“İslam dünyasının hala kanayan yarası hangisidir?” diye bir soru sorulsa, sanırım konuyu bilen Müslümanların çoğunluğu, “Kerbela Faciası” der. Peki, neden Kerbela Faciası? Öyle ya; Müslüman’ın Müslüman’ı boğazlayıp öldürdüğü olay sadece M.680 yılında vuku bulan Kerbela Faciası değil ki. Müslümanlar, hemen her dönemde birbirlerini boğazlayıp, kitleler halinde öldürebilmiş din mensuplarıdır. Hem de hiç çekinmeden. Üstelik bütün bunları İslam adına yaptıklarını söyleyerek yapmışlardır. Hem de hiç utanmadan ve hiç sıkılmadan…
Mesela M. 656 yılında yaşanan Cemel Vakası ve M. 657 yılında yapılan Sıffin Savaşı da Müslüman’ın Müslüman’ı acımasızca öldürdüğü hadiselerdendir. Üstelik Kerbela’da 70 küsur kişi öldürüldüğü halde, Cemel Vakası’nda 10-13 bin, Sıffin Savaşı’nda tam 70.000 Müslüman öldürülmüştür! Hatta bunların pek çoğu, Hz. Peygamber’in yakın arkadaşlarıdır. İçlerinde Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam gibi, rivayete göre; Hz. Peygamber tarafından cennetle müjdelenenler bile vardır ki; bunlardan Talha b. Ubeydullah’ın bir ara halifeliği bile gündeme gelmiştir. Zira Hz. Peygamber’in dul eşi Hz. Aişe, Hz. Ömer’den sonra Talha’nın halife olmasını savunanların başında gelmektedir ki; Hz. Aişe bu sebeple hem Hz. Osman’ın, hem de Hz. Ali’nin halifeliğine karşı çıkmış birisidir. Bu sebeple Hz. Aişe, Hz. Osman’ın katline ve kardeşi Muhammed b. Ebi Bekr’in, isyan hareketinin başında yer almasına ses çıkarmazken, Hz. Ali’ye karşı ordu kurarak bizzat savaşmıştır! Çünkü Cemel Vakası’nda Hz. Ali’ye karşı savaşan ordunun başında o vardır. Zaten bu olayın adı da, ordu kumandanı olarak Hz. Aişe’nin bindiği beyaz deveden mütevellittir. Ancak ne var ki; bu savaşı kazanan Hz. Ali olmuş ve Hz. Ali, Aişe’yi Medine’ye sürerek bir anlamda kendisini göz hapsinde tutmuştur.
Ancak ne var ki; Kerbela Faciası’nı diğer trajik olaylardan ayıran önemli bir fark vardır ve o fark, Kerbela’da katledilenlerin, İslam Peygamberi’nin yakın akrabaları olmasıdır. Yani Kerbela’da öldürülenler, “Ehl-i Beyt” denilen Hz. Peygamber’in ev halkıdır, yakın akrabalarıdır. Torunu Hz. Hüseyin ve onun ailesi ile yakınlarıdır. Bu sebeple de diğer olaylar, olay, vak’a, hadise ve savaş şeklinde anılırken Kerbela olayı, umumiyetle “Facia” şeklinde, dramatik çağrışımlar yapan bir kavramla anılmaktadır.
Kerbela Faciası, bugün bütün İslam dünyasında mezhepler üstü bir hadise olarak kabul edilmektedir. Şii olsun, Sünni olsun, Alevi olsun, bütün Müslümanlar, hâlâ Kerbela’da öldürülenlerin yasını tutmaktadırlar.
Babama Göre Kerbela Faciası
Pek çok Sünni ailede olduğu gibi Sünni Müslüman bir aile olarak bizim ailede de çocukluğumuzdan beri Hz. Hüseyin için gözyaşı dökülmektedir. Adı, muhtemelen Emevi ailesine mensup 3. İslam Halifesi Hz. Osman’a izafeten Osman verilen rahmetli babam, kimden ve nereden öğrendiyse öğrenmiş, çocukluğumuzda göz yaşları içinde bize sık sık Kerbela Faciası’nı anlatır, hüngür hüngür ağlar, bazen bizleri de ağlatırdı.
Babamın anlattığına göre; Hz. Hüseyin ve ailesi, Kerbela çölünde Yezid taraftarlarınca aç ve susuz bırakılmış ve susuzluktan kavrulan Hz. Hüseyin,bir şekilde temin edilen su kabını tam ağzına götürdüğü sırada hem de ağzına isabet edecek biçimde oklanarak su içmesine bile fırsat verilmemiştir! Sonra Şibil adında bir bedevi (Babama göre kafir) yere düşen Hz. Hüseyinin boğazını kılıcıyla kesmek ister ancak kılıç Hz. Hüseyin’in boğazını bir türlü kesmez. Bunun üzerine Hz. Hüseyin Şibil’e hitaben;
-“Ey zalim, kılıç benim boğazımı kesmez. Çünkü dedem(Hz. Muhammed) çocukluğumda beni severken oramdan öperdi. Eğer beni kesmek istiyorsan ensemden kes…”der.
Mel’un Şibil’de Hz. Hüseyin’in tavsiyesi üzerine, onu ensesinden keser. Sonra da Yezid’in adamları, Hz. Hüseyin’in kesik başını top oynar gibi oynarlar. O sebeple, Müslümanlar topla oynanan oyunlara hep mesafeli durmuşlardır…
Çocukluğumuzda, merhum babamın anlattıkları genel olarak böyledir. Babam Şibil ismini nereden duydu bilmiyorum, ancak internette bulunan konuya ilişkin bazı yazılarda, Hz. Hüseyin’in başını kesen kişinin, Sinan b. Enes En-Nehai isimli zorba olduğu belirtilmektedir. Şimr b. Zilcevşen isimli zorbanın ise Hz. Hüseyin’in kesik başını mızrağına takarak havaya kaldırıp taşıdığı söyleniyor(1). Anlaşılan merhum babamın aklında Şimr isimli bu zorbanın adı Şibil olarak kalmış.
IŞİD ve 2. Kerbela Faciası
Bu günler de IŞİD militanlarının sözüm ona Sünnilik görüntüsü altında “Şii” diyerek insanları kesmek ve kamyonlara doldurduğu binlerce Irak askerlerini kurşuna dizmek suretiyle Irak’taki Şii ağırlıklı merkezi yönetime karşı yürüttükleri kirli savaşı düşündükçe aklıma hep Kerbela faciası gelmektedir. Sanki Irak’ta Yezid yeniden hortlamış ve Kerbela faciası yeniden yaşanıyor gibidir.
Ayrıca bugün nerede torununu sevip koklayan bir dede görsem, hep Hz. Peygamber’in torunları Hasan ve Hüseyin ile sevgi yumağı olmuş halleri gelir aklıma. Rivayete göre; Hz. Peygamber, torunları Hasan ve Hüseyin’i çok sever, bazen namazda secdeye vardığında küçük Hasan ve Hüseyin O’nun mübarek omuzlarına çıkarlar, O da, çocuklar omuzlarından kendiliklerinden ininceye kadar secdeyi uzatırmış. Bu manzarayı gören bedevilerden birisi, “Ya Muhammed, benim şu kadar çocuğum var, bugüne kadar hiçbirisini okşayıp sevmiş değilim…” dediğinde, Hz. Peygamber adama “Allah senin kalbinden merhameti söküp atmışsa ben ne yapabilirim!” demiştir.
Kerbela’da öldürülen kişi, işte Hz. Peygamber’in bu şekilde üzerine titrediği torunu Hz. Hüseyin ve onun 72 kişilik ailesi ve yakınlarıdır. Bu sebepledir ki; Kerbela Faciası, mezhep farkı gözetmeksizin bütün Müslümanların ortak acısı ve ortak gönül yarasıdır. Ve Kerbela Faciası, Arap’ın, ta Hz. Peygamber’in son nefesini verdiği andan itibaren başlayan iktidar kavgasının ve güç mücadelesinin doruk noktasıdır ki; bugün Suriye ve Irak’ta devam eden iğrenç mücadele de Arap’ın tam 1382 yıldır dini siyasete alet ederek devam ettirdiği iktidar mücadelesinin devamından başka bir şey değildir.
Ah Şu Ahmak ve Aymaz Yöneticilerimiz!
Bu sebeple aslına bakılırsa; Sünnilik ve Şiilik, biz Türkleri zerre kadar ilgilendirmiyor. Her iki inanç sistemi de bizim dışımızda geliştirilmiş, Arap’ın ve Fars’ın dini siyasete alet etmesi sonucunda oluşmuş dini akımlardır. Gelin görün ki; bazı ahmak ve aymaz yöneticileri yüzünden Türk Milleti de bu akımlara kapılarak ölmüş ve öldürmüşlerdir. Hatta Osmanlı- Timurlular ve Osmanlı-Safevi örneklerinde olduğu gibi, bazen de birbirlerini öldürmüşlerdir.
Maalesef aynı ahmak ve aymaz yöneticilerimiz bugün de vardır ve onlara göre; “Maksatlı olarak Irak’ta kaos olduğu yansıtılmaktadır”. Yani onlara göre; Irak halen sulh ve sükun içinde bir ülkedir!
Bu durumda kendilerine sormak isteriz; madem Irak’ta sulh ve sükun hakim ve şom ağızlı bazı çevreler ısrarla “Irak’ta kaos varmış gibi yansıtıyorlar” o halde, IŞİD’in karargahına 700 km. ötedeki Basra Başkonsolosluğunu neden tahliye ederek, konsolosluk çalışanlarını Kuveyt’e naklettiniz? Yoksa Musul’da yaşananlar artık rüyalarınıza mı girmeye başladı? Kâbuslar, karabasanlar görmeye mi başladınız düşlerinizde?
Nerde kaldı sizin “Türkiye’nin kudretini hiç kimse test etmeye kalkışmasın” şeklindeki efelenmeleriniz ve caka satmalarınız? Sizin gücünüzü test etmeyen mi kaldı ey stratejik derinliklerin haddinden sığ adamı? Sizin son derece tutarsız ve sığ politikalarınız yüzünden bırakın, İsrail, Mısır ve Suriye gibi devletleri, artık sıradan terör örgütleri bile çiziyor Milli karizmamızı! Elin Alman gâvuru, binlerce km. öteden gelip IŞİD’in egemen olduğu bölgeye operasyon yapıyor ve 50 kişiyi kurtarıyor, ancak siz burnumuzun dibindeki bir coğrafyada vatandaşlarımızı kurda kuşa yem ediyorsunuz! Almanya’nın IŞİD bölgesinde ustaca kurgulanmış bir operasyonla 50 kişiyi kurtardığı gün(2), IŞİD 15 Türk vatandaşını daha esir alıyor!(3). Bu mu sizin büyük devlet anlayışınız?
Gururlanma Frankfurt Senden Büyük İstanbul Var!
Geçenlerde Hükümetin Orman ve Su İşleri Bakanı da olan prof. unvanlı birisi facebook’ta şu paylaşımı yapmış: “Bugün devletin bir kuruş harcamadan yaptıracağı dünyanın en büyük havalimanının temelini attık… 3. Havalimanı, 6 pisti ve yıllık 150 milyon yolcu kapasitesi ile dünyanın en büyük havalimanı olacak… Devlet, 25 yıllık kira bedeli olarak 22 milyar 152 milyon Euro + KDV gelir elde edecek. Proje bittiğinde 120 bin kişiye istihdam imkanı sağlayacak… Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun…”
AKP’ye sempati duyduğu anlaşılan bazı kişiler ise temeli atılan bu tesis için “Gururlanma Frankfurt senden büyük İstanbul var…” diyerek, sözüm ona Frankfurt Uluslararası Havalimanı’nı Tİ’ye alıyorlardı. Oysa Frankfurt Havalimanı’nın arkasında, binlerce km. öteden gelip IŞİD’İn işgali altındaki bölgede bulunan vatandaşlarını kurtaran güçlü bir devlet var. Peki, İstanbul’da temeli atılan ve Bakan Veysel Eroğlu tarafından “dünyanın en büyük havalimanı” olarak lanse edilen havalimanının arkasında kim var? Kim olacak; bütün umudunu “Bu milletin a..na koyacağız!” diyen Mehmet Cengiz isimli terbiyesiz adamla Türkiye’nin cari açığının %15’ini tek başına karşıladığı söylenen Reza Sarraf’a bağlamış zayıf bir devlet var! Öyle bir devlet ki; burnunun dibinde konsolosluğu basılıyor, bayrağı gönderden indiriliyor, vatandaşları esir alınıyor, ancak bu devletin bakanları çıkıyor “Irak’ta kaos varmış gibi bir hava estiriliyor…” diyebiliyor. Hem de milleti keriz yerine koyarak…
1-http://yenisafak.com.tr/Pazar/?i=354700
2-http://www.mynet.com/haber/dunya/isid-bolgesindeki-almanlara-kurtarma-operasyonu-1304655-1
3-http://www.sabah.com.tr/Dunya/2014/06/18/isid-irakta-15-turk-isciyi-kacirdi