Kırım ve Kıbrıs

Kıbrıs’ta 1963 yılındaki Anayasa değişiklikleri üzerine ayrılan Türk ve Rum toplumları pek çok defa bir araya getirilmeye çalışılmış olmasına rağmen şimdiye kadar bir sonuca ulaşılamamıştır.

 

Bu kapsamda Kıbrıs sorunu ile Kırım’ın Rusya’ya ilhakı arasındaki ilişkilere Rusya’nın bakış açısını ABHaber gündeme getirmiştir. Rusya’nın Kıbrıs Büyükelçisi Stanislav Osadchiy’in Kırım ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)  arasında bağ kurulmasıyla ilgili tespitleri, gerçekleri yansıtmamakta ayrıca uluslararası hukuk açısından da bir hüküm ifade etmemektedir.

 

Bu konuda Bilgesam’da yayınlanan yazımdan özet bir alıntı yaparak Kırım ile Kıbrıs örneğini karşılaştırmak istiyorum.

ABHaber’in Rusya’nın Kırım ve Kıbrıs politikalarını sorgulaması sonrasında Ukrayna’nın Kıbrıs Büyükelçisi sorunu ada gündemine taşımıştır. Daha sonra Büyükelçi Osadchiy Kıbrıs (Rum) Haber Ajansı’na bir mülakat vermiş ve mülakat ABHaber’e gönderilmiştir.  ABHaber de Kıbrıs Haber Ajansı’nda yer alan mülakatı aynen yayımlamıştır.

Rus Büyükelçisi, “Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılması, Kıbrıs Türk kukla rejiminin yasadışı ilan edilmesi ile aynı şey değildir” diyerek uluslararası anlaşmalar ile kurulmuş fakat Kıbrıslı Rumlar tarafından işgal edilmiş Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu asli unsurunu yok sayarak taraflı davranma yolunu seçmiştir.

Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 Anlaşmaları ile kurulmuş ve Cumhurbaşkanı Makarios’un 1963’te Kıbrıs Türklerinin kazanılmış haklarını ellerinden alan anayasa değişikliği üzerine iki toplum birbirinden ayrılmıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni sözde temsil eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de (GKRY)  Avrupa Birliğine (AB)  1960 Anayasası ile girmiştir. Fakat bu Anayasa ile Türklere verilen tüm haklar – Türkçenin resmi dil olması, Avrupa Parlamentosu’nda Türklerin temsili gibi – işgalci Rum yönetimi tarafından bloke edilmiştir. (S. Rıdvan Karluk, Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak, Beta Yayınevi, İstanbul, 2013, s.781-787)

Kıbrıslı Türklerin Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs’a ait 6 milletvekilliği kontenjanından 2’sine sahip olması gerekirken tamamı Rumlar tarafından doldurulmuş durumdadır. Avrupa Parlamentosu (AP)  Başkanı Martin Schulz, Başbakan Erdoğan ile basın toplantısında Kıbrıslı Türklerin Parlamento’da temsil edilmemesi kendisine sorulunca,  “çok zor bir konu” diyerek Kıbrıs Türklerine haksızlık yapıldığını kabul etmiştir. Son yapılan Parlamento seçimlerinde de Kıbrıslı Türklerin oy kullanması Rumlar tarafından engellenmiştir.

Rus Büyükelçisinin “Kıbrıs Türk kukla rejimi” ifadesi diplomatik nezakete aykırıdır ve de gerçeği yansıtmamaktadır. Türkler,  1960 Anlaşmaları ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin asli unsurudur. İlla bir kukla rejimden söz edilecekse bunun Kırım’da muhalefetin ve Kırım Tatarlarının katılmadığı bir referandumla Rusya’ya bağlanan Kırım rejiminin olması gerekir.

Büyükelçi Stanislav Osadchiy, adadaki Ukrayna Büyükelçisi Borys Humeniuk’un Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılmasını, Kıbrıs’ın Türk işgali altında bulunan bölgelerinde yasadışı ilan edilen kukla rejim ile aynı şey olduğuna dair açıklamasını reddetmiştir. Oysa Kırım, Ukrayna Anayasası’na göre Ukrayna içinde özerk bir cumhuriyet statüsüne sahiptir ve uluslararası hukuk açısından Ukrayna’nın bir parçasıdır.

Ukrayna Anayasası’nın 134’ncü maddesinde, “Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin, Ukrayna’nın ayrılmaz bir parçası” olduğu ve Cumhuriyet’in “Ukrayna Anayasası tarafından belirlenen yetkiler çerçevesinde hareket edeceği” açıklanmıştır. 135’nci madde de “Kırım Parlamentosu ve Kırım Bakanlar Kurulu tarafından alınan kararların, Ukrayna Anayasası ve yasalarına aykırı olamayacağı” belirtilmiştir.137’nci madde de ise “Kırım Özerk Cumhuriyeti tarafından alınan kararların Ukrayna Anayasası ve yasalarına aykırı olması halinde, Ukrayna Devlet Başkanı’nın, Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu’nun söz konusu kararlarını durdurabileceği ve buna eşzamanlı olarak da bu kararların Anayasa’ya uygunluğu konusunda Anayasa Mahkemesi’ne başvurabileceği ” hükmü yer almıştır. Osadchiy, Kıbrıs Haber Ajansınsa yaptığı açıklamada, “Bu iki durum arasında yapılacak tek doğru karşılaştırmanın, Kiev’deki mevcut yetkililerle Kıbrıs Türk kukla rejimi yetkililerinin, antidemokratik bir sürecin sonucu olmaları nedeniyle, her ikisinin de yasadışı olduklarıdır” demiştir. Büyükelçi ayrıca, Kırım’ın Rusya’ya ilhak edilmediğini, aksine Kırım halkının büyük çoğunluğunun uluslararası hukuka göre (!) tamamen yasal bir şekilde ifade edilen iradesine göre Rusya ile birleştiğine dikkat çekmiştir.

Oysa Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Rıfat Çubarov “Kan dökülmesi an meselesidir…Böyle bir ortamda referanduma katılmayacağız. Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasına karşıyız, çünkü Sovyetler Birliği dönemindeki sürgünü unutmadık… Mayıs ayında Kırım Tatarlarının ana vatandan, buradan sürgün edilişlerinin 70’nci yılı olacak… Şimdi yine Rus askerlerini görünce tedirgin oluyorlar sürgün günlerini hatırlıyorlar”  demiştir.  

Büyükelçi Stanislav Osadchiy, Borys Humeniuk’un, Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılmasının, yasadışı ilan edilen Kıbrıs Türk “kukla rejimi”yle aynı şey olmasına dair Kıbrıs Haber Ajansına yaptığı açıklamasını şöyle reddetmiştir: “Kırım nüfusunun büyük çoğunluğu Rus’tur, Kıbrıs’ın kuzey kesimindeki nüfusun çoğunluğu Kıbrıslı Rumlardı, Kıbrıslı Türkler ise azınlıktı.

Oysa, uluslararası hukukta böyle bir kriter yoktur. Büyükelçinin  “nüfusunun büyük çoğunluğu Rus’tur” mantığıyla hareket edilirse, Tataristan’da Tatar nüfusu 2012 sayımına göre 2 milyondur (%52,9). Rus nüfus ise 1 milyon 492 bindir (%39,5). Geriye kalanlar ise Çuvaşlar ve diğerleridir. Bu durumda Tataristan’da Ruslar çoğunlukta değildir ve yukarıdaki mantığa göre Tatarlar dilerse bağımsızlıklarını ilan edebilirler.

Büyükelçi Osadchiy, Kırım’ın sadece son 60 yıldır Ukrayna’ya ait olduğunu,  öncesinde ise Rusya’nın bir parçası olduğuna işaret etmiştir. Büyükelçi ayrıca Kıbrıs’ın kuzey kısmının ise bağımsız bir devlet ya da başka bir devletin üyesi olmadığına dikkat çekmiştir.

Bilindiği üzere AB üyesi olan Kıbrıs’ın tamamında AB müktesebatının geçerliliği söz konusudur. 1783 yılında Çariçe II. Katerina döneminde Rusya’ya bağlanan Kırım, 27 Şubat 1954’te Sovyet lideri Nikita Kruşçev tarafından Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’ne verilmiştir. Diğer bir deyişle Kırım, sadece 171 yıl Rus egemenliğinde kalmıştır. Oysa 1242’de Altın Orda Devleti’nin kuruluşundan, Altın Orda’nın yerini alan dört Hanlıkların en uzun süre hüküm süreni olan Kırım Hanlığı döneminde (1441-1783)  Kırım, özünde Tatar yurdudur. 1475’ten 1774 yılında Küçük Kaynarca Anlaşması’nın imzalanışına kadar tam olarak 299 yıl Osmanlı İmparatorluğu’na  bağlı kalmıştır.

Rus Büyükelçi ayrıca, Kırım’da gerçekleştirilen referandumun yasadışı olması iddiasını da reddetmiştir.“Referandum yasaldır, çünkü Kırım Anayasasının ve sakinlerinin iradesiyle yapılmıştır” diyen Osadchiy, Kıbrıs Türk “sahte” (!) devleti ile ilgili olarak hiçbir referandum gerçekleşmediğini ve Kıbrıs’ın kuzey kesiminde yaşayan Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin görüşü ile kimsenin ilgilenmediğini açıklamıştır.

Oysa, 2004 Annan Planı halkoylaması, 1963 yılından bu yana ayrı olan iki toplumu iki kesimli tek devlet bünyesinde birleştirmek amacıyla dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından hazırlanmıştır.  Plan için 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan halkoylamasında Kıbrıs Türkleri yüzde 64,90 oyla evet, Kıbrıs Rumları yüzde 75,83 oy oranı ile hayır demiştir. Annan Planı, Kıbrıs Türklerinin kabulüne rağmen Kıbrıs Rumlarının Hayır’ı üzerine hayata geçememiştir.Aslında AB Annan Planını BM ile birlikte hazırlamış ve AB ile ilgili konular Avrupa Komisyonu bürokratları tarafından Annan Planı’na dâhil edilmiştir.

Rus büyükelçi ayrıca, Ukrayna’nın Kıbrıs Büyükelçisi Humeniuk’un Ukrayna sınırında Rus askeri güçlerinin Ukrayna’ya yasadışı geçişleri ile ilgili açıklamasını da yalanlayarak,  Kıbrıs Türk “sahte” devletinin “işgalci askeri güç tarafından desteklendiğini” belirtmiştir.

Ancak bilindiği gibi Türk askeri Kıbrıs’ta geçerliliğini koruyan Garanti Anlaşması uyarınca bulunmaktadır ve Kıbrıs Türk halkının güvencesidir. Kırım’ın Rusya’ya bağlanması ise halen yürürlükte bulunan Ukrayna Anayasasına göre fiili bir işgaldir.

1963 yılında ayrılan iki toplum arasında yeniden birleşme görüşmeleri devam etmektedir.  KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğluile Rum lider Nikos Anastasiadis ile yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmaz ise, KKTC’de Kırım örneğinden yola çıkarak bir referandum yapılmalı ve referandum sonucuna göre hareket edilmelidir.

 

Türkiye’nin AB kapısında 55 yıldır bekletildiği gibi Kıbrıslı Türkler de Kıbrıslı Rumların esiri olarak bir 51 yıl daha yaşamamalıdır.

 

 


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir