Avrupa Birliği’ne üye 28 ülke vatandaşları 22-25 Mayıs’ta Avrupa Parlamentosu’nun 701 milletvekilinin seçimi için oy kullanmış ve AB tarihindeki sekizinci seçim gerçekleşmiştir. Seçimler, ülkelere göre değil, parlamenterlerin ait oldukları siyasal gruplara göre yapılmakta, üyeler 1979 yılından bu yana doğrudan seçimle göreve gelmektedir. AB’ye yeni katılan üye ülkelerde seçimlere katılım düşük, batıdaki eski üyelerde ise katılım daha yüksek olmuştur.
2009 Lizbon Anlaşması ile Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri bütçe, yasama, icranın denetimi ve uluslararası anlaşmaların onayı alanlarında arttığı için bu seçimlere kamuoyu ve medyanın ilgisi önceki seçimlerden daha fazla olmuştur. Seçimlere katılım yüzde 43,09 olarak düşük seviyede gerçekleşmiştir. 2009 yılı seçimlerinde katılım yüzde 43 idi.
Merkez sağ (EPP), Sosyalist ve Demokratlar (S&D), liberal demokratlar (ALDE) ve Yeşiller (Greens) sandalye kayıplarına rağmen önceki dönemdeki ağırlıklarını korumuşlardır. 52 üye kaybına rağmen EPP seçimi birinci parti olarak tamamlamıştır. Seçimde ikinci büyük parti olarak çıkan ve Türkiye’den CHP ve BDP’nin üyesi olduğu PES (Avrupa Parlamentosu’ndaki grubu S&D) geçici sonuçlara göre 186 sandalye kazanmıştır. Yeni Parlamentoda 41 bağımsız milletvekili ve henüz hangi gruba dahil olacağına karar vermemiş 64 milletvekili bulunmaktadır.
Parlamentoda yeni bir siyasi grup oluşturulabilmesi için en az 7 üye ülkeden seçilmiş 25 milletvekiline ihtiyaç vardır.
Geçici sonuçlara göre merkez sağ (EPP) sandalye sayısını 265′ten 213′e düşürmüş, serbest piyasayı savunan Liberaller ve Demokratlar ittifakının sandalye sayısının 84′ten 70′e inmiş, Yeşiller ise 55 sandalye kazanmıştır. Yeni Parlamentoda 105 üye bir ittifaka bağlı olmayacaktır ve çoğunluğunu Euro karşıtı temsilciler oluşturacaktır. Resmi olmayan sonuçlara göre partilerin dağılımı şöyledir:
- EPP (Avrupa Halkları Partisi) %28,36; 213 üye,
- S&D (Sosyalist ve Demokratlar) %25,3; 186 üye,
- ALDE (Liberaller) %8,52; 70 üye,
- Greens (Yeşiller) %7,06; 55 üye,
- ECR (Muhafazakarlar) %5,99; 45 üye,
- GUE/NGL (Solcu Kuzey İttifakı) %6,13; 46 üye,
- NI (Bağlantısızlar) %5,46; 41 üye,
- EFD (Avrupa Demokrasi Grubu) %5,06; 38 üye,
- Diğerleri (mevcut siyasi gruplara üye olmayan yeni seçilenler) %8,52; 64 üye.
Geçtiğimiz dönemde AP’de en fazla sandalyesi olan EPP bu seçimde de en fazla üye sahip olmuştur. AB bütünleşmesine karşı siyasi hareketlerden seçilen milletvekili sayısı ise artmıştır. Parlamentoya hiçbir gruba katılmayan 64 milletvekili girmiştir. Bunlardan bir bölümünün birleşerek yeni bir siyasi grup oluşturması ve AB bütünleşmesine karşı çıkması mümkündür. Önceki döneminde Parlamentodaki siyasi grupların
dağılım aşağıda verilmiştir:
- EPP %36; 265 üye,
- S&D %25; 184 üye,
- ALDE %11,4; 84 üye,
- Greens %7,4; 55 üye,
- ECR %7,3; 54 üye,
- GUE/NGL %4,7; 35 üye,
- EFD %4,3, 32 üye,
- NI (Bağlantısızlar) %3,6; 27 üye. (S. Rıdvan Karluk, Avrupa Birliği, İstanbul, 2014, s. 380)
Bu seçimlerde Fransa, İngiltere, Yunanistan, Danimarka, Avusturya ve Macaristan’da Euroya şüphe ile yaklaşan, Avrupa Birliği karşıtı ve aşırı sağcı partiler oylarını arttırmıştır. Buna rağmen Avrupa yanlısı partiler Parlamento’da üçte iki çoğunluk sağlamıştır. Geri kalan üçte bir içinde bütünleşmeye şüpheci yaklaşan veya karşı olanlar vardır.
Fransa’nın AB’den ayrılmasını savunan Marine Le Pen liderliğindeki Ulusal Cephe (FN) yüzde 25’le birinci parti olarak Parlamentoya 23 milletvekili gönderecektir. Halk Hareketi Birliği (UMP) yüzde 20 ile ikinci olurken, iktidardaki Sosyalist Parti yüzde 14’te kalarak büyük bir hezimet yaşamıştır. Fransa Başbakanı Manuel Valls, Ulusal Cephe’nin zaferinin “bütün Avrupa’yı sarsan bir deprem” olduğunu söylemiştir.
Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen, 27 Mayısta haber Kanalı BFM TV’ye verdiği demeçte “Türkiye’nin AB’ye üyeliği veto edilmeli” demiş ve gazeteci Jean Jacques Bourdin’in sorularına şöyle cevap vermiştir: “Öncelikle Amerika ile AB arasında ticari serbest değişimi öngören Trans-Atlantik Anlaşması’nın derhal iptal edilmesini istiyoruz. İkincisi derhal Türkiye’nin AB’ye üye olmasının veto edilmesini istiyoruz.”
Ulusal Cephe afişlerine “Türkiye’nin AB üyeliğine hayır” yazılmış, Marine Le Pen, “Fransızlar’ın siyaseti; Fransızlar için yapılan siyaset değil” diyerek de yabancı düşmanlığının fitilini ateşlemiştir.
Alman sosyalist parlamenter Martin Schulz, Ulusal Cephe’nin Fransa’da kazandığı zaferin AB taraftarı partiler tarafından ciddiye alınması gerektiği uyarısını yapmıştır: “Bunun nedeni insanların gözü kara aşırı eğilimleri olduğu değil. İnsanlar hayal kırıklığına uğradı. Güvenlerini ve umutlarını yitirdiler.”
İngiltere’de Nigel Farage’ın liderliğindeki anti-AB yaklaşımlı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) seçimlerden birinci sırada (%27) çıkmış, muhafazakarlar oyların %24’ünü alarak ikinci sırada yer almıştır.
Le Pen ve Farage, Kuzey Avrupa’daki geniş işsizlik, gelecek korkusu ve kemer sıkma politikalarına karşı güçlü tepkiyi temsil etmektedir.
Yunanistan’da kurtarma planına karşı solcu Syriza oyların %27’ni, aşırı sağ Altın Şafak %9’nu almıştır. Yunanistan gibi ve İtalya’da da seçimin kazananları sol partiler olmuştur. Danimarka’da Başbakan Helle Thorning-Schmidt’in partisini geride bırakan göç karşıtı Danimarka Halk Partisi seçimlerden birinci çıkmıştır. İsveç‘te resmi olmayan sonuçlara göre, aşırı sağcı göçmen karşıtı İsveçli Demokratlar Partisi bir önceki seçimlere göre oylarını üçe katlayarak üçüncü parti olmuştur.
Avusturya, İsveç, Yunanistan ve Macaristan’da da aşırı sağ partiler seçimlerden üçüncü parti olarak çıkmış, Fransa, Danimarka, Avusturya Yunanistan ve İngiltere’de AB karşıtı partilerin seçimlerde oylarını arttırmışlardır.
Almanya’da Şansölye Angela Merkel’in Hıristiyan Demokratlar ve Hıristiyan Sosyalistler partisi %35 oy alarak %27 oy alan sosyalistlerin önüne geçmiştir. Geçen yıl kurulan Almanya için Alternatif partisi (AFD) yedi milletvekili kazanırken Hıristiyan Birlik Partisi %35, SPD ise %27 oranında oy almıştır. İspanya’da ise sosyalist lider Alfredo Perez Rubalcaba partisi PSOE’nin 23 sandalyeden 9’unu kaybederek seçimlerden başarısız çıkmıştır.
Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları “nasıl bir Avrupa?” tartışmasını gündeme getirecektir. Türkiye’nin üyeliğine devamlı karşı çıkarak din, kültür ve coğrafyayı öne süren aşırı gruplar, 2009 yılından bu yana Türkiye’de “demokrasi” sorunlarını gündeme getirmeye başlamışlardır.
AKP’nin EPP’den küçük bir grup olan ECR’a geçmesi, EPP içindeki Türkiye’nin üyeliğine karşı grupların rahat harekete etmelerine yol açarak üyelik sürecine zarar vermiştir. ECR %5,99 oy almıştır.
Seçim sonuçları, üye devletlerin Brüksel’den bazı yetkileri geri almak ve kıta içerisindeki göç olaylarına daha sıkı önlemler getirmek gibi bazı baskılar yaratacaktır.
AP’nin açılış oturumu 1 Temmuz’da Strazburg’da gerçekleşecektir.
Yazıları posta kutunda oku