TÜRKMEN’E TÜRKÜ SÖYLEMEK
HÜSEYİN MÜMTAZ
Zordur..
Yürek ister.
Tarih ister, coğrafya ister, kültür ister, şuur ister.
Türklük şuuru ister.
Çünkü;
“Ben ciğerden kebabım
Bir hanesi harabım
Kanım Türk dilim Türkmen
Nasıl diyeyim Arap’ım?”
..diye türkü yakmıştır.
Türkmen… kendisine türkü söylenince…dinler.
Efendidir, ses çıkarmaz.
Ama…Yalel yahut gazel okursanız, hele hariçten gazel okursanız dikkat edin..
Dinler ama duymaz..
Yüreğine atar..
Öyle kocamandır ki o yürek, öyle doludur ki, acı tatlı her şeyi alır, yüklenir..
Milâdi 675’den beri tam 1339 yıldır Musul’u, Kerkük’ü, Tuzhurmatu’yu, Telafer’i, Süleymaniye’yi barındırır o yürek.
Dikkat edin; 1071’e daha 400 yıl vardır.
“Oyarım
Bütün değil o yarım.
Türk’e yan bakanların
Gözlerini oyarım!”
Ve…
“Yordu Kerkük
Gam beni yordu Kerkük
Babamdan kalma miras
Dedemin yurdu Kerkük”
..diye devam eder..
Onun için… şimdi TRT’de hiç alâkasız programlarda, her fırsattan istifade, yerli yersiz “Kerkük Türküleri” çalınıyor ya..
Boşuna çaba..Yaraya merhem olmaz.
Türk/mene yardım etmek, acısına ortak olmak için türkü çalmaktan, çadır göndermekten daha başka şeyler yapmamız lâzım.
Irak’ta deprem mi oldu da çadır ve yardım malzemesi yolluyoruz?
Deprem, “Birinci Körfez Harekâtı”nda kuzeyde; “Dördün Biri” olacak bir peşmerge devleti kurulduğunda olmuştu.
2004’deki Süleymaniye Chuwall’ı ve 2014’deki Diyarbakır Kışlası’ndaki bayrak indirme olayı o depremin artçı sarsıntılarıdır.
Uzmanlar, fay hattının hareketli olduğunu, üç-beş yıl içinde 10-15 şiddetinde yeni bir deprem beklendiğini düşünmektedirler.
O şiddette bir deprem sadece bölgeyi değil, bütün Türkiye’yi yıkar.
Diyarbakır’da, hem de duvarlar ve tel örgüler arkasındaki kışlanın içindeki bayrağa sahip çıkamayıp da geçen hafta Viyana’da iki grup arasındaki kavgayı engellemek isteyen bir Avusturya polisinin, platform üzerinde bulunan Türk bayrağını alarak yere atmasına tepki göstermek bir tür “kara mizah”tır.
Hele ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin, AYM kararı ile Balyoz’dan tahliye edilen subaylar için “Geçmişte birlikte çalıştığımız o generalleri aynı şu anda işbirliği yaptıklarımız gibi, ülkelerinin ve anayasalarının koruyucusu, vatansever subaylar olarak tanıdık” demesi soğuk bir “kavuklu Jerry Lewis” esprisidir.
O “vatansever subaylara”, 10 sene önce hem de “Amerikan Bağımsızlık Günü” 4 Temmuz’da Chuwall’ı geçiren kimdi?
Türk/men, “ölüyoruz” diye feryat ediyor.
Öldürülen adama çadır, battaniye, ilaç gönderilmez.
Yeniden mucit olmaya, icat yapmaya lüzum yok. Bu millet, bu devlet 1950’lerde; 2’inci Dünya Savaşı’ndan sonraki soğuk savaş döneminde, “batı demokrasisi” içinde “gerilla savaşı” yürüten ve üstelik “başarıya ulaşan” tek devlettir.
Hem de İngiliz Sömürge İmparatorluğu’na karşı..
Kızılay heyetleri o zaman da gitmişti ama içlerinde “subay” da vardı.
Menderes zamanıydı..
“Hiç” diyor eskiler; “İbret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi?”
Hani tarihe çok meraklıydık ya! 22 Haziran 2014
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın