Dink ve üstünlerin hukuku!
Ömer Faruk Eminağaoğlu
Cumartesi, 1 Aralık 2012 – 14:07
“Dink ve üstünlerin hukuku!” başlıklı köşe yazısı 1 Aralık 2012 Cumartesi tarihli soL Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
19.01.2007 tarihinde öldürülen Hrant Dink davasına bakan özel görevli İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kararını 17.01.2012 tarihinde açıklamıştır. Eylemin bir örgüt tarafından işlenmediğine ilişkin karar üzerine, kararı savunma gereği duyan mahkeme başkanı basına açıklama yapmış, duruşma savcısı da aksi yolda irade beyanında bulunmuştur. HSYK ise, konu hakkında soruşturma açıldığını kamuoyuna duyurmuştur. Böylece sorunların üzerine giden ciddi bir iradenin varlığı görüntüsü yaratılmıştır. Acaba gerçekler de böyle midir?
Hrant Dink’in 13.2.2004 tarihli, içeriği de suç oluşturmayan, tamamen düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kalan bir yazısı, Türklüğe hakaret suçundan soruşturma yapılabilmesi için Adalet Bakanlığına gönderildiğinde, dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga tarafından Hrant Dink hakkında soruşturma yapılması için TCY’nın 160. maddesi uyarınca 30.3.2004 tarihinde izin verilmiştir. Kasırga, 2007 genel seçimleri öncesinde tarafsız Adalet Bakanı yapılmıştır… Sonrasında ise Başbakan Başdanışması ve Yüksek Müşaviri olmuştur…
Bu dönemde Adalet Bakanlığı görevini yürüten Cemil Çiçek, daha sonra Başbakan Yardımcısı ve sonrasında ise TBMM Başkanı olmuştur…
Hakkında açılan bu soruşturma öncesinde de mesleğini aynı çizgide ve de ülke gündeminde yer almayan bir isim olarak yürüten Dink, hukuksal olarak açılmaması gereken, ancak açılan bu soruşturma nedeniyle, ülke gündemine oturtulmuş ve hedef haline getirilmiştir…
Soruşturma sonucunda 16.4.2004 tarihinde açılan davada 07.10.2005 tarihinde mahkümiyet kararı verilen Hrant Dink hakkındaki temyiz incelemesini yapmakla görevli Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin o tarihteki Başkanı Hasan Gerçeker, 01.5.2006 tarihinde suçun oluştuğu yolunda görüş bildirmiştir. Gerçeker, daha sonra Yargıtay Başkanı ve emekliliği sonrasında Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu Başkanı olmuştur…
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararında aynı doğrultuda görüş belirten Yargıtay Üyesi Ekrem Ertuğrul ise Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanlığı’na seçilmiştir…
Dink hakkındaki dava Yargıtay CGK’na gittiğinde, suç oluşmuştur yönünde 11.7.2006 tarihinde oy kullanan Yargıtay Üyesi Hasan Erbil, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı seçilmiştir…
Yine Dink hakkındaki dava Yargıtay CGK’na gittiğinde, suç oluşmuştur yününde oy kullanan Yargıtay üyesi Nihat Ömeroğlu da, emekliliği sonrasında TBMM tarafından başdenetçi seçilmiştir…
Yargıtay aşamasında temyiz incelemesini yapan ve ayrıca CGK’na Yargıtay 9 ncu Ceza Dairesi kararı aleyhine itiraz yoluna başvuran savcı olarak ki bu başvuru adeta turnusol işlevi de görmüştür, “bu olayda suç bulunmadığını belirtmiş olmam ve açılmaması gereken bu gibi davaların da neden açıldığı yolundaki hukuksal beyanatlarım” gerekçe gösterilerek, 2009 yılında hakkımda üç ayrı soruşturma açılmıştır. Soruşturmanın dayanağı, “tarafsız davranamayacağım” suçlamasıdır… Ancak süreçte İHAM, Hrant Dink davasında, yazmış olduğum görüşler paralelinde karar vermiştir…
Hakkımda bu soruşturmaların açıldığı dönemde Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı olan Ahmet Can, 2010 yılı sonunda HSYK Teftiş Kurulu Başkanı, 2011 yılı sonunda ise Yargıtay Üyesi yapılmıştır…
Hakkımdaki bu soruşturmayı yürüten başmüfettişler Mehmet Arı ve İbrahim Kır, 2011 başında HSYK tarafından Yargıtay Üyesi seçilmişlerdir… Yine bu soruşturmada yer alan Sefer İlker Alp, 2012 Ocak ayında HSYK tarafından Ankara Sulh Hukuk Mahkemesi Yargıçlığı’ndan, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi Yargıçlığı’na getirilmiştir…
Hrant Dink’in yazılarının düşünce özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtmem nedeniyle suçlanmam sonrasında ise, verimsiz çalıştığım yönünde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil’in görüş yazısı üzerine, HSYK tarafından aile bütünlüğüm ve merkezi Ankara’da bulunan sendika başkanı olmam da gözetilmeden İstanbul’a, daha sonra ise söz konusu disiplin soruşturması uyarınca bu husus da gerekçe gösterilerek verilen disiplin cezası nedeniyle Çankırı’ya sürüldüm…
Dink suikasti nedeniyle yargılanan ve beraat ederek tahliye edilen Erhan Tuncel’in, Ramazan Akyürek’in Trabzon Emniyet Müdürü olduğu dönemde, polis muhabiri yapıldığı, süreçte kamuoyuna da yansımış olup, Dink’e suikat konusunun Erhan Tuncel tarafından Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne iletildiği bilgisi bu yargılamada ortaya çıkmıştır. Ramazan Akyürek, 06.5.2006 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı, Şubat 2012 tarihinde ise Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı yapımıştır.
Dink suikastının yapıldığı tarihte İstanbul Valisi olan Muammer Güler, 2010 Mayıs ayında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı, 12.6.2012 seçimlerinde ise AKP Mardin Milletvekili olmuştur.
HSYK’nın Dink davası nedeniyle haklarında soruşturma açtığı meslek mensuplarının bünyesinde yer aldığı, ayrıca Hrant Dink cinayetini kitaplaştırmayı bile suç olarak gören ve Nedim Şener’i tutuklayan o özel görevli mahkemeleri de kim kurmuş, o meslek mensuplarını da oraya kim atamış, tüm bu süreci de kim yaratmıştır…
Olmayan bir suç nedeniyle Dink hakkında soruşturma açanların ve bu süreçte Dink aleyhine işlem yapanların hep korunması ve basamakları tırmanması, hedef haline getirilen Hrant Dink’in ise, uğradığı saldırıda yaşamını kaybetmesi, Dink lehine işlem yapanların cezalandırılması tesadüf müdür…
Bu anlayışın sorgulanması, nerelere, kimler tarafından, ne şekilde ve niçin sızdırıldığının izlerinin sürülmesi, hukuk devleti etkin olarak yaşama geçirilemediğinden bu sistem içerisinde olanaklı değildir… Çünkü geçerli olan hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukukudur!
soLPortal
Bir yanıt yazın