Geçen haftalar içinde BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olan iki lider ülkenin ileri gelenleri Kıbrıs adasını ziyaret etti.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, ABD’nin çıkarlarını korumak ve pekiştirmek için, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Aleksey Meşkovda Rusya’nın 1957’lerden beri süregelen ilişkilerini güçlendirmek ve yeni kriterler belirlemek için geldi.
Rusya-Kıbrıs Rum tarafı ilişkilerine temel bir prensip koydu: “Türkiye’yi rahatsız etmemek.” Yani Kıbrıslı Rum yöneticilere diyor ki, “Her zaman sizin yanınızdayım ama vereceğim destek hiç bir zaman Türkiye’yi rahatsız edecek boyutta olmayacak…” Ve Rusya bu prensibini neredeyse son 60 yıldır da dikkatle uyguladı. 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen Mutlu Barış Harekatına karşı çıkmaması da bu prensibinden kaynaklanıyor.
Buna karşın 15 Kasım 1983 yılında KKTC ilan edildiği vakit, insanlığın yüz karası 540 no.lu kararı BM Güvenlik Konseyine sunan İngiltere’ye karşı çıkmak istemedi. 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan Referandumdan sonra Genel Sekreter Kofi Annan’ın “KKTC’ye uygulanan izolasyonlar kaldırılmalı” içeriğindeki raporunu da “Sunulursa veto ederim” sözleri ile sunulmasını önledi. Bu her iki “Türkiye’yi üzebilecek ve rahatsız edecek” düzeydeki davranışı aslında Kıbrıslı Rumlara şantaj yapmak amaçlı, Rumların haklarını korumak kisvesi altında.
Zaten şimdi Kıbrıs Rum Yönetimine aba altından sopayı gösteriyor, “Benim çıkarlarımı korumazsanız, ben de veto tehdidimi kaldırırım” diye.
Şimdi Rusların, ceplerindeki bu kozla, Rumlardan ilave istekleri de var, Rumların AB’ye üye olmalarına ve Batı bloğunda yer almalarına rağmen.
a) Kıbrıslı Rum Yönetiminin NATO ve benzeri kuruluş ve güvenlik sistemlerinde yer almamaları.
b) Rus Donanmasına Tatlısu (Mari)’deki limanda yer verilmesi ve arka kısımlarda da küçük boyutlarda da olsa üs kurmasını izin verilmesi.
c) AB içinde eski Doğu Bloku (Demir Perde ülkeleri) içinde yer alan, Varşova Paktı eski üyesi olan ve Rusya’ya sempatik bakıp destekleyen ülkelerin arasında yer alıp, gerektiği zaman Rusların lehine ve çıkarları doğrultusunda oy kullanmalarını ve Rusya’ya destek vermelerini.
Rumlar 1 Mayıs 2004 tarihinde girdikleri AB’de açıkça hem Rusya’nın hem de Çin’in Truva atı rolünü oynuyorlar. Yıllar önce Çinlilerin ürettiği her tür tekstil ürününe AB tarafından getirilmek istenen kota kısıtlamasına bilinçli bir şekilde karşı çıkarak, uygulamayı durdurmuşlardı. Tabii buna karşın da Rusya ve Çin, BM Güvenlik Konseyinde genelde her zaman Rumların çıkarlarını koruyan davranışlar ve oylamada bulundular.
Rusya’nın üstü örtülü istekleri de var Rumlardan.
a) 1950’li yıllarında sonlarına doğru ortaya çıkan “Bağlantısızlar Grubu”ndaki Rusya taraftarı davranışlarının, başka bir deyimle de “1960 yılından bu yana takip ettiği kolay yoldan” sapmamalarını,
b)Türkiye-Yunanistan çatışmasını en alt düzeyde tutabilmek için “KIBRIS SORUNU’NUN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ”nü devam ettirmelerini,
c)Rus yatırımcıların “Kara Para Aklama” isteklerine olumlu yanıt verip her türlü kolaylığı göstermelerini ve AB kurallarına uyumlu, ABD’nin takip edemeyeceği yeni bir “Kara Para Aklama” yöntemini bulmalarını istiyor… (Devam edecek)
Ata ATUN
e-mail: [email protected]
9 Haziran 2014
Bir yanıt yazın