Çok iyi bürokratlarımız da var, orta kalitede olan da, nemelazımcısı da.
Iskartası da, işe gelmeyeni de, çalışır gibi yapıp hiç bir şey üretmeyeni de.
Kimi oturduğu koltuğun, yaptığı işin önemini bilip hakkını veriyor, kimide herhangi bir iş yapmadan, sorumluluk yüklenmeden ay sonunu getirip maaşını almaya bakıyor. Bazıları bu maaşı hak ediyor, bazıları da hiç hak etmiyor, nasıl kurmuşsak bu çarpık düzeni.
Eğitimli toplumuz diye öğünmek için harman isteriz ama işe gelmeyip ay sonu utanmadan maaş alan memuru da işten atamayız, çalışır gibi yapıp çalışmayanı da, hiç bir işe yaramayanı da. Bırakın işten atmayı vatandaşımıza da bunların emeklilik maaşları ile emekli ikramiyelerinin primlerini de ödetiriz, kendileri bir kuruş bile ödemedikleri için.
Bazı bürokratlar ise “Aman bana bir sorumluluk gelmesin de ne olursa olsun” mantığında iş yapar gibi gözüküyor ama gerçekte iş yapmıyor, sorumluluk yüklenmiyor ve inisiyatif kullanmıyor.
Küçücük devletimizin içinde her biri diğerinden bağımsız, 15 krallık ve sayısız prenslikler var. Aralarında hiç bir koordinasyon ve işbirliği yok maalesef. Birinin yaptığını diğeri bozmaktan da hiç çekinmiyor.
Örnek verelim; Bakanlıklarımızdan bir tanesinin faal ve etkin bir müdürlüğü, personelin tüm yaratıcılığı ve çalışkanlığını dikkate alıp verime dönüştürerek uluslararası bir konferans düzenler. Rumların engellemek için elden geleni yapacaklarını bilerek de her olumsuzluğu göze alır ama nerden bilsin ki çalışmalarına takoz koyacak olanın bir başka bakanlıktaki sorumluluktan kaçan bir memurun olacağını.
Bütçesini hazırlar, denkleştirir, harcama kalemlerini gerçekleştirir ve uluslararası tüm ilgili kuruluşlarla temasa geçer ve davetini yapar. KKTC’ye rahatça girebilecek olanlarda sorun yoktur ancak bazı ülkeler, kendi bürokratını göndermek için KKTC devletinden davet yazısı ister.
Dışişleri Bakanlığı gerekli olan bu resmi daveti yazar ama altına da bir not koyar, tam yüz karası bir not. Bu not der ki “Bu davet KKTC’ye girişinizi garantilemez. Muhaceret memuru sizi ülkeye girişinize izin verip vermemekte serbesttir“??!!
Resmi davet yazısındaki bu notu okuyan davetlinin amiri kendisine izin vermez KKTC’ye gitmesine. Bin bir zorlukla, Rumların tüm resmi engellemelerine, ülkedeki Rum elçisinin tehdit ve önleme girişimlerine rağmen KKTC’ye gelmeye karar veren bu dost ülkenin bürokratı kendi kendimize attığımız kazıkla ülkemize gelemez ve konferansa katılamaz.
Muhaceret memurlarımız deneyimli bürokratlardır. Sıkı bir eğitimden geçmişlerdir ve karşısındakinin maksadını daha yüzüne bakar bakmaz anlayacak yetenektedirler. Elinde KKTC devletimizin saygın bir kuruluşlundan resmi davetiyesi olan, buna ilaveten kendi ülkesinin resmi pasaportunu da taşıyan birisinin ülkeye girişine engel olacak değillerdir. Tam tersine benim tanıdığım muhaceret memurları bu tür konuklara gerekli her tür kolaylığı gösterip yardımcı da olurlar.
Gerçekte yanlış olan “2. Sekreter” makamındaki bu kişinin, yazılan davet mektubunun altına bu notu koymasından kaynaklanmakta. “Bir aksilik olursa bana sorumluluk yüklemesinler” mantığı hakim bu notun yazılmasında, “Ben bu ülke için ne yapabilirim” düşüncesi yerine…
Dışişleri bakanlığı böylesi itici ve bir başka devlet dairesinin binbir zorlukla davet etmeyi başardığı kişinin ülkemize gelişine mani olacak bir notu resmi davet mektubunun altına yazacağına, bu kişinin gelişi ile ilgili bilgiyi ayrı bir yazı ile muhaceret dairesine bildirmesi çok daha iyi olacak(tı).
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
9 Mayıs 2014