Ukrayna’nın Baltık’tan Karadeniz ve Hazar’a kadar bütün bu bölgedeki rolü, ABD-Rusya arasındaki güç dengesinin nasıl etkileyeceği, Rusya’nın yeniden eski Sovyet bloku ülkelerini eline geçirme potansiyeli, ABD’nin Doğu Avrupa ve Kafkasya’yı Rusya’ya mı terk edeceği soruları küresel gündemi belirliyor.
*
ABD’nin stratejisini Dışişleri Bakanı J.Kerry,”Biz eğer Avrupa pazarlarına ulaşım için enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine yardımcı olursak büyük enerji güvenliğini temin edebiliriz. Avrupa ülkelerinin enerji alımının büyük bir kısmında Rusya’ya bağlı olmamasını sağlamak için beraber daha fazla şeyler yapmamız gerekir” ifadesi oluşturuyor.
Avrupa Birliği ise, hem Rusya’dan ihraç edilen yakıtın yüzde 50’sini almanın, hem de teknolojideki ilerlemesiyle 2035 yılında enerji açısından kendine yetecek ve dünyaya enerji ihraç eden bir ülke olacak ABD’yi beklemenin dezavantajlarını yaşıyor.
*
Bu perspektifte ABD ve AB, Ukrayna’daki provokatif eylemlerini gerekçe göstererek, Rusya’ya uyguladığı ekonomik,siyasi,askeri yaptırımları arttırıyor.
28 AB ülkesi ve ABD, Kırım’ın ilhakında rol oynamakla suçlanan bazı kişi ve şirketler üzerinde mal varlığı dondurma, seyahat yasağı, ticari kısıtlamalar gibi yaptırımlar uyguluyor.
Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatı, yeniden ihraç işlemlerine yönelik bekleyen lisans başvuruları reddediliyor.
Yine de ABD; yıllık 400 milyar doları bulan toplam ticaret hacmıni riske atacak adımlar atmayınca ve AB sektörel yaptırım uygulamasından kaçınınca yaptırım paketleri Rusya ekonomisine olumsuz etki yapmıyor…
*
Rusya ise Asya’da barışa, istikrara ve gelişmeye yönelik güvenlik ihtiyacının karşılanması için atılan güçlü adımlarda başı çekiyor,bölgesinde güçlü köprüler kuruyor.
Nitekim,çok sayıda serbest ticaret anlaşması,Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği, Doğu Asya Zirvesi ya da Şanghay İşbirliği Örgütü, Shangri-La Diyaloğu ve Asya Bölgesel Forumu gibi bölgesel güvenliği korumada önemli platformlar bölgesel işbirliği mekanizmalarını geliştirmekte önemli roller oynuyor.
Biricik anafikir;hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenliğin tesisidir.
“Asya’nın enerji kaynakları, Asya’nın hizmetine” sloganıyla, Asya’nın çok zengin enerji kaynaklarını Asya barışı ve kalkınmasının hizmetine sunulması öngörülüyor.
İşte,Şanghay’da düzenlenen Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı sürerken Rusya’nın Çin ile imzaladığı 500 milyar doları bulan ticaret anlaşmaları bu anafikire hizmet ediyor.
*
Şimdi de Kazakistan/Astana’da Rusya, Kazakistan ve Belarus’tan oluşan ve yeni üyelerin katılımına açık Avrasya Ekonomik Birliği’nin kurulduğunu ilan ediliyor.
Böylece Rusya, Avrasya’nın büyük ve keşfedilmemiş potansiyeli üzerinden, dünya ekonomi merkezinin doğuya doğru kaydığı, küresel büyüme merkezine dönüşen Asya-Pasifik bölgesinde daha aktif bir konuma geliyor.
Diğer organizasyonlarla birlikte Asya’da Soğuk Savaş zihniyeti terk ediliyor, uluslararası ilişkilere yeni bir perspektiften bakılması ve sorunlara çözümler bulmak, mevcut doğal,siyasi,ekonomik,askeri,beşeri kaynakların ortaklığı ile istikrar,güven, büyüme ile refah toplumları olmak amaçlanıyor.
*
Avrasya Birleşmesi Enstitüsü Başkanı Z.Kusmangaliyeva, ” Hindistan, Yeni Zelanda, Vietnam ve Türkiye dahil 40 ülke bütünleşme projesine katılmaya hazır olduklarını Rusya’ya bildirdi” diyor.
Halbuki Başbakan Erdoğan,ABD ve AB’nin yolunda Türkiye’yi Rusya’ya yaptırım uygulayan 28.ülke yapmıştır.
Erdoğan Türkiye’yi bir yanda, Güney Kafkasya jeopolitiğinde artan ekonomik ilişkiler ve enerji politikalarından hareketle Azerbaycan ve Gürcistan ile birlikte,
Öte yanda, Ortadoğu jeopolitiğinde Suriye İç Savaşından hareketle Suriye Dostlarıyla birlikte Rusya’yı dengeleme misyonuna yöneltmiş bulunuyor.
Bu misyon çerçevesinde Güney Kafkasya jeopolitiğinde Azerbaycan ve Gürcistan ile Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ve Trans Anadolu Projesi – TANAP’la somutlaşan ekonomik ilişkiler ve enerji politikalarında karşılıklı güven tazelenmiş,
En önemlisi son derecede stratejik önemi olan enerji projeleri bölgesel çerçeveden küresel çapta projelere dönüştürülmüştür.*
Dün, TPAO; Şahdeniz Projesi’ndeki mevcut payını yüzde 9’dan yüzde 19’a,
Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’deki payını yüzde 20’den yüzde 30’a çıkartırken;
Erdoğan ABD’nin “Hazar Havzasının Enerji Kalkınması Projesi”ne fiilen destek veriyor,enerji projelerini ABD ve AB’nin küresel pazarları himayesine, işbirliği ve güvenlik ağına katıyor, karşılığında ABD’nin Rusya’dan geçen hatlara bağımlılıklarının kaldırılması, alternatif ihraç yollarının bulunması projesine Türkiye’yi taşeron ediyor.*
Diğer tarafta Erdoğan, başını ABD’nin çektiği savaş kışkırtıcısı İngiltere, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, İtalya, Almanya, Mısır ve bunların güdümündeki Suriye Ulusal Koalisyonuyla birlikte,
Koordinasyon stratejisi çerçevesinde Suriye’de ılımlı muhalefete, ulusal koordinasyona, koalisyonun askeri konseyine ve ılımlı silahlı gruplarına desteği artırma konusunda yeni adımların atılmasında anlaşmıştır.
Bu anlaşmayla Türkiye’nin; İslami cihadçılarla dolaysız suç ortaklığına girerek Suriye’nin yıkımı ve Rusya’nın Suriye ve bölgesindeki jeopolitiğinin yıkımında rol aldığı anlaşılıyor.*
Sanki Erdoğan’a yeniden farklı kimliklerin ve farklı inançların bir ulus devletle değil İslamcı Ortadoğu Konfederal Sistemi içinde bir arada yaşayabilmesinin ışığı yakılmıştır.
Osmanlı hayalleriyle “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız ” hesabı üzerinden,
Türkiye’nin mevcut bütünlüğünü, ulusal birliği ve tam bağımsızlığını belirleyen, bunlarla bağdaşmayan ödünlerde bulunulmasını engelleyen Türkiye 1.Meclisinin Misak-ı Milli’si değil,
Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin ülke sınırlarını Suriye ve Irak’ın kimi bölgelerini de kapsar biçimde belirlediği Misak-ı Milli çerçevesinde,
Yeni Türk Petrol Kanunuyla devlet adına arama ve üretim faaliyetinde petrolcülük tekeli olan TPAO;*
Tam da Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani’nin Suriye’de PKK yanlısı ve demokratik özerklik siyaseti yürüten Demokratik Birlik Partisi’ni (PYD) ve PKK’yı etnik miliyetçi terörle itham ettiği ve Kürdistan’a ihanetle suçladığı bir sırada,
Irak Merkezi Yönetimi’nin itirazlarına rağmen,petrol rezervi potansiyeli açısından dünyanın en büyük 10 bölgesi içinde yer alan Kuzey Irak petrolünü, işte Türkiye’ye çekiyor.
Petrol Türkiye üzerinden Almanya ve İtalya’ya satılıyor,Rusya’nın bölge jeopolitiği zarara yazıyor.
*
ABD ve AB, Avrasya bölgesini parçalamaya ve orada müttefikler yaratmaya,
Rusya, Batı egemenliğine son vermek için etrafındaki ülkelerle birleşmeye koşuyor.
Erdoğan hükümeti bir tarafa yaranmak için bin türlü riya, diğer tarafı oyalamak için bin türlü takiyye yapıyor.
Sonuçta Türkiye bir tarafta ABD/AB,diğer tarafta Rusya’nın işaretiyle hareketlenebilir ekonomik ve siyasal sarsıntılara, bilumum terör örgütü tehditine, Irak,İran,Ermenistan’ın türlü komplikasyonlarına kapısını açmıştır.
31.5.2014
Bir yanıt yazın