Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in “Dünyada bir takım genel modellere göre yaşayamayan ülkeler ve bölgeler var. Orada toplum farklı ve nihayetinde geleneklerin de farklı olduğunu kabul etmeniz gerekir” düşüncesi arasında dönmekten serhoştur.
Kimin eli,kimin cebindedir belli değildir,o yüzden, mesela Ortadoğu’da, Balkanlar, Kafkasya’ya her yeni gün yeni bir siyaset, bir uygulama, yeni bir eylem derken çılgınca bir kaos yaşanıyor.*
Nitekim,bakınız hem İslamcı,hem real-politikçi Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşuyor.
“1.Dünya Savaşında Osmanlı Devleti hem en çok zayiatı veren, hem en çok toprak kaybına uğrayan ülke oldu. Mondros Anlaşması ile Osmanlı Devleti çok ağır şartlara mahkum edildi ve Misak-ı Milli sınırlarından dahi dar bir coğrafyada dar edildi. Bize Misak-ı Milli sınırlarını dahi çok gördüler. Ülkenin tamamını teslim almak için işgal başlattılar. Kurtuluş Savaşımızla millet olarak bu işgali sona erdirdik, birkaç istisna dışında Misak-ı Milli sınırlarımıza da kavuştuk ” diyor.
*
Sonra sözü,”Kaç aydır insan ölmüyor,kaç aydır mayın patlamıyor, kaç aydır karakollar basılmıyor,kaç aydır analar,babalar ‘vatan sağolsun’diye inlemiyor” propagandasıyla yürüttüğü “Kürt Sorununun Çözümü Süreci”ne getiriyor.
Erdoğan’ın bu konuya ilişkin neler söylediğine geçmezden önce;
Bu süreçte,devletin ulus bağlantısından koparılmış milyonlarca Kürt’ün; merkeziyetçi yönetime karşı çıkan BDP-HDP çatısı altında, kadının öncülüğünde tüm kitle örgütlerinde ve yönetimlerinde eşbaşkanlık sistemi uygulamasıyla sonuçlarını toplumda daha çok hissettirecek yerel yönetimlerden en ücradaki evlere kadar örgütlendiği bilinmelidir.
*
Şimdi,seçimle işbaşına gelinmiş büyükşehirlerde etnik, kültürel ve dini faktörler altında kendi yönetim biçimini bizzat belirleyen Demokratik Toplum Kongresinin yerel parlamentoya dönüşmesi ve Demokratik Özerkliğin bu merkezden yaygınlaştırılmasının önünün açılması isteniyor.
Birincisi; demokratik özerklik statüsünün kalıcı olabilmesi ya da Kürtlerin statü talebinin karşılanması için Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan çekincelerin kaldırılması,
İkincisi;Avrupa Komisyonu’nun Sivil Toplum kuruluşlarının işleyişlerini düzenleyen Demokratik Toplum Yasası’nın çıkarılması konularında baskı kuruluyor…
*
AKP hükümet ya da parti-devlet ise son bir yıldır PKK’nın ve PKK sempatizanı grupların baskı kurmak için düzenledikleri faaliyetlere göz yummaktayken,
Diyarbakır Belediyesi önünde anneler-babalar dağa kaçırılan çocukları için eylem yapmaya başlayınca işin rengi kaçıyor.
BDP, AKP hükümetinin son dönemlerde PKK’ya katılımların artmasının sebeplerini araştırıp, çözüm sürecinin bir an önce geliştirmesi ve yasal düzenlemeleri yapması gerekirken,tam tersine birkaç provokatörle aileleri tahrik ettiğini iddia ediyor…
*
Ve Başbakan Erdoğan grup toplantısında, “Hani ara sıra gidip anlaşıp alıp geliyorsunuz ya! Bu annelerin evlatlarını alıp gelin. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz taktirde bizim B planımız, C planımız devreye girer” diyor!
*
Vay canına! Peki,ne oluyor? Misak-ı Milli söylemleri ya da B planı,C planı ne anlama geliyor?
*
Dünya serhoş-serhoş dönerken Ya da ABD’nin uluslararası sistemi oluşturan Avrupa-Atlantik odaklı işleyişine karşı Rusya’nın Avrasyacı dış politika kalıpları doğrultusunda çok kutupluluk söylemini meşrulaştıracak yeni bir bölgesel yapılanma oluşturma siyasetinden doğan Ukrayna Krizi;
ABD ve AB’nin Rusya’ya yönelik ekonomik,siyasi ve askeri yaptırımlarına ve Türkiye’nin de bu yaptırımlara katılımına neden oluyor.
*
Siyasi yaptırımlardan biri için Londra’da başını ABD’nin çektiği savaş kışkırtıcısı İngiltere, Fransa, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, İtalya, Almanya, Mısır ve bunların güdümündeki Suriye Ulusal Koalisyonu ortaklaşa Suriye’nin yıkımına, aslında Rusya’nın Suriye’den gelişen jeopolitiğinin yıkımına yönelik karar alıyor.
“Koordinasyon stratejisi çerçevesinde, Suriye’de ılımlı muhalefete, ulusal koordinasyona, koalisyonun askeri konseyine ve ılımlı silahlı gruplarına desteği artırma konusunda yeni adımların ortaklaşa atılmasına karar verilmiştir” deniyor.
*
Böylece Türkiye’nin İslamcı cihadçılarla dolaysız suç ortaklığına girmesi,sonuçta Rusya’nın Suriye’deki jeopolitiğinin yıkımında rol almaya devam edeceği anlaşılıyor. geliyor.
Eh! AKP iktidarının bu karara katkısının sözde “bonus”u gecikmiyor!
*
Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani, Suriye’de PKK yanlısı ve demokratik özerklik siyaseti yürüten Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile aralarında Irak Kürdistan bölgesinden Rojava’ya açılan sınır kapısının kapatılması ile başlayan ve sınıra hendek kazılması ile doruğa çıkan gerilimi daha da yükseltiyor.
Barzani, PKK ve PYD’yi Kürt sorununa ihanetle suçluyor ve etnik terörist olmakla itham ediyor.
Çok geçmeden Irak Merkezi Yönetimi’nin itirazlarına rağmen,Türkiye üzerinden Almanya ve İtalya’ya petrol satmaya başlıyor.
Bu suretle Rusya’nın Suriye’den gelişen jeopolitiğinin yıkımına destekliyor…
*
İslamcı AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun,”Türkiye olarak bundan sonra Ortadoğu’da değişim dalgasını yöneteceğiz” ya da,”Zihnimizde nasıl yeni bir Türkiye iddiası varsa,yeni bir Ortadoğu iddiası da var” ifadesi,
Başbakan Erdoğan’ın “ekonomi geliştikçe standartlar gelişir,standartlar geliştikçe yaşam kaliteleri artar,yaşam kaliteleri arttıkça karşılıklı bağımlılıklar gelişir, zenginleşilir, istikrar ve güven doğar ” ifadesiyle bütünleşiyor.
*
Şimdi,Türkiye çok yakın ekonomik ilişkilerinden hareketle Irak Kürt Bölgesi Yönetiminin ve Kuzey Suriye zengin kaynaklarına uzanma olanağı yakalamıştır.
Türkiye,Irak ve Suriye’de bu ekonomik entegrasyonun dışında düşünülen PYD ve PKK’nın diskalifiye olmasına yön veriliyor.
Başbakan Erdoğan,”bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız ” noktasındadır, o yüzden,”Bu annelerin evlatlarını alıp gelin. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz taktirde bizim B planımız, C planımız devreye girer” diyor!
*
Petrolün Rusya’nın engellemesi olmaksızın Türkiye’nin güneyinde İran’ın batısından,Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’den Doğu Akdeniz’e akıtılması düşleniyor.
Rusya Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov, bir sürü ülkenin Beşar Esad rejimine karşı hâlâ askeri operasyon düzenleme çabasında bulunacağı olasılığının dışlanmaması gerektiğini söylüyor….
29.5.2014