Kimbilir Batı İsrail’e destek vermese,İsrail bu coğrafyada olmasa,Filistin Sorunu oluşmasaydı 20. yüzyılın hakim ideolojik, politik ve kültürel eğilimleri Arap İslam nüfusunun bulunduğu Ortadoğu’yu hangi tarafa yönlendirirdi?
Ya da yönetsel ve kültürel dengeleyici ve asimile edici gücüyle ABD kapitalizmi,sermayesi ve teknoloji Ortadoğu’da ne ölçüde gelişebilir,
Diğer 20. yüzyıl dinleri gibi İslam da dünya kapitalizminin politik üstyapısında resmi düzeyde tanınmış, modernleşmiş ve kontrol altına alınmış bir akım olabilir miydi?*
Dışişleri Bakanı Yardımcısı Faysal el Mikdat, İsrail’in bütün Arap uluslarının hayalleri ve özlemlerinin yıkıcı unsuru, Suriye’deki savaşın da bir İsrail planından ibaret olduğunu söylüyor.
“Batı, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin söylemleri ve hedefi, bölgeye tamamen egemen olmak isteyen İsrail’in güvenliğini sağlamaya yöneliktir” diyor.
*
Dün,geçen bir yılda demokrasinin ve aydınlanmanın tarihi üzerinden eleştiri ve yaklaşımlarla insanların düşüncelerinin derinliğine işleyemediği için farklı grupları birleştiremeyen Gezi Hareketi Taksim’e çıkmak istedi.
İslamcı Başbakan Erdoğan’ın,”Güvenlik güçlerimiz kesin talimat almıştır. Gereği neyse A’dan Z’ye bu yapılacaktır. Geçen Taksim olaylarında olduğu gibi Gezi olaylarında olduğu gibi oralara gelemeyeceksiniz” meydan okumasıyla karşı-karşıya kaldılar.
Erdoğan,Gezilerin bir araya geldiklerinde demokratik dönüşümü sağlayamadıkları, demokratik bir program ve anlayışı oluşturmakta eksik kaldıkları için devlet gücü karşısında yok olup gideceklerini düşünüyor.
*
Çin Komünist Partisi iktidarı, Sincan eyaletinde köktenci islami düşüncelerin ve şiddeti giderek artan islamcı terör faaliyetlerine karşı caydırıcılığın arttırılması,terörle işbirliğinde uluslararası işbirliğinin derinleştirilmesine yönelik özel bir politika uygulamaya hazırlanıyor.
Amerikan New York Times, “Çin’de toplam 10 milyonu bulan Uygurlar daha iyi asimile edilmek için yoğunlukla yaşadıkları Sincan’dan iç göçe zorlanacaklar” diye yazıyor…
*
Bu müthiş kakafonide Siyasi İslam; politik ve ekonomik hedefleri bakımından Batı modernleşmesinin bir sonucu,hem de ekonomik ve siyasal modernleşmenin temel uygulayıcısı seküler-ulusçu hareketlerin Arap-İsrail çatışması ve Filistin Sorununda yenik düşmesi ve gerilemesi sonunda oluştu.
Ortadoğu’da ideolojik ve egemenlik krizinin derinleştiği, bu boşlukta yerel burjuvazinin şaşkınlığında kapitalizmin yükselişiyle gelişen solcularla mücadele etmek amacıyla burjuva iktidarın yeniden örgütlenmesinin bir alternatifi olarak öne çıktı.
Önce İran’da kendini hükümet olarak örgütledi,giderek bölgede önemli bir güce dönüştü.
Bugün solculuğa karşı bir devlet sistemi, egemenlerin sağ kanadı yeniden yapılandırmasında bir araç olarak faaliyetini sürdürüyor.
*
Batı güç odakları, akademi dünyası ve medyası bu çerçevede anti-sosyalist ve sağ kanat iktidarın temeli olarak siyasi İslam’ın varlığını koruyor.
Ne ki,siyasal İslam’ın; İslam’ın ideolojik bir sistem olarak canlanışına, dini inançlara değil, bir din endüstrisini pekiştiren özgül politik denklemlere dayanması,gücünün artışıyla toplumlardaki dinsel görünümleri diriltme baskısı inanılmaz bir tepkiyi de yoğunlaştırıyor.
O yüzden Batı siyasi İslamın Batı karşıtı damarlarını, Batı yanlısı ve arabulucu dallarından ayırmak için köktencilik kavramını geliştirmiştir.
Eğer İslam ve İslamcılığın politik baskısı yok edilirse İran’da İslam Cumhuriyeti ve onunla birlikte Arap İslam toplumlarında siyasal İslam’ın kültürel hakimiyeti olarak adlandırılan şeyin sığlığının ve boşluğunun anlaşılacağı ve tüm zararının giderileceği öngörülüyor.
*
Ne ki, Batı karşıtı kimi akımlar, kimi zaman Siyasi İslam’ın fanatik ve katı kanatları sayılmıyor,mesela Suudi Arabistan gibi İslamcı kampın en köktenci kesimi ya da Türkiye’nin İslamcılığı Batı’nın en yakın dostları olarak da kabul ediliyor!
*
İşte Doğu Türkistan Uygurların kadim topraklarıdır ve 1863’te kurulan “Doğu Türkistan İslam Devleti” giderek 1949’dan beri Şinciang (Sincan-Yeni Toprak) adıyla Çin yönetimine bağlıdır.
Uygurlar yüzlerce direnişe rağmen Çin’in sosyalist ideoloji ve yurtseverlik duygularına bağlılıklarının gelişmesi için çeşitli enstrümanların kullanıldığı asimilasyon politikalarına tabi tutuluyor.
Çin, Doğu Türkistan İslami Hareketi gibi desteğini ABD’deki Dünya Uygur Kongresi ve Türkiye’de Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’ndan alan
son derecede köktenci bir grubun eylemlerini terörle eşdeğer sayıyor ve kültürel otonomi talebini reddederken,
ABD’nin ” İslamcı terörle küresel mücadele konsepti”ne uyumlu olarak bölgeyi yeni bir Afganistan olarak resmediyor!
*
Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nın İslam dünyası sivil toplum kuruluşları arasında sürdürülebilir gelişim,birlik,karşılıklı işbirliği çerçevesinde teknik ve sosyal faaliyetlerde çalışmalar ve birlik gayesinde ortak refleksler geliştirmenin koordinasyonu sağladığını,
Türk Dış politikasının bazen ekonomik,bazen ilişkide olduğu halklarla ya da ülkelerle bağlantılarını güçlendirmek,bazen yeni nufuz alanları açmak görevinde olduğunu ve 40 islam ülkesinin sivil toplum kuruluşunu şemsiyesi altında tutarak,
Tüm İslam coğrafyasında topyekün siyaseti, ekonomiyi ve sosyo-kültürel yapıyı Siyasi İslam politikasına dönüştürme misyonu yaptığının altını çizmek gerekiyor.
*
Batı köktendinciliğe ve İslamcı teröre savaş açmıştır.
Öte yanda başını ABD’nin çektiği savaş kışkırtıcısı Türkiye, İngiltere, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, İtalya, Almanya, Mısır ve bunların güdümündeki Suriye Ulusal Koalisyonu;”Koordinasyon stratejisi çerçevesinde Suriye’de ılımlı muhalefete, ulusal koordinasyona, koalisyonun askeri konseyine ve ılımlı silahlı gruplarına desteği artırma konusunda yeni adımların atılmasında” anlaşmıştır.
O yüzden Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı “Batı, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin söylemleri ve hedefi, bölgeye tamamen egemen olmak isteyen İsrail’in güvenliğini sağlamaya yöneliktir” diyor.
Köktendinciler Uygurları kışkırtırken,
İslamcı Başbakan Erdoğan demokratik bir program ve anlayışı oluşturmayı yurtseverlik sayan Gezicileri yok etmeyi umuyor…
2.6.2015
Bir yanıt yazın