NECDET BULUZ
Soma’daki kömür ocağındaki katliam gibi faciada 301 can gitti. Şok atlatılıp, araştırmalar da derinleştikçe ortaya pislikler de dökülmeye başladı. Bugüne kadar iddia edilen “Soma kömür işletmeleri örnek işletme” söylemlerinin iflas ettiğini görüyoruz. Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in “Rutin denetimde her şey normal çıktı” açıklamasının da hiçbir şey ifade etmediği ortaya çıktı.
Şimdi savcılık soruşturması başlatıldı. Soruşturma sonunda Türkiye’nin en güvenli maden ocaklarından biri olarak gösterilen Soma Kömür ocaklarının hiç de söylendiği gibi güvenli olmadığı ortaya çıktı. Araştırmalar sonunda ocaklarda iki kez yangın çıktığı, gaz sensorlarının uyarı verdiği, son 15 gün içinde de sıcak kömür çıkarıldığı tespit edildi.
FACİA “GELİYORUM”DEMİŞ
İşin en ilginç tarafı, ocaktaki sıkıntıların ortaya çıkıp, bilinmesine rağmen çalışanların bunları şikâyet etmemesidir. Faciadan sonra konuşan bazı çalışanların açıklamaları “korkudan bir şey söyleyemedik. İşimizden olurduk” şeklinde oldu. Burada da işçiler üzerinde bir tehdit ve korkutmanın var olduğu görülüyor.
Maden faciasında ölen elektrik teknikeri Mustafa Kocabaş’ın eşi Nilgün Kocabaş’ın şu açıklamalarını sizlerle paylaşalım:
“ Eşim madene giderken yanında çok fazla içme suyu götürür olmuştu. “Ocak aşırı sıcak, yere bile zor basıyoruz. Kömür için için yanıyor galiba Arkadaşlar çıkardıkları kömürün sıcak olduğunu amirlere söylemişler ama dinleyen olmadı” diyordu. Son günlerde eşim sürekli olarak eve geç geliyordu. “Elektrik arızları ile artık baş edemiyoruz” diyordu. Kaza olduğunda eşim dahil madenin 4 elektrikçisi birden aynı yerde öldü. Bu da ciddi bir elektrik arızasını işaret ediyor.”
Facia soruşturmasında İşletmenin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdürü Ramazan Doğru’yu, suçlanan Doğru ise “Yetki imzası bana ait değil sahte imza” diyerek patronunu suçlaması da Soma Faciasında bir skandal olarak değerlendirilmelidir. Suçu birbirinin üzerine atma yarışı içine giren yetkililerin bu halleri bile 301 kişinin nasıl bir ihmal ve vurdumduymazlık sonunda toprağa gömüldüğünü gösteriyor.
UYARILAR İŞE YARAMAMIŞ
Diğer taraftan mühendis “Isı artışını sürekli olarak bildirdim” diyor, diğer sorumlular da birbirini suçluyor. Ortada tam anlamı ile bir düzensizlik, bir belirsizlik görülüyor. Bütün bu açıklamalar, suçlamalar, ortaya çıkmakta olan tüyler ürperten gerçekler 301 maden işçisinin diri diri toprağa gömüldüğünü göstermiyor mu? Bu ölen insanlar bir daha dünyaya gelemeyeceğine göre bunların hesabı sorulmayacak mı?
Burada, devlete düşen görevlerin de tam anlamı ile yerine getirilip getirilmediği de araştırmalı ve bütün gerçekler ışığı altında kusurlu olanlar, suçlu olanlar ortaya çıkarılıp mutlaka cezalandırılmalıdır. Bütün suçu işletmeye yıkmaya çalışarak bu işin içinden sıyrılamayacağını herkes görmeli ve bilmelidir. Bundan sonra Soma benzeri faciaların yaşanmaması için yapılması gerekenlerin bu çerçevede yapılması gerektiği görüşündeyiz.
Soma kömür ocağı faciası, birkaç sorumlunun tutuklanması ile üstü örtülecek bir olay değildir. “Üç gün sonra unutulur, bunun da üstü örtülür” anlayışına izin verilmemelidir.
Örneğin, Hükümet olanların ILO sözleşmesini neden hala imzalamadığı sorgulanmalıdır. Bu sözleşme ile işçilerin çalışma garantisi sağlama alınmakta, iş güvenliği sağlanmakta, hem hükümet hem de işletme sorumluluk altına girmektedir. Böyle bir sözleşmeye hükümet olanların imza koymamış olması bir ihmal bir suça ortaklık anlamına geliyor mu gelmiyor mu? Bugüne kadar bu sorumluluktan neden kaçıldı kamuoyuna bu da anlatılmalıdır. Kaldı ki Devlet Denetleme Kurulu (DDK)’nın raporunda da uyarılar bulunmasına rağmen, bunlar bile dikkate alınmamış,bu da bir ihmal ve kusur değil mi?
HALA AYNI KAFA
Bütün bunlar madalyonun sadece bir yüzü, öteki yüzü de gün geçtikçe ortaya çıkacaktır. Yapılan açıklamalar, faciadan kurtulanların söyledikleri Soma’da kazdıkça pislik fışkırmakta olduğunu gösteriyor. Bu ocaklarda çok ilkel ve çağdışı koşullarda çalışma yapılmakta olduğunu da görmekteyiz. Peki, denetime gelenler bunları da mı görmemişler? Öyle açıklamalar yapılıyor ki ister istemez bunları dinlerken “Bu insan bile bile ölüme gönderilmiş” kanısına varılıyor.
Vicdanları sızlatan, ülkemizde ulusal yas ilan ettiren bu faciayı hala hafife almak isteyen çevreler var. Bu çevreler bugün bile “ Patron suçsuz, devlet masum” diyebiliyorlar. Neredeyse aynı çevreler utanmasalar diri diri toprağa gömülen 301 maden işçisini “suçlu” ilan edecekler. Gerçekleri görmezden gelip, gerçeklerle yüzleşmekten kaçan bu çevrelere söylenecek çok söz var ama bizim terbiye anlayışımız buna izin vermiyor. Yorumu sizlere bırakıyoruz.
e.mail: necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com