Doğan Alpaslan DEMİR
demir.dr@gmail.com
21/05/2014 12:55
Yarın (22 Mayıs) Nene Hatun’un ölümünün 59. yıl dönümü. Yıllardır her 22 Mayıs, sosyal medyada bu konuda çok sayıda yazı paylaşılıyor, kopyala-yapıştır ile dağılıyor. Hemen hemen bütün alıntılar wikipedi, kim kimdir vb kaynaklı. Tüm yaşamını geçirdiği Erzurum’da, törende yapılan konuşmalar bile kopyala/yapıştırla hazırlanmış yasak savar cümleler. Yapılan konuşmalara ait metinlerden bir kısmını internette arayın, noktasına virgülüne aynılarını bulacaksınız. Nene Hatun ile ilgili ortalıkta dolaşan bilgiler, halk arasında 93 harbi diye bilinen 1877 Osmanlı -Rus Savaşı’nda Aziziye Tabyası’nın geri alınması için yapılan karşı saldırı sırasında yaşananlara ait. Nene Hatun için yazılanlar, 1877 yılında başlıyor ve 1955 yılına sıçrayıp, onun ölüm yılına ve ölümünden kısa süre önce Türk Kadınlar Birliği tarafından “YILIN ANNESİ” seçilmesine geliveriyor. Peki aradaki 80 yılda ne oldu, Nene Hatun nasıl ve neler yaşadı, haydi gelin, tarihe düşülen dipnotların arasında bir gezinti yaparak ülkemizin “kahraman tüketme” becerilerine bir göz atalım.
Gazeteci, yazar, siyaset adamı İsmail Habib Sevük 2 Mart 1937 Günlü Cumhuriyet Gazetesi’nde Nene Hatun’la yaptığı görüşmeyi, “Aziziye’nin Hala Yaşayan Şahitleri” başlıklı yazısında anlatıyor. Bu görüşme sırasında Nene Hatun 80 yaşında, felçli kızına ve yüz yaşına gelmiş kocasına bakıyor, akıllara ziyan bir yokluk ve fakirlik içinde yaşıyor. İsmail Habib gördüğü yoksulluk nedeniyle para vermek istiyor, Nene Hatun reddediyor… Eminim siz değerli okuyucularım tam bu noktada, Nene Hatun’ un İsmail Habib’e tokat gibi bir cevap vermesini bekliyorsunuz, şöyle asalet ve kahramanlık kokan bir cevap. Nedir, Nene Hatun gerçekten “tokat gibi” bir cevap veriyor, ama beklediğiniz gibi değil. “Parayı ne’ deyin a efendi, bana bir iş bulun da evdekilere bakayın.” Bu cevap üzerine şunları yazıyor İsmail Habib. “Bunlara iş bulmak değil bunlara iş yaptırmak ayıp; bunlar ki en yapılmayacak işi yaptılar. Onların yaptıkları ile övünelim ve onlara yaptığımızla utanarak. Kahramanlığı kanıksadığımız için mi kahraman kıymetini bilmeyiz? Fakat bunlar yalnız kahraman değil, altmış yıl önceki harikuladeliğin hayatta kalmış hatıralarıdır. Bu üç beş hatıraya üç beş lira maaş bağlamak: Bu onlara iyilik olmaktan daha çok, bizi nankör olmaktan kurtaracaktır.”
1877 Osmanlı Rus Savaşı’ nın Anadolu Cephesi Baş Kumandanı Ahmet Muhtar Paşa’nın Baş Katipliğini yapan Mehmet Arif Bey, 8 Kasım günü Aziziye Tabyası önündeki kanlı çarpışmayı “Başımıza Gelenler” isimli eserinde anlatmıştır. Bu eserde, Nene Hatun’un da, diğer çarpışan kadınların da adı yoktur. Eserde sadece; kadınların muharebe eden askere, ekmek, zeytin, peynir, testilerle su taşıdığı, onlara cesaret verici sözler söylediği kaydedilmiştir. Anlaşılan Baş Katip Mehmet Arif Bey kadınlara, sadece kadınlık rolleri vermekle yetinmiştir. Bir kadının cesareti ve becerisi ile topluma liderlik ettiğini itiraf etmek zor gelmiştir tarihe not düşenlere. Üzülerek söylemek zorundayım ki, aradan geçen 140 yıla rağmen bakış açımızda esaslı bir değişiklik yoktur. 2010 Yılında Avni Kütükoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı Nene Hatun filmi, Ahmet Muhtar Paşa’nın heybetinden ibaret, kadın bakış açısından yoksun, hemen sadece oynayan figüranların beğendiği bir film olarak kalmıştır. Peki 1974 yılına ait ve Seyyal Taner tarafından seslendirilen Nene Hatun isimli müzik parçasına ne demeli? O dönemde “yavrukurt” diye adlandırılan izcilerin marşlarını andırmaktadır Nene Hatun parçası.
Hangi siyasal düşünceden olursa olsun, cahilliğin pervasızlığı beni ürkütmüştür. Geçtiğimiz yıl, Nene Hatun üzerinden yapılan ve “milli duyguları kabartan” kopyala/yapıştır paylaşımlarından birine yapılan yorum beni dehşete düşürdü. Kendisini sol/sosyalist düşünceli olarak etiketleyen bir şahıs, Nene Hatun’u, “Osmanlı’nın feodal faşizmini yıkıp, sosyalizmi getirmek isteyen Rus askerlerini katleden yobazlığın simgesi bir kadın” olarak tanımlamıştı. Nene Hatun’u savunanları da “vatan haini” ilan edivermişti. Hem bu yorumdan hem de bu yorumu beğenen onlarca insandan korkarım, korkuyorum.
Nene Hatun’un ölümünden hemen sonra (1955 Haziran) Türk Yurdu Mecmuası’nda yayınlanan Mithat Cemil’in “Nene Hatun’a” başlıklı şiiri bu “sesleri çıkmaz” kahraman kadınları çok güzel anlatıyor. Beğenecek ve Nene Hatun’un ölümünün yıl dönümünü kutlamanın dayanılmaz utancını yaşayacaksınız.
“Bazan ne kadar benzemiyor kendine insan
Erkek acaba kimdir? Eğer sen de kadınsan.
Ruhun adı olmaz:Ne Kadınsın ne de kızsın;
Bir dane değilsin Nene Hatun, sayısızsın.
Evladı ölüm dersi alırken anasından
Hep anneler akmış Meric’inden Tuna’sından
Yurdunda şehit ülkesi vardır analardan,
Kaç bin kişisin,git,onu sor Dumlupınar’dan
Tarihi yapanlar, bağıran fırtınalardır;
Bazan da fakat sesleri çıkmaz analardır.”
Not: Türk Kadınlar Birliği’nin Nene Hatun’u anmak için yaptığı çalışmaların her türlü takdirin üstünde olduğunu, kendilerini bu konuda tebrik ettiğimin bilinmesini isterim.
Gündem Otuzbeş
Not: Türk Kadınlar Birliği’nin Nene Hatun’u anmak için yaptığı çalışmaların her türlü takdirin üstünde olduğunu, kendilerini bu konuda tebrik ettiğimin bilinmesini isterim.
Haber Otuzbeş