Cennet kadınlarının giysisi çarşaf mıdır yoksa mini etek mi?!

Selçuk Ü. İlahiyat Fakültesi’nde “Bölüm Başkanı” seviyesinde görevli Prof. Dr. Orhan Çeker’e ait olduğu söylenen şöyle bir paylaşım dolaşıyor sosyal medyada:
-Kadın, yüzünü de kapamalı.
-Dar giysi, tesettür olmaz.
-Parfümlüye cennet olmaz.
-Saç boyama caiz değil.
-Konuşurken kırıtmamalı.
-Kadının evden çıkması caiz değil.

Prof. Dr. Orhan Çeker bu sözleri ne zaman söyledi ve bu sözler gerçekten kendisine mi ait bilmiyorum. Ancak şu sözlerin Orhan Çeker’e ait olduğunu ve adı geçenin bu sözleri “Hadım Yasası” olarak da bilinen “Çocuklara yönelik cinsel istismar” konusundaki yasanın gündeme getirildiği 2011 yılında konuştuğunu biliyorum:

“Ben İslam Hukuku öğretim üyesiyim. Bu sebeple ifadelerimin adli açıdan değil, dinî açıdan yorumlanması bir zorunluluktur(1). Sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle (taciz ve tecavüzlerle) karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikâyet etmen makul değildir. Bu konuda suçu işleyenleri savunduğum anlaşılmasın. Elbette işlenen suç son derece iğrençtir. Lakin bu suçun işlenmesinde dekolte ve tahrik edici kıyafetler giyinen kadının da etkisi küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Bu konuda tabii ki erkek suçludur, ama kadının da suçu göz ardı edilirse meseleyi çözümde yanlış adım atmış oluruz. Bu olayda her iki taraf da suçludur.”(2).

Prof. Orhan Çeker, bu konuda yalnız da değildir. benzer görüşleri ileri süren bir sürü din adamı var bu ülkede. Onlardan birisi de Osman Şener. Osman Şener kimdir? Diyanet’in bir çalışanı; müftü. Osman Şener 2007 yılında Bolu’nun Mudurnu ilçesinde görevli olduğu sırada şöyle demiş bir vaazında:

“Dayımın kızı elimi öptü, komşu teyzenin elini öptüm, yok böyle şeyler. Nikâh düşer. Nikâh düşen kişinin elini öpemezsin. Bazıları diyor ki, ’Benim kalbim temiz’. Senin kalbin ne kadar temiz olabilir ki? Senin kalbin Hazreti Peygamber’in kalbinden daha mı temiz? Peygamberimiz hiç kadınların elini öpmedi. Yanlış işler bunlar… El öpme konusunda genç oluyor, nikâh düşüyor. Ya da ’uzaktan geldiler’ diye öpüşüyorlar. Fitneye meydan vermemek için dikkat edilmesi gerekir…”(3).

Bu sınıfa giren din adamlarından birisi de İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet Camii’nde İmam-Hatip olarak görev yapan Hasan Hakyemez’dir. 2007 yılında yapmış olduğu bir vaazda şöyle demiştir Hasan Hakyemez:

“Eşini çalıştıran adamın biri gelerek, karısının kendisini patronu ile aldattığını söyledi. Bakın, karılarınızı çalıştırmayın, günaha girersiniz. Çünkü kadının 9 nefsi var. Hangisine hâkim olsun. Erkeğin tek nefsi var ve buna hâkim olabiliyor. Bunları kendim uydurmuyorum. İslam’ın emrini tebliğ ediyorum.”(4).

Peki, İstanbul Müftü Yardımcısı Abdullah Cihangir neler demiş? O da şöyle demiş bu konuda:
“Yüksek sesle ağlamak, yüzünü gözünü yırtmak bizim dinimizin yasak ettiği cahiliye âdetidir. Kadınların sesi dört duvar arasından dışarıya asla çıkmayacak. Kadın sesi dört duvar arasından çıktı mı bu hayâ perdesinin yırtılmasıdır, Allah korusun…”(5).

Ancak bu konuda hiç bir din adamı Yozgat Müftü Yardımcısı Nasuh Yaylagül’ün eline su dökemez. Nasuh Yaylagül, bu ülkenin erkeklerinin kahir ekseriyetine “Deyyus” diyerek sövme pahasına bakın neler demiş Yozgat Çapanoğlu Merkez Camii’nde yapmış olduğu vaazda:

“Başbakanın kızı başı örtülü, cumhurbaşkanının eşi başı örtülü olacak, senin eşinin başı neden örtülü olmasın. Sen de başını örttüreceksin. Sen kızın, eşin oynarken bakacaksın, susacaksın. Lise Caddesi’nde kızlarla, oğlanlar bir araya gelmiş konuşuyorlar bunun adı deyyusluktur”(6).

Cennet Nasıl Bir Yerdir?

Bu örnekleri daha da çoğaltmak elbette mümkündür. Özetle, bu tür din adamlarına göre; bu ülkenin kadınlarının en az %99’unun cennete gitme şansları hiç yok! Zira kırsalda olsun, şehirlerde olsun; bu ülkede dışarı çıkmayan ve yüzlerini yabancı erkeklere göstermeyen kadın mı var? Anlaşılıyor ki, bu adamlara göre; cennet kadınlarının giyecekleri elbiseler de çarşaf, peçe, türban, şalvar vs. giyecekler! Mini etek, streç pantolon, jean pantolon ve bilumum dekolte ve transparan türü giyecekler cennette yasaktır! Elbette bu tür giyecekleri bu dünyada giyenler de zinhar cennete gidemeyeceklerdir! Ya da en azından cehennemde belli bir süre yanıp, erkekleri salyaları akıtırcasına tahrik edecek şekilde dekolte giyerek işledikleri günahların bedelini ödedikten sonra gireceklerdir cennete! Peki, gerçek öyle mi?

İsterseniz öncelikle; Kur’an ayetlerinden hareketle cennetin nasıl bir yer olduğunu izah ederek giriş yapalım konuya. İçinde “Cennet” kavramı ile cennet ehlinin hal ve davranışları, ayrıca cennet nimetleri geçen 200’ün üzerinde Kur’an ayetinden hareketle demek isteriz ki: Cennet ve cehennem kavramları, bu dünyanın birebir yansımasıdır! Ya da şöyle diyelim; dünya aslında cennet ve cehennemin küçük birer prototipidir! Bu durum Hz. Peygamber’in “Ed’dünya, mezraat’ül Ahirah- Dünya ahiretin tarlasıdır” hadisine de son derece uygundur. Cennet ve cehennemin dünyadan tek farkları, oradaki hayatın ebedi, yani ölümsüz olacağıdır! Cennet, cennetlik kulların ebedi olarak mutlu şekilde yaşayacağı, cehennem ise kâfir ve müşrik sıfatlarını taşıyan cehennemliklerin, ebedi olarak işkence çekeceği yerlerdir! Kimin cennete, kimin cehenneme gireceğinin takdiri de sadece Allah’a aittir. Kur’an özetle böyle diyor.

Dolayısıyla; Prof. Dr. Orhan Çeker ve diğer faniler, bu konuda söz söyleme hakkına sahip değildirler. Onlar, ileri geri konuşarak büyük ölçüde halt ediyorlar sadece. Bizim verdiğimiz vergilerle aldıkları maaşlar karşılığında bizim, analarımıza, eşlerimize, kızlarımıza ve bacılarımıza hakaret ediyorlar.

Cennet ve cehennem hakkında Kur’an’da bulunmadığı halde ya da Kur’an ayetlerini çarpıtarak ve Hz. Peygamber’e ait olup olmadığı bile kesin olmayan muhtelif hadislerden, ashaba ait olduğu söylenen rivayetlerden ve tahrif edilmiş Tevrat ve aynı durumdaki İncil gibi başka kutsal metinlerin de etkisinde kalarak kimi düşünceler ortaya koyan ilk devir İslam ulemasından veya tasavvuf ehli denilen kerameti kendinden menkul bir takım kişilerin görüşlerinden hareketle abartılı tasvirlerde bulunanlar, tam anlamıyla birer şarlatandır. Hele hele, cennetlik kadınların en seksi yerlerinden tutun da cennette en düşük seviyeli erkeğe bile 72 huri verileceğine ve erkeklere günde 100 bakire kızla birlikte olma gücü verileceğine varıncaya kadar cenneti adeta 7 yıldızlı genelev gibi tasvir edenler ise tam anlamıyla birer müfteridirler. Şarlatanların ve müfterilerin sözlerine asla itibar edilemez.

Kur’an ayetlerinden hareketle öncelikle denilebilir ki; fiziki olarak cennet, dünyanın birebir yansıması gibidir. Cennet’ten bahseden birçok ayetin ortak vurgusu, cennetin “Min tahtih’el enhar=altından ırmaklar akan” bir yer olduğudur. Yani Allah cenneti, en başta yeşillikler içinde ve altından ırmakların aktığı ağaçların bulunduğu ve bu yeşilliklerin içinde köşk ve sarayların konuşlu bulunduğu yer olarak tarif etmektedir(7). Bazen de pınarlardan bahsedilmektedir Kur’an’da(8). Dünyada ve ülkemizde bu tarife benzer birçok yer bulunmaktadır ve işte bu sebeple bu yerleri görenler, buraları cennete benzeterek tarif etmektedirler. Bunları, elbette kafamızdan uydurmuyoruz. Zira Kur’an da aynısını söylüyor bize:

“İman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: ‘Bu daha önce de rızıklandığımızdır’ derler. Bu onlara (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.”(9).

Kur’an’da bulunan bir ayet ise cennette su ırmaklarının yanı sıra, süt, bal ve şarap ırmaklarından bahsedilmektedir(10). Dolayısıyla; bu ırmakların hangisi yok ki bu dünyada. Türkiye’deki sütçülerin, süt fiyatlarını protesto için süt güğümlerini dökerek yapay ırmaklar oluşturduğunu, şarap fabrikalarının akıtıldığında ırmak olacak boyutta şarap ürettiklerini, bal üreten firmalardan birisinin ise “Bal Deresi” adıyla süzme bal ürettiğini herkes biliyor bu ülkede. Gelin görün ki; cennetteki şarap ırmağı, bu dünyadakine benzer şaraplardan mı oluşuyor bilinmez.

Cennetin dünyaya benzer bir başka tarafı, dünyadaki bazı meyvelerin cennette de bulunuyor olmasıdır. Mesela kiraz ve muz ağaçları bu meyvelerden sadece ikisidir(11). Cennetin konu edilmediği diğer ayetlerde de başka birçok meyveden bahsedilmektedir ki; bunlardan birkaçı nar, incir ve zeytindir. muhtemelen bu meyveler de cennet meyvelerindendir.

Öte yandan ayetlerde verilen bilgilerden hareketle ilk bakışta cennetin de tıpkı dünya gibi erkek egemen bir yer olduğu karşımıza çıkmaktadır. Zira, cennetteki nimetler sayılırken (bazı) kadınlar da bu nimetlerin arasında mütalaa edilmektedir! Mesela “Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır. Sanki onlar saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz)”(12), “Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır…Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar…Bunlardan önce kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.”(13), “Ve iri gözlü huriler. Sanki saklı inciler gibi;”(14) şeklindeki ayetler, sanki cennetlik erkeklere nimet olarak sunulacak kadınların bulunduğunu haber vermektedir bizlere.

“Zira, cennetteki nimetler sayılırken (bazı) kadınlar da bu nimetlerin arasında mütalaa edilmektedir!” cümlesinde geçen (bazı) lafını özellikle kurduk ki; bundan maksadın, yukarıdaki ayetlerde geçen kadınların, cennetlik erkeklerin asıl kadınları değil, bir anlamda cennetlik erkeklere asıl eşlerine ilave olarak sunulmuş mükafat niteliğinde kadınlar olduğudur. Tabiri caizse “haseki sultanlara” ilave olarak sunulmuş cariyeler olduğudur! Zira bu kadınlardan eşler olarak bahsedilmemektedir. Belki de bu kadınlar, cennetlik eşlerin (karı ve kocaların) saray ve köşklerinde bazı hizmetleri yerine getirmekle vazifeli özel görevlilerdir. Esasen “Siz ve eşleriniz cennete girin; ‘sevinç içinde ağırlanacaksınız. Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı her şey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız”(15) şeklindeki ayetler de, akıllara bunu getirmektedir. Hele de Kur’an’ın “Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etmiştir…” (16) diyerek cennete girişte kadın ve erkekler arasında tam bir eşitlik olduğunu haber verdiğini gördükten sonra aksini düşünmek mümkün değildir. Yani, benim bu ayetlerden anladığım, huri ve her ne ad altında olursa olsun, cennetliklere sunulacak genç kızlar, kadın ve erkek olarak cennetlik eşlerin, cennetteki köşklerinde çalışacak özel hizmetçiler olduklarıdır. Elbette en doğrusunu yine de Allah bilir.

Oysa Kur’an’da bulunan şu ayetlerde geçen kadınlardan eşler olarak bahsedilmektedir ki; bu kadınlar muhtemelen dünyadaki eşlerden cennetlik olan kadınlardır. Yani Müslüman kadınlar, sakın ola ye’se düşüp cennetin de erkeklerin egemenliğinde olan ve bütün nimetlerin erkeklerin hizmetine sunulduğu zehabına kapılmasınlar. Bakar mısınız lütfen:
-“… Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır”(17),
-“Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır. Onlar saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz)”(18),
-“Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır.”(19)
-“Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki bunlardan önce kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur… Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.”(20)
– “Onları hep bakireler olarak kıldık. Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt”(21).

En azından benim bu ayetlerden anladığım, her ikisi de cennetlik oldukları takdirde bu dünyadaki eşlerin, öbür dünyada da evlenecekleri ve üstelik bunların genç, dinamik ve en az Allah tarafından lütuf ve bir ikram olarak ve herhalde cariye ve hizmetçi olarak kendilerine verilecek huriler seviyesindeki kadınlardan çok daha güzel şekilde yeniden halk edileceğidir. Esasen “Onlar Adn cennetlerine girerler. Babalarından eşlerinden ve soylarından ‘salih davranışlarda’ bulunanlar da (Adn cennetlerine girer)…”(22) ve “Rabbimiz onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) va’dettin; babalarından eşlerinden ve soylarından salih olanları da…”(23) şeklindeki ayetler de, bu dünyadaki eşlerin öbür dünyada da birbirleriyle evlenecekleri, hatta bu dünyadaki akrabaların, öbür dünyada da akraba olacaklarını şüphe duymayacak şekilde haber vermektedir bize (Belki bazı okuyucularımızın aklına “bekâr iken ölen cennetliklerin durumu ne olacak?” diye bir soru gelebilir. Ulemanın, cennette herkesin evli olacağı şeklinde görüşleri bulunmaktadır. Yani bu dünyada “Bekârlık sultanlıktır” deyip başı boş gezenlere kötü haberimiz var bu konuda; cennette herkes evli olacaktır!).

Anlaşılacağı gibi; cennette huri adı verilen kadınlar da olacak ama onların sayısı herhalde bazı şarlatanların dedikleri gibi erkek başına 72 huri filan değildir. Yani bunların sayılarını da ancak Allah bilir. Kim bilir, belki de “Huri” denilen kadınlar, bu dünyadaki kadınlar olacaklardır. Ancak hepsi de güzel ve hepsi de eşlerinden başka hiç kimseye gözlerini dikmeyecek şekilde yaratılmıştır onların. Elbette böyle güzel kadınların eşleri olan erkekler de gözlerini eşlerinden başkasına dikmeyecekler, başkalarının aynı evsaftaki hanımlarına haset edip, iç geçirmeyeceklerdir. Çünkü eşleri çok güzel olacak onların. Esasen, Âraf Suresi’nin 43. ve Hicr Suresi’nin 47. ayeti, insanların dünyada iken etkisinde kaldıkları haset, kin, nefret ve düşmanlık gibi istenmeyen duygulardan arınmış olarak cennete gireceklerine işaret etmektedir.

Cennet Kadınlarının Giysisi Çarşaf mıdır Yoksa Mini etek mi?!

Yukarıda kendilerinden alıntı yaptığımız Prof. Dr. Orhan Çeker, İmam-Hatip Hasan Hakyemez, Müftü Osman Şener, Müftü Abdullah Cihangir ve Müftü Yardımcısı Nasuh Yaylagül’ün dediklerinden hareketle denilebilir ki; bırakın başlarını açan, mini etek, streç pantolon, jean, transparan ve dekolte giyenleri, evlerinden dışarı çıkıp, mahrem yerlerini yabancı erkeklere gösteren kadınlar bile zinhar cennete giremeyeceklerdir! Ya da günahları miktarınca cehennemde yandıktan sonra cennete girecekler, ancak bunların cehennemde yandıktan sonra cennete girdikleri dış görünüşlerinden anlaşılacaktır! Muhtemelen bu adamlara göre; cennet kadınları da çarşaflarıyla, şalvarlarıyla, yaşmaklarıyla, başörtüleriyle ve üstelik namahrem erkeklerden uzak ortamlarda günlerini geçireceklerdir!

Acaba öyle mi?

Peşinen söyleyelim ki; cennet kadınlarının ve elbette erkeklerinin giyim kuşamlarının şekli konusunda fazla bir bilgi yoktur Kur’an’da. Ancak cennet ehlinin Adem Baba ve Havva ana gibi ağaç yapraklarıyla örtüneceklerinden de bahsedilmiyor kutsal kitabımızda(24).

Sadece cennet ehlinin giyim kuşam malzemesi olarak kullanacakları kumaşların türünden ve süs malzemelerinden bahsedilmektedir. İşte o ayetlerden birkaçı:

-“Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır orada altın bileziklerle süslenirler hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.”(25).
-“Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir.”(26)
-“Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler karşılıklı (otururlar).”(27)

Ayetlerden de anlaşılacağı gibi; elbise yapılacak kumaşlardan (ki; bunlar atlas ve ipekli kumaşlardır) bahsedilmekte, ancak elbiselerin şekli konusunda hiçbir bilgi verilmemektedir. Öte yandan, bu kumaşların sadece kadınlar için olduğu da söylenmiyor. Bu ayetlerin önündeki ayetlerde sadece “Muttakiler”, “İman edip salih amel işleyenler” ve “Takva sahipleri” şeklinde genel ifadeler kullanılmaktadır ki; bu sıfatların içine kadın ve erkek olmak üzere bütün cennetliklerin gireceği açıktır. Buradan hareketle denilebilir ki; erkekler için bu dünyada haram sayılan ipekli kumaş ve altın türü ziynet eşyası kullanmak, cennette serbest kılınmıştır. Netice olarak; Cennet Ehli’nin nasıl bir kıyafetle, mesela bildiğimiz anlamda çarşafla mı veya dekolte türü bir kıyafetle mi dolaşacaklarına dair herhangi bir bilgi bulunmuyor Kur’an’da. En azından ben böyle bir ayete rastlayamadım.

Ancak şu kadarını söyleyelim ki; bu kıyafet herhalde eşlerin birbirine çekici geleceği şekildeki bir kıyafet olacaktır. Çarşafsa çarşaf, dekolte ise dekolte. İşin bu kısmını sadece Allah bilir…
____________
1- bk. Milliyet, “Avukatından Dekolte Savunması: Dinî Açıdan Yorumlayın” başlıklı haber, s: 17, 19 Şubat 2011
2- bk. 16.2.2011 tarihli Habertürk Gazetesi “Dekolte giyene tecavüz ederler” başlıklı haber. Ayrıca bk. ,
3- 19.12.2007 tarihli Milliyet Gazetesinde bulunan “Müftüden ’Kadın eli öpmeyin’ vaazı” başlıklı haber.
4- 30.12.2007 tarihli Akşam Gazetesi, “İmamdan Çıldırtan Vaaz: Kadını Çalıştırmayın” başlıklı ve Ercan Öztürk imzalı haber, s: 4.
5- bk. internet adresinde bulunan 25.03.2008 tarihli ve “Yine o imam” başlıklı haber.
6-http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/yozgat-muftu-yardimcisi-esi-kizi-dugunde-oynayan-deyyustur-h4842.html,
7-K.Kerim, 3/15,136,198, 4/57,122, 5/85,119, …
8-K.Kerim, 15/45, 44/52, 55/50,66
9-K.Kerim, 2/25
10- K.Kerim, 47/15
11-K.Kerim, 56/28,29,
12-K.Kerim, 37/48-49
13- K.Kerim, 55/70,72,74
14-K.Kerim, 56/22-23
15-K.Kerim, 43/70-71
16-K.Kerim, 9/72
17-K.Kerim, 2/25
18-K.Kerim, 37/48-49
19-K.Kerim,38/52
20-K.Kerim, 55/56,58
21-K.erim, 56/36-37
22-K.Kerim, 13/23
23-K.Kerim, 40/8.
24-K.Kerim, 20/121
25- K.Kerim, 18/31.
26- K.Kerim, 35/33
27-K.Kerim, 44/53

Not: Ayet mealleri “http://www.sevde.de/Cennet/Cen01.htm” internet adresinden alınmış ve TDV Yayını olan “Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli, Ankara-1993” isimli eserle karşılaştırılmıştır.

"Ben İslam Hukuku öğretim üyesiyim. Bu sebeple ifadelerimin adli açıdan değil, dinî açıdan yorumlanması bir zorunluluktur(1). Sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle (taciz ve tecavüzlerle) karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikâyet etmen makul değildir. Bu konuda suçu işleyenleri savunduğum anlaşılmasın. Elbette işlenen suç son derece iğrençtir. Lakin bu suçun işlenmesinde dekolte ve tahrik edici kıyafetler giyinen kadının da etkisi küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Bu konuda tabii ki erkek suçludur, ama kadının da suçu göz ardı edilirse meseleyi çözümde yanlış adım atmış oluruz. Bu olayda her iki taraf da suçludur."(2). - osmanli kole sirp devsirme

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir