Türkiye’nin,10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı adaylarını ve seçimini belirleyecek yegane unsurun ABD ve İsrail olduğunu görmek üzüntü veriyor.*
Çünkü Türkiye’nin coğrafyasında
Ukrayna’nın Baltık’tan Karadeniz ve Hazar’a kadar bütün bu bölgedeki rolü çerçevesinde,
İsrail’in su kaynaklarının bulunduğu Golan Tepeleri, Batı Şeria ve Gazze’yi işgalinden beri,
İsrail ve Bağımsız Filistin arasında varlıklarını sürdürememe konusunda karşı-karşıya gelişleri sürüyor.
Golan su kaynakları İsrail-Suriye ihtilafını Suriye’de iç savaşa dönüştürmüş bulunuyor.
*
Şimdilerde İsrail’in, Suriye’de bir rejim değişikliğinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını görmesi,
Sonuçta Suriye ile yapacağı bir barış anlaşmasında, kendisini bir Yahudi Devleti olarak tanıyacak BAAS partilerini luzumlu kılıyor.
Bir barış anlaşması halinde ne Suriye’nin,ne İsrail’in birbirlerinin iç işlerine karışmamasını teminen,
Suriye’nin İsrail’in azınlığı Filistinlilerden, İsrail’in “Suriye azınlığı” Kürtlerden boşanmasının adımları atılıyor.
*
ABD’nin “Suriye Dostları” adıyla anılan kışkırtıcıları,ne olur-ne olmaz diye Suriye’nin güçlü BAAS partisini dengelemeye çalışıyor.
Bir takım hak ve iddiaları temsil eden Ulusal Koalisyonun yapısını oluşturan ılımlı muhalefete türlü lojistik sağlanıyor.
*
El Nusra, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü gibi aşırı dinci görünümlü kiralık katil çeteler,
Olası bir İsrail-Suriye Barış anlaşmasında Suriye’nin Filistinlilere müdahil olmaması karşılığında,
Rojava’da PKK yanlısı Demokratik Birlik Partisi gibi Kürt terör gruplarının tasfiyesi için savaşıyor.
*
Arap Milliyetçiliği esasında Suriye,Irak,Filistin, Ürdün’ü birleştirmeyi amaçlayan,
BAAS Suriye’de Beşşar el Esad’la iktidarını koruyor ama Irak’ta ABD’nin sona erdirdirdiği BAAS, işte yeniden canlandırılıyor.
Boşuna mı ABD, yakın zaman önce Suriye’de Beşar Esad’a uyguladığı gibi bu kez Irak’ta Başbakan el Maliki’nin olmayacağı yeni bir hükümet istiyor?
*
IŞİD ABD/İsrail talimatı ve Katar,Suudi Arabistan ve Türkiyeli suponsorların desteğiyle, güya Irak ve Suriye’yi kapsayan bir şeriat devleti kurmak,
Esasen BAAS geleneğinden gelen Sünnilere iktidar oluşturmak üzere Irak’dadır.
IŞİD’in birkaç bin militanla, Sünni federal bölge kurulmak istenen yerleri ele geçirmesi, örgütün bu bölgede kalıcı olacağı anlamına gelmiyor,
Ama Irak’ın idari yapısını değiştirebilecek potansiyeller taşıyor.
*
Neden, Türkiye’de hükümet Kürdistan Bölgesi’yle Bağdat’ı devre dışı bırakan ilişkiler geliştiriyor?
Neden, bu ilişkilere Kürdistan Bölgesi ile Bağdat arasındaki karşılıklı bağımlılığı zayıflatan stratejik bir anlam yüklüyor?
Irak’ta Kürtler ve Sünniler Maliki’yi dengeleyecek bir karşı ağırlık yaratır, güç-gelir paylaşımına dayalı bir federalizme gider görüntü vermesine rağmen,
Neden, Kürt lider Barzani ülkede yaşananların ardından “Artık Kürt halkının geleceğini tayin etme vakti geldi” diyor?
*
Bu yüzden ABD ve İsrail’in Ortadoğu’nun zorlu coğrafyasında Sünni-Şii dengesini yeniden biçimlendirmeye -yazdığı,
İran ve Rusya’nın jeopolitiklerinin yıkıma uğramakla tehdit ettiği bu konjonktürde,
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın,CHP ve MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adaylıkları üzerinden,
Türkiye’de de muazzam bir siyaset mühendisliğinin projelendirildiğini görmek gerekiyor.
*
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle,Türkiye’nin önüne yeni bir sivil anayasa yapmak iradesi konuyor.
Anayasal üst kimliğin “Türk Milleti” değil “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı”nın olduğu,
Diğeri, adı Alpaslan Türkeş’in Milli Doktrin-Dokuz Işık olarak ortaya koyduğu ülkücülükte patentleşen MHP’nin,
Lider ve yönetici heyetlerinin bu esaslarda yetersizlikleri ve dirençsizliğinden hareketle,
Çatı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu kimliği üzerinden,
Türkiye’de, ziyadesiyle bu iki partiye oy veren, temsil oranı yüzde 16 olan Geleneksel Milliyetçiler,
Marmara ve Ege bölgesi kent merkezlerindeki temsil oranı yüzde 14 olan Tepkili Modernler;
Türkiye önüne konulan yeni Anayasa iradesi doğrultusundaki vizyona alıştırılıyor.*
Nitekim, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun vizyonu, Arap dünyasındaki demokrasi taleplerini desteklemenin ilkesel olarak doğru bir tercih olduğu,
Rağmen din,mezhep, ideoloji ve kimlik esaslı değil, insan hakları, çoğulcu demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerler esaslı bir dış politikanın icra edilememesi nedeniyle yalnız kalındığı,
Demokratikleşme, insan hakları ve eşit vatandaşlık olmak üzere temel iç meselelerin halledilmesi halinde Türkiye’nin Ortadoğu’ya anlamlı mesajlar verme ve bölgenin geleceğinde olumlu rol sahibi olacağı iddiasına dayanıyor.
Avrupa Birliği üyeliğinin ısrarı sürdürülüyor.
Ziyadesiyle Geleneksel Milliyetçi ve Tepkili Modern CHP ve MHP’li kitleler, İhsanoğlu’nun vizyonu “Doğu’nun İslamcılığı, Batı’nın Liberalizmi Konsepti”ne aşina ediliyor.
*
Bu noktada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sosyal demokrat, sosyal liberal, sosyalist ve Atatürkçülük nasıl bir arada olacak, Atatürkçülük dört eğilimden birine mi indirgenecek” eleştirilerine verdiği yanıt hatırlanıyor.
“Atatürkçülüğü belli bir statik çerçeve içinde görmek yanlıştır. Atatürkçülük de temel hedef, çağdaş uygarlıktır.