SALTANAT ALÂMETLERİ
HÜSEYİN MÜMTAZ
Yazının sonunda mevcut “durum”un, saltanat alâmeti mi yoksa kıyamet alâmeti mi olduğuna okuyucu kendisi karar verecektir.
Eskiden, sultanlık/padişahlık dönemlerinde hükümdar ve hükümran olmanın bazı şartları vardı:
Selçuklu’da; Başkent, Saray, Taht, Sancak ve bayrak, Nevbet (Resmi bando takımı), Unvan ve lâkaplar, Sikke (para) basmak. Osmanlı’da ise; Hutbe, Sikke, Tabl (Bando), Sancak, Tuğ, Kılıç Alayı, Muayede, Cülus, Selamlık…
Anlaşılıyor ki çağdaş dünyada devlet olmanın bu kadar şartı şurtu olmuyor, tek şart sınırların içinde istediğin yere karakol/kalekol yapabiliyor musun, yapamıyor musun bütün mesele bu.
Dilediğin yere, dilediğin kadar gökdelenler, AVM’ler, rezidanslar inşa et bir anlam ifade etmiyor. Sınırına duvar, egemenliğinle doğrudan ilgili hassas yerlere karakol yapabiliyor musun, onu söyle..
Filmimiz şöyle başlıyor;
“Tunceli Merkeze bağlı Sütlüce köyü yakınlarında bulunan Kırmızı Tepe mevkindeki kalekol/ karakol inşaatı yapımı protesto edildi. BDP’lilerin ve STK temsilcilerinin de bulunduğu yaklaşık 300 kişilik grup, kalekol inşaatının yapıldığı alana yürüdü. Jandarmanın geniş güvenlik önlemi aldığı inşaat alanında grup, basın açıklaması yaptı. BDP İl Başkanı Ergin Doğru, EMEP İl Başkanı Mustafa Taşkale, Dersim Kültürel ve Doğal Miras Koruma Girişimi Sözcüsü Barış Yıldırım, HDP İl Eşbaşkanı Fatma Kalsen, Çevreci Haydar Çetinkaya, çözüm sürecinde yapımları süren karakol ve kalekollara yaptıkları açıklamalarla tepki gösterdi. Açıklamanın ardından kalekolu çevreleyen tel örgülerden içeri girmek isteyen yüzleri maskeli bir gruba, jandarma biber gazıyla müdahale etti. Göstericilerin havai fişek ve taşlarla karşılık vermesi üzerine jandarma plastik mermi ve gaz bombası kullanmak zorunda kaldı. Olaylarda çok sayıda kişi atılan biber gazından etkilendi. Müdahale sonrası 1’i ağır 2 kişi yaralandı. Yaralılardan durumu ağır olan bir kişi, jandarma tarafından gönderilen helikopterle alınarak Tunceli Devlet Hastanesi’ne götürüldü”.
Çarpıcı sahneler her seferinde değişik mekânlarda bir biri ardına devam ediyor;
“Teröristler Beytüşşebap-Uludere karayolunun Sıcakçeşme mevkisinde Mezra Ana Üs Bölgesi yeni hizmet binası inşaatına kum taşıyan sivil iki kamyonu durdurdu.
Silahlı üç terör örgütü mensubu kamyonları yaktıktan sonra şoförlerini söz konusu inşaatta çalışmamaları konusunda tehdit etti. Konuyla ilgili soruşturma başlatıldı.
PKK’lılar tarafından Kara Kuvvetleri 34’üncü Hudut Tugay Komutanlığı sorumluluk bölgesinde, Hakkari’nin Şemdinli İlçesi Ortaklar Köyü’nün yaklaşık 10 kilometre güneydoğusunda yer alan Kale Tepe Üs Bölgesinde konuşlu olan 2’nci Komando Tugay Komutanlığı unsurlarına, Koç Tepe bölgesinden ve Irak’ın kuzeyinden taciz ateşi açıldığı belirtildi.
Siirt’in Pervari İlçesi Düğüncüler Köyü Doğan Üs Bölgesi yolunun 20’nci kilometresinde ise karayoluna yaklaşık 40 metre uzaklıkta patlayıcı düzenek bulundu. 12 kilogramlık mutfak tüpü ve yanında pet şişe içerisinde 500 gramlık TNT kalıbı ile hazırlanmış el yapımı patlayıcı, açıkta görülen kablonun ucunun çıkarılarak takip edilmesi sonucu bulundu. Çevrede yapılan aramada bir başka patlayıcı düzenek daha tespit edildi. Güvenlik güçleri bulunan düzenekleri etkisiz hale getirdi”.
Dönüyoruz tekrar filmimizin başlangıç mekânına;
“Tunceli İl Jandarma Komutanı Albay Yurdakul Akkuş, kent merkezine merkeze 17 kilometre uzaklıktaki Sütlüce Köyü Jandarma Karakolu’na, iddiaya göre saldırı ve karakol civarında bazı PKK’lıların bulunduğu istihbaratı üzerine, denetleme ve güvenlik önlemlerini gözden geçirmek için saat 16.00 sıralarında yola çıktı. Albay Akkuş’un zırhlı makam aracı ve zırhlı kobra tipi koruma araçları köye yaklaşık 5 kilometre kala bombalı saldırıya uğradı. PKK’lılar yola önceden döşedikleri patlayıcıyı Albay Akkuş’un aracının geçişi sırasında uzaktan kumanda ile patlattı.
Düzenek, Albay Akkuş’un aracının geçişinden 4-5 saniye sonra infilak etti. Patlamadan Albay Yurdakul Akkuş yara almadan kurtulurken, arkadaki 2 koruma aracında hafif hasar meydana geldi. Patlamada şans eseri yaralanan olmadı.
Olay yerinde yapılan incelemede bombanın patlaması sonucu yolda yaklaşık 2 metre derinlik, 5 metre genişliğinde çukur oluştu. Yapılan ilk incelemede infilak ettirilen bombanın yaklaşık 70 kilo olduğu belirtildi. Patlama sırasında şarapnel ve taş parçalarının yaklaşık 100 metre uzağa fırladığı görüldü”.
Meğer memleketin her tarafı alev alevmiş..
“Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Abalı köyündeki karakola yeni ek karakol binası yapılmasını protesto amacıyla bölgede çadır kurarak eylem yapan grupla güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar 6 gündür devam ediyor. İlk belirlemelere göre çatışmalarda 9 asker göstericilerin attığı maytap ve havai fişeklerle yaralandı. Çatışma nedeniyle Diyarbakır-Bingöl karayolu kapatılırken silahlı iki uzman çavuş yol kontrolü yapan göstericiler tarafından kaçırıldı.
Yeni kalekollar yapılmasını protesto amacıyla bölge genelinde başlatılan protestolar yayılıyor. Hakkari Şemdinli, Tunceli’nin Tüllük ile Lice’de karakol inşaatları çevresinde protesto eylemleri yapılıyor.
Olayların büyümesi üzerine BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, Abalı köyüne gitti. Zümrüt’ün aracı da olaylar sırasında tahrip oldu. Bölgede yaşanan olayları Milliyet’e değerlendiren Zümrüt, ‘Karakol inşaatının durması için 6 günden beri Abalı karakolu çevresinde kurulan çadırlarda oturma eylemi yapılıyor. Karakola karşı yapılan protesto eyleminde bir süre önce Medeni Yıldırım yaşamını yitirdi. Bu nedenle karakol yapılmasına karşı Lice halkının antipatisi ve tepkisi var. Bu bir demokratik bir tepki ve taleptir. Karakol inşaatlarının durmasını 7 yaşındaki çocuktan 90 yaşındaki yaşlısına kadar herkes istiyor. 40 yıldır bölgede yaşananların tanığıdır bu insanlar. Halk, yeni karakolların yapılmasının yeni çatışmalara zemin hazırlayacağını belirtip, -Biz bu zemine izin vermeyeceğiz. Bu sürecin taraftarıyız. Sürecin daha sağlıklı işlemesi açısından karakolların durdurulması ve iptal edilmesi gerekmektedir. Karakollar durdurulmadığı sürece eyleme devam edeceğiz- diyorlar’ dedi”.
Zümrüt, bölgedeki son durumu ise şöyle aktardı: ‘Diyarbakır-Bingöl karayolu yolu kapalı, çatışmalar aralıklarla devam ediyor. Ciddi bir gaz kullanımı var. Biz annelerle oturuyoruz. Bulunduğumuz alan abluka altında, ortam çok gergin. İleri sürülen talepler reddedilecek talepler değil, demokratik ve meşru olan taleplerdir. Demokratik süreçlerin barış sürecine evrilmesi için karakol yapılması gibi çalışmalara son verilmesi gerekiyor. Karakol yapılması barış sürecine hizmet etmiyor. Yetkililer sesimizi duymalı. Bu talepler kabul edilmeyecek talepler değil.”
Zümrüt, olaylar sırasında protestocu grup tarafından alıkonulan iki uzman çavuşun serbest bırakılması için askeri yetkililerle bir araya geldiklerini söyledi. İki uzman çavuşu ellerinde alıkoymaya devam eden grubun şartlarını askeri yetkililere ilettiklerini aktaran Zümrüt, ‘Jandarma karakol komutanı ile görüşmede burada eylem yapan halkın taleplerini iletip kabul edilmesini istedik. İki uzman çavuş alıkonulmuş, yol kapatılmış. Eylemci grubun, -Karakol yapılması düşüncesinden vazgeçildiğine dair bize söz verilsin. Bu durumda iki uzman çavuşu bırakır, yoldaki barikatı kaldırırız- mesajını askeri yetkililere ilettik. Buradaki halkın talepleri bunlar- diye konuştu’.”
Sonraki sahnede hava karanlık.. Kalabalık bir “heyet” görülüyor.
“Heyet”te HDP Grup başkan vekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile Meclis İdare Amiri Sırrı Süreyya Önder ve onlara eşlik eden BDP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt yer alıyor.. (EMEP burada niye yok?)
Mebzul miktarda kullanılan harfler ve kısaltmalar kafanızı karıştırmasın ve HDP ile BDP ve dahi PKK’nın birbirleriyle ne alâkası var demeyin lütfen..
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Abalı bölgesinde karakol inşaatını protesto eden PKK’nın “gençlik yapılanması” YDG-H tarafından 2 uzman çavuş kaçırılmıştı ya, işte bu heyet güvenlik güçlerinin yanı sıra Diyarbakır-Bingöl karayolunu trafiğe kapatan gruplarla ve PKK’lılarla görüşmüş. “Temaslarını aralıksız sürdüren” HDP heyeti, kaçırılan 2 askeri kırsaldaki örgüt mensuplarından teslim almış ve Lice Kaymakamlığı’na teslim ediyor.
Karanlıktaki sahne işte o sahne..
Askerlerin sağlık durumunun iyi olduğunu açıklayan Sırrı Süreyya Önder; “Bölgede yaşanan son gelişmeler üzerine insiyatif almaya karar verdik. Burada olduğumuz için 1 Mayıs’ta alanlarda olamadık, oradaki şiddeti de kınıyoruz. Bu toprakların kalekollara değil, sevgi ile barışa açılmış kollara ihtiyacı var. Bu halk; barış çağrısı olarak, büyük depremden beri daha barınma sorununu çözemediğiniz halka, trilyonlarca harcayıp kalekollar yapmaya kalkıştığınızda bu halkın bundan bir barış mesajı alması imkânsızdır” diyor.
Önder, askerin kimden teslim alındığı yönündeki soru üzerine ise “Bunlar bu aşamaya gelmiş bir mesele için faydası olmayan işler. Gereken yerlere gereken şeyleri aktardık. Önemli olan sağ salim, sağlıklı, saçlarının teline ya da onurlarına, haysiyetlerine bir zarar gelmeden getirip teslim etmiş olmamızdı” diyor..
Hatırlıyor musunuz bilmiyorum, askerleri kaçıran teröristler, “serbest bırakmak için” yeni karakol inşaatının durdurulmasını şart koşmuştu.
Kreşendo….
Sondan başlayalım..
1.Askerler serbest bırakıldığına göre “yeni kalekol inşaatları” durduruldu mu? Değilse ne(ler) karşılığında askerler bırakıldı?
2.Sırrı Süreyya “kimden teslim aldınız?” sorusuna karıştırmayın anlamında, “Bu safhada anlamsız” diyor, “gereken yerler” diyor…
Peki, “kaçıranlar” kimdi? Haberde “PKK’nın gençlik yapılanması YDG-H” olduğu belirtiliyor..
Yâni memleketin bir köşesinde, gece kurtlar kuşlar uyurken..
…HDP, BDP heyeti elini kolunu sallaya sallaya gidip PKK/YDG-H ile görüşüyor..
(Mebzul miktarda kullanılan harfler ve kısaltmalar kafanızı karıştırmasın ve HDP ile BDP ve dahi PKK’nın birbirleriyle ne alâkası var demeyin lütfen..)
Bu gidiş gelişlerden emniyet güçlerinin hiç haberi olmuyor..
Sırrı Süreyya da “gereken yerler” diyor..
Yâni memleketimin gecelerinde herkes her yerde sorgusuz sualsiz boy gösterebiliyor.
Harflere fazla kafayı takmayın ama siz PKK’yı hâlâ dağda, bayırda, uzak kentlerde ve kırda mı arıyorsunuz?
Diyarbakır’ın Çermik İlçesi’nin BDP’li Belediye Başkanı Haşim Demirkol’un kızı 23 yaşındaki Helin Demirkol’un Suriye’deki çatışmada öldürüldüğü ortaya çıkıyor.
Diyarbakır’ın Sur İlçesi eş Belediye Başkanı Seyit Narin’in oğlu Ali Narin’in Suriye’nin Rojava bölgesinde yaşamını yitirdiği ortaya çıkıyor.
Taziyeye giden Sur Belediyesi eski Başkanı Abdullah Demirbaş’ın oğlunun da dağda olduğu söyleniyor.
Diyarbakır’ın Lice İlçesi Belediye Başkanı BDP’li 25 yaşındaki Rezan Zuğurli, yasa dışı gösterilere katılıp PKK adına suç işlediği gerekçesiyle 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılıyor.
Düzce’de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları sırasında İstiklal Marşı’nın okunduğu sırada HDP üyesi bir grubun oturmaya devam etmesi nedeniyle kısa süreli arbede yaşanıyor.
Diyarbakır’da 1980 askeri darbe döneminde yapılan ve üzerinde şehrin simgesi karpuzun yer aldığı ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazısının kaldırılması Kulp ilçesinde de hayata geçiriliyor.
Belediye Eşbaşkanı Metin Dinar; “Kulp’un yüzde 99’u Kürt. İlçede Türk olarak sadece memur ve polis arkadaşlar var. Halktan tabelaya karşı tepki vardı. Talep üzerine tabelayı kaldırdık. Uygulama barış sürecine de uygun düştü. Seçim çalışmaları döneminde halka söz vermiştik. Halkın isteğini yerine getirdik” diyor.
Emniyet Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan raporda ise “KCK yönetimi, aralarında Diyarbakır, Ağrı, Batman, Bitlis, Van, Şırnak ve Tunceli’nin de bulunduğu 10 farklı şehirde 48 adet Eğitim Destek Evleri kurdu. Şu ana kadar yaklaşık 8 bin öğrenci kaydı yapan örgüt, ailelere de örgütün faaliyetlerine katılacaklarına ilişkin senetler imzalattırdı” ifadeleri yer alıyor. Rapora göre örgüte katılan çocuklara; araç yakma ve patlayıcı madde atma gibi eylemler yaptırılarak örgüte bağlılıkları artırılıyor. Raporda bu tür eylemlere karışan ve örgütsel eğitim aldığı tespit edilen çocuk sayısının son 6 ayda 317 olarak belirleniyor.
PKK/YDG-H dağda..
BDP bölgede.. (Eşbaşkanlar “aramızda”).
HDP Mecliste..
Peki biz daha neyin tartışmasını yapıyoruz?
Yukarıdaki iki soru zurnanın zırt dediği yerdir.
Zurnadaki son deliktir.
Zurnada peşrev olmaz ama üflemediği bir kulaklarının arkası kalmıştır.
Yukarıdaki iki soruya doğru cevap vermeden varılacak herhangi bir sonuç ve eşbaşkanların çocuklarının dağda olduğu, eşbaşkana hapis, “Ne mutlu Türk’üm Diyene” tabelalarının kaldırılması, İstiklal Marşı okunurken oturulması “filan” hiç bir anlam ifade etmiyor.
Bütün bunlar olurken, keyfinize limon sıkacağım ama iki gün içinde arka arkaya…
…Hatay’ın Altınözü İlçesi’nde nehirden salla Türkiye geçmeye çalışan 3 kişinin yakalandığını, bunlardan birini ABD’li gazeteci olduğunu…
Kilis’in Elbeyli İlçesi’nde, devriye görevi yapan jandarma timlerinin, yasa dışı yollardan sınırı geçerek Suriye’ye gitmeye çalışan 2 Alman ile 1 Türk’ü yakaladığını..
…Şüphelilerin yanlarındaki çanta ve üst aramalarında; 1 dizüstü bilgisayar, 6 cep telefonu, 1 keskin nişancı dürbünü, 2 dürbün, 1 kasatura, 4 kargaburun, 1 lazer noktalayıcı, 4 CD, 1 matara, 2 el feneri, 1 çok amaçlı gözlük, 1 palaska, 5 oto yedek parçası, 3 kamuflaj pantolon, 3 uyku tulumu, 3 hücum yeleği ve 2 çift bot ele geçirildiğini de bir kenara yazın lütfen..
Hep beraber, ipin üzerinde büyük bir beceriyle yürümekte olan cambaza mı bakıyoruz?
Herkesin el birliği ile odun taşıdığı harlı ateşin üstünde kaynamakta olan bir kazan suyun içinden, yavaş yavaş duyulmaya başlayan haşlanmış et kokusu hâlâ mı gelmiyor burnunuza?
Deccal’in çıkışı… Dabbetü’l arz’ın gelmesi… Ye’cüc ve Me’cüc’ün belirmesi…mi dediniz duyamadım? 8 Mayıs 2014
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın