NECDET BULUZ
Soma’da yaşanan facia, bundan sonra maden ocaklarının böylesine facialara meydan vermeyecek şekilde düzenlenmesi gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor. Soma’daki faciadan sonra geç de olsa bir açıklama yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik “Soma maden işletmesinde en son 4 ay önceki rutin denetimlerinde mevzuata aykırılık bulunmuyor” diyor. Ancak, asıl tartışılan konulardan biri de zaten Bakan Çelik’in söyledikleri. Bu ocaklar nasıl ve hangi mevzuata göre denetleniyor?
Bugüne kadar yapılan açıklamalarda ve tartışmalarda maden ocaklarındaki denetimlerin sağlıklı olmadığı tartışıldı, tartışılmaya da devam edecek gibi görünüyor. Hatta maden ocaklarını denetleyenlerin ocaklara dahi inmedikleri konusunda iddialar var. Rutin denetlemelerin öylesine yapıldığı da aynı iddialar arasında yer alıyor. Demek ki, bu denetleme konusu ciddi biçimde ele alınmalı ve neşter vurulmalıdır.
DENETİM CİDDİYE ALINMALI
Önce uzmanlara kulak verelim:
“ Rutin olarak yapıldığı söylenen denetlemeler önceden işverene haber verilerek, “Şu tarihte şunları şunları denetlemeye geleceğim.” Uyarısı ile yapılıyor. Haberli ve göstermelik bir demetim şekli ortaya çıkmaktadır. Rutin denetimlerin ne işe yaradığı Soma’da meydana gelen facia ile görülmüştür. Devlet tarafından yapılan bu rutin denetimlerin dışında özel sektörün iş sağlığı güvenliği uzmanlarının denetimleri de oluyor. O da ayrıca tartışılması gereken bir önemli konudur. Çünkü bu denetimi yapan uzmanlar paralarını işverenden almaktadırlar. Öncelikle bu denetim şekline bir çeki-düzen vermek gerekiyor.”
Soma faciası son olsun ve artık ağlamak, sızlanmak, yas tutmak zorunda kalmak istemiyoruz. Bu konuda devletimize güveniyoruz ve atılacak adımların da bu tür faciaları önleyeceğine inanıyoruz.
Nitekim Başbakan Erdoğan, Soma faciasından sonra yaptığı açıklamada “Bu kaza en ince ayrıntısına kadar araştırılacak. Hiçbir ihmalin göz ardı edilmesine izin vermeyeceğiz. Kamuoyunun da tatmin olacağı adımlar atılacak” diyerek bu konuda ciddi olduklarının mesajını vermiştir. Başbakan’ın bu sözlerine de inanmak ve güvenmek istiyoruz.
GELİŞMİŞ ÜLKELER ÖRNEK ALINACAKSA
Şimdi ortada en çok tartışılan bir konu var. Türkiye yıllardır Uluslararası Maden Güvencesi Anlaşması ve ILO’nun iş kazalarının önlenmesine ilişkin 176 numaralı sözleşmesi başta olmak üzere birçok uluslar arası anlaşmayı niye imzalamadı? Öncelikle iş güvenliği için bu anlaşmaya imza konulması gerektiği görüşündeyiz.
Gelişmiş ülkeler ILO sözleşmesine imza koyup, insan sağlığını her şeyin üzerinde tutuyor ve görüyorsa biz bundan neden kaçıyoruz? Bizim insanlarımız hayatı bu kadar ucuz mu? Soma’da 301 can giderken, milletçe yas tutup, gözyaşı dökerken bu facianın acısını milletçe çekmedik mi?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Soma’daki temasları sonrası açıklamalarında “Gelişmiş ülkeler bunu nasıl yapıyor, iş kazalarını nasıl uyguluyorsa, biz de bunları örnek alarak uygulamalıyız ve kazaların önüne geçecek tedbirleri almalıyız” diyerek bir başka öneride bulunmuştur. Gül de ayrıca gereken neyse onların mutlaka yapılacağı sözünü vermiştir.
İş güvenliği gelişmiş ülkelerde çok önemlidir. İş güvenliği olmayan işyerlerine zaten çalışma izni verilmediği gibi, iş güvenliği konusu da sürekli denetlenip, kontrol ediliyor. Gelişmiş ülkeler, öncelikle iş güvenliğine önem veriyorlar. Bunun çok büyük bir sorumluluk olduğunu da biliyorlar. İş güvenliğini en ince noktalarına kadar sağlayan ülkelerde kazalar da asgari düzeye indiriliyor. Elin oğlu bunu yapıyorsa biz niye yapmayalım? Bizim insanımız elin oğlundan daha mı kıymetsiz? Bizim bu gencecik insanlarımız boşuna mı ölüyor?
İHMAL VE TEDBİRSİZLİK
Uzmanların yaptığı açıklamalar, ortaya çıkan gerçekler şunu gösteriyor:
Soma’daki kömür ocağında meydana gelen facia ihmal v