Site icon Turkish Forum

LİCE, İSRAİL VE KÜRTLERİN DEMOKRATİKLEŞMESİ


ABD Başkanı B.Obama, Normandiya’da kısa bir görüşme yaptığı P.Poroşenko’nun Ukrayna Cumhurbaşkanı statüsüne referans oldu.
“Ukrayna, ABD yardımı vasıtasıyla  yakın bir zamanda demokrasiye ulaşacaktır” dedi.
*
Kısa zaman önce de Türkiye, ABD ve İsrail’in Orta Doğu’daki çıkarlarına güvenlikli bir bölge oluşturmak ve itikadî hedefleri için İran’ın nükleer programında uluslararası kamuoyu ile tam işbirliğinde olmayışını küresel tehdit olarak dayatan teziyle işbirliği geliştirmişti.
Bir noktada “Egemenlik paylaşımı”; Milli İstihbarat Teşkilatı merkezinde  Türkiye’nin demokratikleşmesini denetleyen ABD-CIA,Kürtlerin demokratikleşmesini denetleyen İsrail-MOSSAD, TSK’yı denetleyen NATO ile bunlarla beraber,bir yanda, Başbakan Erdoğan,öte yanda Fethullah Gülen’e bağlı unsurlarca oluşturulmuştu da buna yeni Türkiye diyorlar.

*
Sonra Kürtlerin demokratikleşmesi çerçevesinde “Kaç aydır insan ölmüyor,kaç aydır mayın patlamıyor, kaç aydır karakollar basılmıyor,kaç aydır analar,babalar ‘vatan sağolsun’diye inlemiyor” mavrasıyla yürütülen “Kürt Sorununun Çözümü Süreci” başlatıldı.
Bu süreçte,devletin ulus bağlantısından koparılmış milyonlarca Kürt; merkeziyetçi yönetime karşı çıkan BDP-HDP çatısı altında, kadının öncülüğünde tüm kitle örgütlerinde ve yönetimlerinde eşbaşkanlık sistemi uygulamasıyla sonuçlarını toplumda daha çok hissettirecek yerel yönetimlerden en ücradaki evlere kadar örgütlendiler.

*
Doğu ve Güneydoğu illerinde ekonomi alanında faaliyet gösteren dernekleri bünyesinde toplayarak güçlü bir sivil toplum olmayı amaçlayan bir grup işadamı ve sanayici;
Kürdistan coğrafyasında yaşayan halkların birliği,ekonomik ve sosyal kalkınmada bölgesel ve sektörel potansiyelleri en iyi şekilde değerlendirmek,Kürdistan ulusal ekonomik politikalarının oluşturulması, Kürt ulusal ekonomi çevreleriyle işbirliğine girilmesi, Kürt sermayesinin küresel rekabet düzeyinde sahada yer alması, bu amaçla diplomatik lobi faaliyetinde bulunulması amacıyla “Kürdistan Sanayici ve İşadamları Derneği”ni kurdu.

*
Doğu ve Güneydoğu’nun yeraltı-yerüstü kaynaklarından asgari yüzde 20’lik bir pay finansmanıyla Türkiye Cumhuriyeti rejiminin ekonomi hedeflerine karşı direniş ekonomisi karşılığında Kürt halkının özgür ve demokratik yaşam sisteminin kurumsallaşmasının talebi seslendirilmeye başlandı.
Şimdilerde,seçimle işbaşına gelinmiş  büyükşehirlerde etnik, kültürel ve dini faktörler altında kendi yönetim biçimini bizzat belirleyen Demokratik Toplum Kongresinin yerel parlamentoya dönüşmesi ve Demokratik Özerkliğin bu merkezden yaygınlaştırılmasının önünün açılması isteniyor.
Birincisi; demokratik özerklik statüsünün kalıcı olabilmesi ya da Kürtlerin statü talebinin karşılanması için Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan çekincelerin kaldırılması,
İkincisi;Avrupa Komisyonu’nun Sivil Toplum kuruluşlarının işleyişlerini düzenleyen Demokratik Toplum Yasası’nın çıkarılması konularında baskı kuruluyor…

*
Fakat, bakınız herşey bu minvalde yürürken, ne gıllıgışlı şeyler de oluyor?

*
Kürt hareketi büyük çapta gelirini hayvancılık, ticaret, ücret gelirlerinden toplanan vergiler dışında örgütün kontrol ettiği bir çok geçiş noktasında kaçakçılardan alınan vergiler,bizzat yapılan mazot, kozmetik, oto yedek parçaları, sigara- uyuşturucu ve insan kaçakçılığından ve kargo firmalarıyla beyaz eşya,giyecek,yiyecek,içecek mal ticareti ve dağıtımından sağlıyor ve KCK sözleşmesine göre,”Yerel kaynakların yerinde kullanılması” ilkesine uygun olarak kullanıyor.
Yalnızca sigara kaçakçılığının 3 milyar liralık bir pazara ulaştığının altını çizmek gerekiyor…

*
Ne ki,mali suçların en kompleksi olan karapara aklama ve terörün finansmanı ile mücadele her ülkede müstakil bir suç olarak kabul ediliyor.

Mücadele Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Mali Eylem Görev Gücü gibi uluslararası kuruluşların geliştirdiği ilke ve standartlar çerçevesinde önleyici ve bastırıcı tedbirlerle, hukuki, finansal ve operasyonel araçlarla yürütülüyor.*
Türkiye de terörün finansmanını önleyici ve bastırıcı tedbirler almak zorundadır,işte Güneydoğu coğrafyasında arazinin değişik alanlarında karakol ve kalekollar kuruluyor.
Ne ki,

Kürt Sorununun Çözümü Süreci’nde karakol ve kalekolların kurulması ya da sınırdan geçişleri de engellemek için inşa edilen barajlar  Türkiye’nin yeni operasyon merkezleri ve askeri üsler geliştiriyor söylemine neden oluyor.

İnşa edilen yapılara engel olmak için yerel yönetimlerden en ücradaki evlere kadar örgütlenen hareketin mensupları bir talimatla direnişe geçiyor.
Oluşan hengamede Lice’de en az iki ölü,çok sayıda yaralı ile tansiyon birdenbire yükseliyor…
*
Halbuki, “Kürt Sorununun Çözümü Süreci”ni risk edecek boyuta ulaşan tansiyon yükselmesinin arka planında,
Birincisi;Suriye’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminden çıkan sonuçla herhangi bir rejim değişikliğinin bu ülkede gerçekleşmesinin mümkün olmadığının ve Esad’ın iktidarını koruma konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğunun,
İkincisi; Ukrayna Krizinde ortaya çıkan Rusya’nın Avrasyacı dış politikasıyla ABD’nin uluslararası sistemi oluşturan Avrupa-Atlantik odaklı işleyişine karşı çok kutupluluk söylemini meşrulaştıracak yeni bir bölgesel yapılanma oluşturma siyaseti yürüttüğünün anlaşılması bulunuyor.

*
ABD çok kutupluluk söylemini kırmak için AB ve Türkiye ile birlikte  Rusya’ya yönelik  ekonomik, siyasi ve askeri yaptırımlar uyguluyor.
Esad’ı ve rejimini değişteremeyince bölgesel çıkarlarının zayıfladığını farketmiş ve  Ulusal Koalisyonu’nun yapısını değiştirmenin ötesinde, Rusya destekli Esad’ın avantajlı bir konumda olduğu sürece Suriye ile ilgili  ekonomik,siyasi çıkarlarının pek mümkün olamayacağını öngörmüştür.
Şimdi savaş kışkırtıcısı İngiltere, Fransa, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, İtalya, Almanya, Mısır ve bunların güdümündeki Suriye Ulusal Koalisyonu ortaklaşa Suriye’de Esad rejimiyle eşit konuma gelmeyi, o sırada da Rusya’nın Suriye’den gelişen jeopolitiğinin yıkımına  oynanıyor.
O yüzden Türkiye de Rusya’nın Suriye ve Irak’ daki jeopolitiğinin yıkımında rol alıyor.
İşte,Batı’nın ve Türkiye’nin müttefiği Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani, Suriye’de PKK yanlısı ve demokratik özerklik siyaseti yürüten Demokratik Birlik Partisi ile arasındaki gerilimi yükseltiyor.
Bir taraftan, PKK ve PYD’yi Rojava’da uyguladıkları politikalarıyla Kürt sorununa ihanetle ve terörist olmakla itham ediyor.
Öte taraftan “Maliki üçüncü kez de başbakan olursa, Kürdistan’da halk referandumuna gidilecek ve Bağdat’la ilişkilerimize yeni formül bulacağız” ifadesiyle Kürdistan’ın bağımsızlığı üzerinden Şii Irak’ı zorda bırakıyor.
Sonuçta Suriye ve Irak’tan  hareketle, Ortadoğu coğrafyasında  Sünni-Şii eksende, Şii’lerin ve destekleyicisi Rusya’nın kayba girmesi öngörülüyor.

*
Türkiye’de Kürtlerin demokratikleşmesini denetleyen İsrail ise bu konjonktürde,sonuçta Suriye ile bir barış anlaşması yapması durumunu planlıyor.

İsrail,Suriye ile ergeç  yapacağı bir barış anlaşmasında, kendisini bir Yahudi Devleti olarak tanıyacak o topraklarda gelenekselleşmiş Laik Arap Milliyetçileri,özellikle BAAS partisini olmazsa olmaz sayıyor.
Bu anlaşmanın şartlarından birinin her iki tarafın birbirlerinin iç işlerine karışmaması olmalıdır,bu yüzden Suriye’nin İsrail’in azınlıkları olan Filistinliler ile İsrail’in Suriye azınlıkları olan, mesela Kürtler ile ilgilerini kesmeleri gerekiyor.
*
ABD ve İsrail şu gün için Esad’ı göndermek gibi bir planın içinde değildir, ancak Suriye’de ekonomik ve siyasi çıkarlarını teminen ılımlı muhalefete, ulusal koordinasyona, koalisyonun askeri konseyine ve ılımlı silahlı gruplarına desteklerini arttırıyorlar.
Bu güçler karşısında Esad’ın elini güçlendirecek Kürtlerin ve Rusya’nın jeopolitiğinin zayıflatılması ya da yıkılması gerekiyor.

*
Bu çerçevede “Demokratik Çözüm Süreci” sarsılıyor, karışma Lice’den başlamıştır.

Eh,bu gidişten kaymak çıkarmak ise Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken “Milliyetçi Tayyip”e kalıyor.
 
 
10.6.2014
Exit mobile version