Susarak.
ÖLÜMLERİ kabullenerek siyaset yapanlara.
Bizleri;
“ACILAR üzerinden siyaset yapıyorsunuz..” diye suçlayanlara tek bir kelime etmem.
Onlar siyasi endişelerle,
Gönül verdiğim,
Oy verdiğim partime liderime “ELEŞTİRİ” gelmesin diyerek.
Susarak,
Kafalarını kuma gömerek SİYASET yapıyorlar.
Onları anlıyorum.
Fakat;
Ben ve benim gibi düşünenler de DOĞRULARI konuşarak SİYASET yapıyoruz…
Tercih meselesidir bu.
Bu aslında Türkiye’nin “sorunudur..”
Bu Ülke’de İNSANA VERİLEN DEĞER sorunudur.
Siyasetten arınmış olarak düşünmesi gerekenlerin,
VİCDAN sorunudur..!
* * *
3 yıl önce
Zonguldak Kozlu’da meydana gelen facianın ardından maden yönetmeliğinde zorunlu hale gelmesi istenen ancak kabul görmeyen ‘kaçış-yaşam odaları..’
40 kişi kapasiteli bu odaların fiyatı yaklaşık 250 bin dolar.
Yani;
5 milyon dolara,
20 odayla tüm Soma madencilerini kurtarmak işten bile değildi.
PEKİ;
Bu Yaşam ODALARI’nda neler var.?
-30 günün üzerinde yaşama şansı.
-Kişi başı günlük 2 bin kalori yiyecek.
-Kişi başı günlük 1 litre içme suyu.
-Telefon bağlantısı.
-Oksijen deposu.
-Klima.
-Elektrik için batarya sistemi.
-Karbondioksit temizleme filtreleri.
-İlk yardım çantaları.
Bu odalar yönetmelikle zorunlu olsaydı.
Yada;
Soma’da ki maden ocağının patronu İŞÇİSİNİN sağlığını,
“En büyük insan hakkı yaşam hakkıdır..” diye düşünerek
5 milyon dolara “kıyıp” bu odaları yaptırsaydı.
Soma’da ki bu ölümler,
Bu KATLİAM olur muydu.
Bu kaçış odalarının tüm madenlerde bulunması gerekmez mi.?
Sadece benim değil.
Vicdanı olan herkesin sorması gereken soru bu değil midir.?
Bu soruyu,
Şimdi sormayalım da ne zaman soralım..?
Aslına bakarsanız,
Bu şimdinin değil on yılların sorunudur.
Türkiye’nin SORUNUDUR..!
* * *
BİR ÖRNEK…
Kaçış odalarının kullanıldığı bir maden kazası Şili’de yaşanmıştı.
Yaklaşık 4 yıl önce
Şili’nin San Jose şehrindeki maden ocağında
33 madenci yerin 700 metre altında kurulu olan kaçış odasına sığınmış ve
bu madenciler yaklaşık 80 gün sonra sağ olarak kurtulmayı başarmıştı.
* * *
Daha ne diyebilirim ki..?
“Ben acılar üzerinden siyaset yapmaya devam ediyorum…”
Konuşuyorum.
Yazıyorum.
Soruyorum.
Böylesi acılar bir daha olmasın istiyorum.
Bizlere bu suçlamayı getirenler de bu acılara “SUSARAK..”
Bu ölümlerin sorumlularını Savunarak,
Aslında neyi niçin SAVUNDUKLARINI da bilmeden siyasetlerine devam etsinler.
Böylesi bir olayda.
Katliam gibi bir kazada.
İnsan olan.
Vicdanı olan susmalı mı.?
Konuşmalı mı.?
“Susan mı” yoksa “konuşan mı” siyaset yapmış olur.?
Son söz;
ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR..!