Konuyu bilenler bilir. Ama bilmeyenlere hatırlatmakta yarar vardır. Prof. Dr. Hasan Yazıcı, 2000 yılı Kasım ayında Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan “Önce Doğramacı’yı Kınamak Lazım” başlıklı yazısında “Örnekleri ülkemizde çok sık görülen aşırma (intihal) olaylarının üzerine gitmekte en etkili yolun, her şeyden evvel esas büyük aşırmaları olanların kamuoyundan özür dilemeleri olduğunu” açıklamış ve eski YÖK Başkanı Prof. İhsan Doğramacı’nın Prof. Benjamin Spock’tan yaptığı aşırmayı (intihali) örnek göstermişti.
Aşırma, ilk defa 1981 yılında Uğur Mumcu tarafından alaycı bir üslupla kamuoyuna açıklanmıştı.
Prof. Hasan Yazıcı Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Ahlakı Komitesi Başkanı olarak komite raporu ve örnekleriyle aşırmayı 1997 yılında TÜBA’ya bildirmiş ancak TÜBA konunun üzerine gitmemiştir. Bunun üzerine Prof. Hasan Yazıcı ve komite arkadaşları TÜBA Bilim Ahlakı Komitesi’nden istifa etmiş, söz konusu komite de dağılmıştı.
Prof. Doğramacı 2000 yılında Prof. Hasan Yazıcı aleyhine manevi tazminat davası açmış, dava 2006 yılında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararıyla Prof. Hasan Yazıcı aleyhine sonuçlandığı için Prof. Yazıcı Prof. İhsan Doğramacı’ya manevi tazminat ödemişti. Prof. Yazıcı da yargı kararını 2007 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımıştı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 15 Nisan 2014 tarihinde açıkladığı kararda, Yargıtay’ın 2006 yılında Yazıcı aleyhine verdiği kararın yanlış olduğunu belirtmiş, Prof. Yazıcı’nın 2006 yılında Prof. Doğramacı’ya ödediği manevi tazminatın Türkiye tarafından Prof. Yazıcı’ya yasal faiziyle birlikte geri ödenmesini kararlaştırmıştır.
AİHM, yıllar sonra Prof. Dr. Hasan Yazıcı’yı haklı bulmuştur. (Case of Hasan Yazıcı V. Turkey, Application No. 40877/07) Judgment) Prof. Hasan Yazıcı da AİHM kararını 15 Nisan 2014 tarihinde basına açıklamıştır.
21 Şubat 2014 tarihinde Murat Bardakçışunları yazmıştır:“Bir başkasının kitabının, makalesinin yahut çalışmasının tamamını veya bir bölümünü alıp üzerine isminizi koyarak kendi eseriniz, kendi buluşunuz gibi yayınladığınız takdirde, intihal yapmış olursunuz. Bu işi yapmakla adamın evinden eşyasını yahut cebinden parasını çalmak arasında hiçbir fark yoktur, düpedüz hırsızlıktır ama intihal bilimsel kişilikle yapıldığı için daha da büyük bir ahlâksızlıktır. Akademik hırsızlık, üniversitelerimizde son senelerde almış başını gitmiş vaziyette…
Senelerden bu yana çok sayıda intihali gündeme getiren birkaç gazeteciden biri bendenizim ama yaptıkları çalıntıları belgeleri ile yayınladığım akademik unvanlı hırsızların hiçbiri maalesef üniversiteden kapı dışarı edilmedi… Bir komisyonun hükmü başka bir komisyon tarafından bozuldu, mahkemeler kararları iptal ettiler, yahut araya birileri girip dosyaları ortadan kaldırdılar ve meydan intihalcilere kaldı!”
Aslında intihalciler cesur kişilerdir. Hem hırsızlık yaparlar ve sonrada hırsızlığı ortaya çıkaranlardan para isterler. Doğramacı örneğinde olduğu gibi. Bu gibilere toplumuzda “akıllı hırsız ev sahibini bastırır” denir.
Yakın geçmişte Anadolu’daki bir üniversitede intihal yaptığı YÖK tarafından tespit edilen ve ceza alan bir öğretim üyesi, bu durumu açıklayan diğer bir öğretim üyesini mahkemeye vermiş ve kendisinden “utanmadan ve de sıkılmadan” para talep etmiştir.
Durumu açıklayan öğretim üyesi aleyhine açmış olduğu 20 bin TL’lik tazminat davasında …kenti 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Esas Karar No: 2009-2010/20)hem davayı reddetmiş ve hem de kendisinin intihal fiilini işlediğini bilim jürilerinin hakkında verdikleri raporları esas alarak şöyle tespit etmiştir:
“Şu halde davacının mezkur eserinde intihal yapıldığı hususunda emarenin mevcut olmağından söz edilemez. Dolayısıyla davalı tarafından yazılan yazı görünüşteki gerçeğe uygundur. Görünüşteki gerçeğe uygun olan bir yazı nedeni ile yazan kişi aleyhine manevi tazminata hükmetmek mümkün olamayacağından… dava red edilmiştir.”
Davayı kaybedenöğretim üyesi dosyayı temyiz etmemiş ve … kenti 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı “muhkem kaziye” haline gelmiş, ilgilinin intihal yaptığı böylece kesinleşmiştir. Daha ilginci, ilgili hakkında üniversitesi, Disiplin Yönetmeliğinin 5/d ve e, 6/c, g ve h, 7/d ve r, 9/l maddelerini nedense (!) uygulamamıştır.
Kol kırılır yen içinde kalır zihniyeti değişmediği sürece, üniversitelerinde bilimsel hırsızlığın doğal karşılandığı bir ülkenin tüm yaşam alanları soyulur.
AİHM’nin kararından sonra bundan böyle Prof. Dr. Yazıcı’nın“hakkımda verilen AİHM kararının ülkemizde bundan böyle yapılabilecek aşırma girişimlerini değerlendirmekte çok önemli olacağı görüşündeyim” tespiti doğrultusunda hareket edilmesinde yarar vardır.
Erdoğan Taziyelerimizi İletti Sıra Putin de
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa 1915 olaylarının yıldönümü vesilesiyle, Başbakan seviyesinde Ermenilere taziye mesajı yayınlanmıştır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına, Başbakanlık tarafından yazılı olarak yayınlanan mesajda Ermenilere taziye dilekleri şöyle iletilmiştir: “Hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.”
Şimdi sıra Putin’de. Acaba 18 Mayıs’ta Putin de 18 Matıs 1944 tehcirinde hayatlarını kaybeden Kırım Türklerinin çocuk ve torunlarınataziyelerini iletecek mi? Bekleyip göreceğiz.
Bir soru. Ermeni çetecilerin şehit ettikleri Türk diplomatlarının çocuk ve torunlarına Sarkisyan neden taziyelerini iletmedi? Onlar insan değil mi?
Bir yanıt yazın