş servetlere ancak tiksinerek bakarız!
Dindar Toplum Projesi’nin Çığırtkanları: Din Adamları
Sözüm ona “Sanatçı” ve “Televizyoncu” kılığında faaliyet göstererek astronomik ücretler alan bir kısım adamların yüksek ücretlerinden hareketle İslam’ı anlatan adamlara yüksek ücretler verilmesine onay veren ve bu noktadan bana yüklenen ve bu adamlara haksızlık yaptığımı söyleyen okuyucularıma ise şunları demek isterim:
Şahsen ben Nihat Hatipoğlu’nun veya Mustafa Karataş gibi adamların anlattıklarından hiçbir zarar görmedim. Çünkü ben, bu tür adamların anlattıklarına ve yazdıklarına itibar ve onlarla amel etmiyorum. Çünkü bu tür adamlar, umumiyetle mevcut iktidarın uygulamaya koyduğu “Dindar ve kindar toplum yetiştirme” projesinin çığırtkanlarıdır. Muhtemelen özel olarak yetiştirilmişlerdir ve özel olarak himaye görüyor olmalılar. Bu sene hazırlayacağı Ramazan programları için 600.000 TL alacağı iddia edilen Nihat Hatipoğlu’nun ATV’de, 400.000 TL alacağı iddia edilen Mustafa Karataş’ın da Show TV’de Ramazan programları yapmaları sizce de biraz garip değil mi? Her iki TV kanalı da, TMSF kullanılarak el değiştiren kanallardır ve her iki kanal da nedense hükümetin borazanı durumunda olan kanallardır. Üstelik her iki kanal da hükümetin himayesinde olan ve devletten ihaleler kazanan Rizeli iş adamlarınca satın alınmıştır.
Yanlış bilmiyorsam; ATV ve Sabah Grubu, TMSF kanalıyla Dinç Bilgin’in elinden alınarak ve kamu bankalarından kredi kullandırılmak suretiyle önce Erdoğan’ın damadının Ceoluğunu yaptığı ve Ahmet Çalık’ın sahibi olduğu Çalık Grubu’na, arkasından da (bu millete ulu orta ve alenen söven) Rizeli inşaat müteahhidi Mehmet Cengiz’in sahibi olduğu Cengiz İnşaat’a satılmıştır. Show TV ise yine TMSF kullanılarak Erol Aksoy ve Mehmet Emin Karamehmet’in ellerinden alınarak Rizeli Turgay Ciner’in sahibi olduğu Park Holding’e satılmıştır.
Peki; sizce de bu işte bir gariplik yok mudur? Mehmet Cengiz ve Turgay Ciner, çok dindar adamlar olduğu için mi, televizyonlarında Ramazan programları yapan iki ilahiyatçıya iddialara göre; yarım milyon TL civarında para ödüyorlar sanıyorsunuz yoksa? Sakın ola bu paralar, himaye, kayırma ve iltimas ile alınan kamu ihalelerinden ve dolayısıyla; milletin cebine döşenen hortumlar vasıtasıyla haydan gelip huya giden paralar olmasın! Mesela; CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun iddiasına göre; Mehmet Cengiz’in de ortakları arasında olduğu konsersiyumun ihalesini aldığı 3. Havalimanı inşaatının denizden yüksekliğinin ihale sonrasında 105 m.den 75 m.ye indirilmekle ihaleyi alanların cebine fazladan 2 milyar Euro girecekmiş. Eğer iddia doğruysa; bu para haramdır ve haydan gelip huya gidecek para olduğu için sağa sola bol kepçeden dağıtılan bu paradan ücret alanlar da bana göre haram yiyor demektir! Ancak din adamları, elbette bunun da bir yolunu bulacak kadar uyanık adamlardır!
Nihat Hatipoğlu ve Kurtlar Vadisi Pusu
Hamit Kürşat Demiryürek’in yorumunda belirttiği üzere; Necati Şaşmaz’ın ve Hülya Avşar’ın almış olduğu paralardan hareketle din adamı adı altında şarlatanlık yapan adamlara ödenen astronomik paralara onay vermek, olur şey değil. Hülya Avşar’ı bir kenara atacak olursak; Necati Şaşmaz’a (okuyucumun iddiasına göre) oynadığı dizi filmde bölüm başına 60.000 TL veren kim? Kim olacak; Nihat Hatipoğlu’na (yine iddialara göre) 2013 yılında 80.000 TL veren, 2014 yılı için de 600.000 TL verecek olan TV kanalının sahibi. Yani Cengiz İnşaat. Çünkü yanılmıyorsam, “Kurtlar Vadisi Pusu” isimli TV dizisi de onun sahibi olduğu televizyon kanalında gösteriliyor.
Öte yandan Necati Şaşmaz’ın, bir tarikata mensup bulunduğu ve AKP iktidarına yakın olduğu iddiaları var medyada. Esasen bu konu, iddiadan da öte, gerçek bir durumdur. Zira hükümetin, 2003 yılında yaşanan meşhur “Çuval Hadisesi”nin intikamını Necati Şaşmaz’ın başrolünde oynadığı “Kurtlar Vadisi Irak” isimli sinema filmiyle, 2010 yılında yaşanan “Mavi Marmara” hadisesinin öcünü ise yine Necati Şaşmaz’ın başrolünde oynadığı “Kurtlar Vadisi Filistin” isimli sinema filmiyle aldığı biliniyor. “Kurtlar Vadisi Filistin” isimli filmin Ankara’daki galasına gelen Emine Erdoğan sinema salonu çıkışında ağlamaklı gözlerle ne diyordu: “Bravo çocuklara, gerçekten iyi iş çıkarmışlar!”. Emine Erdoğan’ın “Çocuklar” diyerek kutladığı çocuklar kimlerdi? Kimler olacak; Necati Şaşmaz ve arkadaşları.
Elin oğlu, seçme askerlerden oluşan 11 kişilik bir askeri timimizin başına gerçekten çuval geçiriyor ve Mavi Marmara isimli gemimizi basarak 9 vatandaşımızı katlediyor, biz ise ancak Necati Şaşmaz ve oyuncu arkadaşlarına film çevirterek karşılık verebiliyoruz! “Nota verecek misiniz” şeklindeki haklı soruya ise “Siz nota vermeyi müzik notası vermek şeklinde mi anlıyorsunuz” diyerek gizli korkularımızı faş ediyoruz. Bir taraftan “Filistin’e arkamızı dönemeyiz” geyikleri yapıyoruz, diğer taraftan da aynı anda Gazze Şeridi’ni ve Batı Şeria’yı vurarak 120 Filistinli’nin katline sebep olan ve “Gazze’de 1000 noktayı vurduk. Güvenlik sağlanana dek operasyonlara devam edeceğiz.” diye övünen Benyamin Netanyahu’ya İsrail’e seyirci kalıyoruz. İsrail saldırılarını önlemek için uluslararası kuruluşları ve büyük devletleri harekete geçirmek yerine “Aman İsrail kara harekatına girişmesin” diye dua ediyoruz. Daha da kötüsü, iddialara göre; Türkiye’den geçen Kuzey Irak petrolü dolayısıyla, Gazze’yi bombalayan İsrail uçaklarının yakıtını temin ediyoruz! Olacak şey mi bu? Nerede kaldı sizin “One minute” nız? Elbette biz o van minıt’ın İsrail’e değil, iç kamuoyuna çekildiğini biliyoruz da, bizim koyunlar bilmiyorlar!
Dolayısıyla; din adına şarlatanlık yapanlara ödenen yüksek ücretleri savunma adına Necati Şaşmaz’ın aldığı astronomik ücretleri diline dolayanları akılsızlıkla suçlarım ben! Çünkü adam, çağdaş Malkoçoğlu veya Kara Murat! Hükümetin İsrail’den intikam alma aracı ve bir savaş makinesi! ABD ve İsrail bizimle dalga geçtikçe, biz de Necati Şaşmaz’ı ve “Kurtlar Vadisi” ekibini devreye sokuyoruz! Çünkü bu türlü, yani sanal savaş yapmanın hiçbir riski yok! Bu sebeple kendilerine ödenen ücret az bile!
Yüksek ücretlerle dizi çeviren ve program yapan Halit Ergenç, Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu ve Acun Ilıcalı’yı örnek vererek şarlatanlara verilen astronomik ücretlere onay verenlere gelince: Bu adamların hemen hepsi, TMSF tarafından katakulli yöntemlerle bir şekilde el konularak zorla el değiştirtilen ve yandaşlaştırılan kanallarda program yapıyorlar. Kıvanç Tatlıtuğ ve Kenan İmirzalıoğlu’nun oynadıkları diziler Nihat Hatipoğlu’nun program yaptığı kanalda, Halit Ergenç ve Acun Ilıcalı ise teftiş, denetim, vergi salma vs. yöntemlerle tehdit ve şantajla maruz bırakılan Aydın Doğan’ın elinden alınarak tamamıyla iktidarın yedeğine giren Doğuş grubuna verilen TV kanalında program yapıyorlar veya oynadıkları diziler bu kanalda yayınlanıyor.
Özetle; hem Nihat Hatipoğlu’nun dini içerikli programları hem Polat Alemdar’ın, pardon Necati Şaşmaz’ın başrolünde olduğu “Kurtlar Vadisi Pusu” tv dizisi milleti uyutmaya yöneliktirler ve aynı TV kanalında yayınlanmaktadırlar. Hem Mustafa Karataş’ın hazırladığı dini programlar hem de Acun Ilıcalı’nın hazırlayıp sunduğu son derece seviyesiz ve sulu programlar halkı düşünmekten alıkoymaya dönüktür ve aynı TV kanalında yayınlanmaktadır(1).
Çakaaal Konuşma Lan!
Bazı okuyucularım, şarlatanlara sahip çıkma adına bana diyor ki; “Küfür ederek Ahlak bozmaktan başka bir faydası olmayan Şahan Gökbakar aylık ne kadar kazanıyor?(bundan haberin var mı?)” Elbette haberim var Sayın Okuyucu! Peki, senin acaba dünyanın en prestijli sinema ödüllerinden birisi olan “Altın Palmiye” ödülünü alan “Kış Uykusu” filminin Türkiye’de ilk 3 günde sadece 44.000 kişi tarafından izlenip 536.890 lira gişe hasılatı yaparken, “Recep İvedik 4” filminin vizyona girdiği ilk 3 günde tam 1.641.000 kişi tarafından izlenip, 17.530.953 lira gişe hasılatı yaptığından haberin var mı? Peki, sen acaba Recep İvedik isimli sinema filmlerine seyirci ve hasılat rekorları kırdıranların kimler olduğundan haberin var mı? Yok değil mi? O zaman haber vereyim; bu rekorların sahipleri, genelde senin sahip çıkmaya çalıştığın şarlatanların din ve ahlak eğitiminden geçenlerdir bilesin!
Hülasa; kim ne derse desin ve kim hangi yoldan servet biriktirirse biriktirsin, bizi ırgalamaz. Biz gücümüzün yettiği, parmaklarımızın işlevlerini kaybetmediği ve aklımızın erdiği sürece doğru bildiğimizi savunmaya devam edeceğiz. Çünkü biz, bedava tarafından olmak üzere; Hak ve halk için yazıyoruz. Bu sebeple de hiç kimseye minnet ve müdanamız bulunmuyor. Varın gerisini ciğercinin kedileri düşünsün…
Efkan Ala Hz. Peygamber’e İftirada Bulunmuştur!
İç İşleri Bakanı Efkan Ala, partisince düzenlenen bir iftarda yapmış olduğu konuşmada; “Peygamberimiz Mekke’yi fethedip oraya girerken muhtemelen tabii şimdi buradan biz çıktık, geri geldik ve Mekke’yi fethettik, insanlar fevç fevç İslam’a giriyorlar. Muhtemelen kendisine bir pay çıkardı oradan… İnsanın biraz gururlanması doğal bir şeydir, insanidir. Ama hemen ikaz ediliyor. ‘İstiğfar et, Allah tövbeleri çokça kabul edendir.’ …” diyerek Hz. Peygamber’e büyük bir iftirada bulunmuştur.
Zira “Ben Kureyş’ten kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum” diyecek kadar tevazu sahibi olan Hz. Peygamber’e yakıştırılacak en son şey, kibir ve gururdur. Öte yandan, muhtemelen Efkan Ala’nın hareket noktası olan ve Mekke’nin fethini takip eden günlerde Medine’de nazil olan Nasr Suresi’nin nüzul sebepleri arasında Efkan Ala’nın dile getirdiği gibi bir durum söz konusu değildir(2) ve üç ayetlik bu kısa surede “Allah’ın yardımı gelip fetih gerçekleştiğinde ve insanların akın akın Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde Rabbine hamdederek şanının yüceliğini dile ve O’ndan af dile; şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir” denilerek Hz. Peygamber’in şahsında genel olarak müminlere hitap edilmektedir(3).
Evet; Allah Hz. Peygamber’i ikaz etmiştir. Bildiğim kadarıyla hem de en az iki kere. Ancak bu ikazlar, onu tövbeye davet etmek şeklinde değil (çünkü tövbeye davet ancak günahkârlar içindir), sadece bir hatırlatma anlamındadır. Bunlardan birisi, Hz. Peygamber’in bir âmâyı (rivayete göre Abdullah b. Ümmi Mektum) ihmal etmesi üzerine, birisi de kocasıyla ilgili olarak kendisine haklı şikayette bulunan bir kadına karşı Hz. Peygamber’in ikna çabasına girişmesi sonucunda yapılmıştır. Allah, Hz. Peygamber’i, “Mekkeli müşrik kodamanlarla boşuna uğraşma da sana gelen âmâya ilgi göster” anlamında (Abese Suresi/1-10)) ve “Allah seninle tartışan kadının feryadını duydu. Kadın haklı” anlamında (Mücadele Suresi/1…) ikaz etmiştir. Bunun dışında Allah’ın Hz. Peygamber’i tövbe istiğfara çağırması söz konusu değildir.
Dolayısıyla; Efkan Ala, kendi iktidarlarına paye çıkarma adına, Hz. Peygamber’e iftira ederek günah işlemiştir. Bu sebeple derhal tövbe istiğfar edip, nedamet getirmelidir…
1- A.Ilıcalı, bu seneye kadar M.Karataş’ın program yaptığı Shov TV’de program yapıyordu, bu sene Muhteşem Yüzyıl isimli dizinin yayınlandığı Star’a transfer olmuştur.
2- Ör. bk. Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli, s, 603, TDV. Yayını, Ankara,1993.
3-bk. Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, c,5, s, 707, DİB. Yayını, Ankara,2008.