Diyanet’teki Deniz Fenerleri!
Özellikle 2009 yılından itibaren, Diyanet’te yoğun bir kadrolaşma hareketinin yaşandığını, bu anlamda ne kadar Türk Milliyetçisi, Atatürkçü ve Cumhuriyetten yana adam varsa, bunların hepsinin bir şekilde pasifize edildiğini, bu köşelerde zaman zaman dile getirdim. Maalesef bu kadrolaşma furyasından en çok etkilenenler de Ülkücü kimlikleriyle ön plana çıkan zevat olmuştur. Bunlardan emekliliği gelenler derhal emekli edilerek, emekliliği gelmeyenler daha sıradan ve kızak görevlere atanarak sahneden indirilmişlerdir!
Türkiye Diyanet Vakfı’nda ise bu iş, daha radikal şekilde ve İş Akitleri’nin haksız yere feshi ile kendisini göstermiştir ki; iş akdi feshedilen personelin tamamı açmış oldukları davaları kazanarak Türkiye Diyanet Vakfı’nı mahkûm ettirmişlerdir! Ancak ne var ki; bunlardan hiçbirisi, “İşe İade” davalarını kazandıkları halde işe başlatılmamış ve ilave tazminat ödenerek Diyanet çevresinden uzaklaştırılmışlardır. Buna karşılık, bu personelin yerleri, tarikat ve cemaat mensuplarıyla ve iktidar partisinin yörüngesindeki STK’lardan getirilen kişilerle doldurulmuştur.
Öte yandan Türkiye Diyanet Vakfı’nda emekliliği özendirmek ve emekli olacaklardan boşalacak kadrolara yandaşları doldurmak maksadıyla “TEŞVİK PRİMİ” adı altında, emekli olacaklara 8 aylık net ücret tutarında ilave ödeme yapılması benimsenmiş ve bu amaçla tahminen 450-500 bin TL harcanmıştır. Gelin görün ki; bu karar bile adil şekilde uygulanmamış, ödül niteliğindeki bu primi alarak emekli edilen personelden tekrar işe başlatılanlar olduğu gibi, normal şekilde emekli edilerek kıdem tazminatını alanlardan tekrar işe başlatılanlar olmuş, böylece bu kişiler çifte maaşa bağlanmıştır.
İddiaya göre; “Fethullah Gülen”e, hâşâ peygamber niyetine bağlı olan bu kişilerden birisi olan A.Ç, Türkiye Diyanet Vakfı’ndaki bütün kararların alındığı Mütevelli Heyeti sekreteryasında görevlendirilerek, Gülen Cemaati’nin TDV’de olan bitenleri anında öğrenmesinin yolu açılmış, ayrıca bu kişinin oğlu da Vakıfta işe başlatılarak adı geçenin çifte şekilde ödüllendirilmesi sağlanmıştır. “Paralel Yapı” adı altında, Gülen Cemaati’ne savaş açan iktidarın, Diyanet’te olan bitenleri ısrarla görmezden geliyor olması, iktidarın bu cemaatle mücadele konusunda fazla inandırıcı olamadığını ve bu konuyu sırf siyaset malzemesi olarak kullandığını akla getirmektedir.
Diyanet Vakfı’nın başına Deniz Feneri yöneticileri
Sözcü Gazetesi yazarı Saygı Öztürk’ten öğrendik ki; Mehmet Görmez başkanlığındaki Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti, adı geçen vakıfta, haksız ve hukuksuz bir şekilde boşaltmış olduğu kadrolara, ismi birçok şaibeli işlere karışmış ve Almanya’daki uzantısının, toplanan bağış paralarını iç ettiği Alman adaletince tespit edilerek yöneticileri çeşitli cezalara çarptırılmış olan Deniz Feneri Derneği’nden devşirdiği adamları yerleştirmiş bulunmaktadır! Saygı Öztürk konuya ilişkin “Diyanet Vakfı’nın başına Deniz Feneri yöneticileri” başlıklı yazısında şöyle diyor:
“23 Nisan törenleri yaklaştıkça, din temalı çalışmalar da yoğunlaşıyor. Törenlerde makam koltuklarına sembolik olarak oturtulacak çocuklar için bazı okul yöneticilerine ‘seçilecek öğrencinin annesi başörtülü olsun’ denildi. İnsanların başörtülü-başörtüsüz diye ayrıldığı günler yaşıyoruz.
AKP’li belediyelerin bulunduğu Anadolu’daki illerde ‘din’ temalı programlar hiç eksik olmuyor. Hükümete yakınlığı ile bilinen vakıflar yoğun bir program yürütüyor. Şimdiye kadar adı duyulmamış dernekler sahnede. Yapacakları etkinlikleri bilbordlarda duyuruyorlar. AKP’li belediyeler bunların çalışmalarına destek oluyor, böylece bir tabanı da elinde tutmaya çalışıyor.
Diyanet Vakfı’nın çalışmaları da eksik olmuyor. Diyanet Vakfı‘nın üst yönetimi, Deniz Feneri Derneği’nde daha önce çalışan kişilerin kontrolüne geçti. Örnek mi istiyorsunuz, buyurun:
Türkiye Diyanet Vakfı’nda 17 Mart 2011’de Genel Müdür Yardımcılığı görevine getirilen, 8 Ağustos 2012’de Vakıf Genel Müdürü yapılan İsmail Palakoğlu, daha önce Deniz Feneri Derneği Tanıtım ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak görev yapıyordu. Türkiye Diyanet Vakfı’nda 14 Haziran 2011 tarihinde Dış İlişkiler Müdürlüğü görevine getirilen, 23 Ocak 2012’de Vakıf Genel Müdür Yardımcısı yapılan Mustafa Tutkun da daha önce Deniz Feneri Derneği Uluslararası İlişkiler Müdürü olarak çalışıyordu. Genel müdür ve yardımcısıyla birlikte Deniz Feneri’nden Diyanet’e transferler de oldu. İnsan merak ediyor, bu kişiler Deniz Feneri soruşturmasında yargılanıyor mu?
Politika üstü olması gereken Diyanet ve Diyanet Vakfı’yla ilgili gün geçmiyor ki önemli iddialar, soru önergeleri gündeme getirilmesin. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, olup bitenleri görmezlikten gelmeye devam ediyor. Bu konuda, MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri kapsamlı önergeler hazırlıyor. Bakalım cevap verebilecekler mi?”(1)
Deniz Feneri Derneği Legal Bir Kurum Değil mi?
Saygı Öztürk’ün sorduğu “İn¬san me¬rak edi¬yor, bu ki¬şi¬ler De¬niz Fe¬ne¬ri so¬ruş¬tur¬ma¬sın¬da yar-gı¬la¬nı¬yor mu?” şeklindeki sorunun cevabını elbette bilmiyorum. Yani Deniz Feneri Derneği’nden devşirilerek Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı unvanıyla Türkiye Diyanet Vakfı’nın tepe noktasına yerleştirilen İsmail Palakoğlu ve Mustafa Tutkun’un, Deniz Feneri Derneği hakkında açılan dava kapsamında yargılanıp yargılanmadıklarını bilmiyorum. Ancak bu kişilerin bir şeyleri, özellikle de Deniz Feneri Derneği’nden geldiklerini ısrarla gizlemeye çalıştıkları anlaşılıyor. Zira adı geçen kişilerin Türkiye Diyanet Vakfı’nın resmi internet sitesinde bulunan özgeçmişlerinde Deniz Feneri Derneği’nde geçirdikleri dönem adı geçen derneğin ismi zikredilmeksizin genel ifadelerle geçiştirilmiş bulunuyor. İsmail Palakoğlu, şöyle tanıtılmış TDV’nin internet sitesinde:
“…16.02.1972 Afşin Kahramanmaraş`ta doğdu…1993-1998 yılları arasında öğrenci yurdu hizmetleri ve eğitim faaliyetleri yürüten İsmail Palakoğlu, 1998-2008 yılları arasında özel bir vakıfta Genel Müdürlük, Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Mütevelli Heyeti Üyeliğinde bulundu. 2008-2010 yılları arasında özel bir sivil toplum kuruluşunda Tanıtım ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü yaptı…”(2).
Saygı Öztürk’ün yazısından anlıyoruz ki; İsmail Palakoğlu’nun 2008-2010 tarihleri arasında “Tanıtım ve Halkla İlşikkiler Müdürlüğü” yaptığı kurum “Yüzyılın iyilik hareketi” olarak tanıtılan ve ismi birçok yolsuzluk iddialarına bulaşan Deniz Feneri Derneği! Ancak İsmail Palakoğlu, Deniz Feneri Derneği’nin adını zikretmemiş her nedense!
Deniz Feneri Derneği’nde “Ulus¬la¬ra¬ra¬sı İliş¬ki¬ler Mü¬dü¬rü” ola¬rak ça¬lı¬ştıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı’na önce Dış İlişkiler Müdürü, arkasından da Genel Müdür Yardımcısı yapılan Mustafa Tutkun da öyle. O da belirtmemiş vaktiyle Deniz Feneri Derneği’nde çalıştığını. Deniz Feneri Derneğinde geçen yıllarını şöyle tanıtmış özgeçmişinde ve elbette derneğin adını vermeden:
“2005 yılından buyana uluslararası faaliyetleri bulunan özel kurumlarda yöneticilik yaptı. Bu süre zarfında 42 ülkeyi ziyaret etti ve buralarda afet, yardım ve kalkınma projelerinin uygulanmasında görev aldı, birçok uluslararası toplantı ve konferansın organizasyonunu gerçekleştirdi…”(3).
Hayat hikayelerinden anlaşıldığı kadarıyla; her iki isim de ilahiyatçı. İsmail Palakoğlu, Ankara Ü.İlahiyat Fakültesi mezunu. Belli ki; Mehmet Görmez ile oradan tanışıyorlar! Mustafa Tutkun ise Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde okumuş. Ayrıca her ikisi de 1972 doğumlu olmakla oldukça genç insanlar. Oysa ben yakından biliyorum ki; Türkiye Diyanet Vakfı’nda Mülkiye’den tutun da Hukuk ve Mühendislik fakültelerine varıncaya kadar Türkiye’nin en güzide okullarından mezun olmuş birçok çalışan bulunmaktadır. Üstelik onların çoğu, İsmail Palakoğlu’ndan ve Mustafa Tutkun’dan çok daha olgun ve çalışma hayatlarının hemen tamamı, adı geçen vakıfta geçmekle Vakfı, Deniz Feneri Derneği’nden “zıplama” yöntemiyle getirilen bu iki isimden daha iyi biliyorlar.
Türkiye Diyanet Vakfı’na 15-20 yılını vermiş bunca olgun ve bilgili insan dururken, Mehmet Görmez yönetiminin, dışarıdan hem de ne idüğü belirsiz okullardan mezun olmuş kişileri getirip bu personelin tepesine oturtması akılla, mantıkla ve yönetim bilimiyle izah edilemeyecek uygulamalardır. Bu durum, ancak ve ancak “Türkiye Diyanet Vakfı, siyasal iktidarın ve onun Diyanet’teki kahyası pozisyonundaki Mehmet Görmez’in arpalığıdır…” mantığıyla açıklanabilir. Üstelik bu adamlar, hep bir şeyleri, özellikle de başta Deniz Feneri Derneği olmak üzere; geçmişte çalıştıkları kurumların adını gizleme derdine düşmüş adamlardır. Bu adamların çalıştıkları diğer kurumlar hangileridir? İçlerinde legal olmayan kurumlar ya da legal olmayan faaliyetler, özellikle de Cumhuriyet’e ve Atatürk ilke ve inkilaplarına aykırı çalışmalar var mıdır? Bu adamlar bu kurumlarda hangi pozisyonlarda çalıştılar? Acaba bütün bu konularda gerekli araştırmayı yaptırdınız mı Bay Mehmet Görmez? Sahi, madem size Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı lazımdı o halde bunca bilgili ve iyi yetişmiş insanın kanına neden ekmek doğradınız Bay Başkan?
Size bir şey söyleyeyim mi? Türkiye Diyanet Vakfı’na Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı olarak atadığınız adamların hiçbir şeyden haberleri ve bilgileri yoktur! Diyanet çevrelerinde “Tayyar Altıkulaç’ın Çantacısı” olarak bilinen ve şu anda YÖK’te Genel Sekreterlik yapan imam da, onun yerine getirdiğiniz şimdiki Genel Müdür de hiçbir şey bilmiyorlar! Ya da biliyorlar da kasten yerine getirmiyorlar görevlerini! Bakın, 2010 yılında kesinleşmiş Mahkeme kararlarının gereğini bile henüz yeni yerine getiriyorlar. O da gelen bir ihbar üzerine yapmış olduğum başvuru sayesinde! 2010 yılında mahkemenin hükme bağladığı alacağımı siz kasten vermediniz Sayın Görmez! Hani siz, “Çalışanlarınızın ücretini onların alın teri kurumadan veriniz” diyen bir Peygamberin tebliğ ettiği dine hizmet ediyordunuz! Bu mu sizin dine hizmet anlayışınız?
Sayın Görmez; 20.05.2014 tarihinde şahsınıza yazmış olduğum özel mektupta ve aynı tarihte Deniz Feneri Derneği’nden devşirerek koruma altına aldığınız adamlarınızın yönetmiş olduğu kuruma resmen ilettiğim taleplerim hakkında “YAPACAK HERHANGİ BİR İŞLEM BULANMAMAKTADIR” şekilde cevap verdirdiniz? Üzerinizde Allah var: gerçekten yapacak işlem olmadığına siz de inanıyor musunuz? Eğer siz buna inanıyorsanız, ben de Rize’de sizi protesto eden Cabir Dede gibi sizi protesto ediyor ve milletime aynı çağrıyı yapıyorum Bay Başkan!(4).
_____________
1-http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/saygi-ozturk/diyanet-vakfinin-basina-deniz-feneri-yoneticileri-486791/
2-http://www.diyanetvakfi.org.tr/160/guncel/turkiye-diyanet-vakfi-genel-mudurlugune,
3-http://www.diyanetvakfi.org.tr/11/biyografi/mustafa-tutkun,
4-
Bir yanıt yazın