Site icon Turkish Forum

Av. Gönül KERİNÇSİZ yazıyor..

Yazı, Banu Avar Safasından alınmıştır, face.. Banu Avar : "ALBAY MURAT, YARBAY ALİ, MÜHENDİS KUDDUSİ....BU DAVALARDA HEPSİNİN HİKAYESİ"... - 10302061 797390386937643 3768079794608127 n
10302061_797390386937643_3768079794608127_n

Yazı, Banu Avar Safasından alınmıştır, face..
 Banu Avar : “ALBAY MURAT, YARBAY ALİ, MÜHENDİS KUDDUSİ….
BU DAVALARDA HEPSİNİN HİKAYESİ”…

3.5.14-2

*     *    *

ALBAY MURAT, YARBAY ALİ, MÜHENDİS KUDDUSİ….
BU DAVALARDA HEPSİNİN HİKAYESİ ASLINDA AYNI
Diğer Ergenekon ve Balyoz sanıkları gibi 9.şehidimiz Albay Murat Özenalp hakkında da Amerika’nın bilmem hangi eyaletinden Emniyetin bilgisayarına önce iftira dolu bir mail attılar.
Taşeronlar büyük bir kin ve öfke ile ölümcül çarkları işletmek için düğmeye çoktan basmışlardı.

Sabah geç olabilir, ömrünü devletine hizmet etmekle geçirmiş Dnz. Albay Murat Özenalp evden kaçabilirdi. O yüzden sabaha karşı kesif karanlıkta, bir terör ini basılırcasına onlarca silahlı polis tarafından evi kuşatıldı. Kapısı yıkılırcasına açılıp albayımın eşi, çocukları ve kendisi yataklarından kaldırıldılar.

Delilleri karartabilir ve saklayabilirlerdi. O yüzden ülkenin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye atan bu dört kişiyi bir odada topladılar.
Soru sormak yasaktı. Sadece sorulanlara cevap verebilirlerdi.
Yatak odası- özel eşya demeden evi darmadağın ettiler. Buldukları her eşyayı çuvallara doldurdular.

Albay, evinden onlarca polis arasında azgın bir terörist gibi götürülürken, geride tüm eşyaları ortaya dökülmüş sanki fırtınada kalmış bir ev, kocasını bir daha yanında bulamayacak gözü yaşlı bir eş, “babam bir daha gelmeyecek mi?” diye soran iki çocuk kalmıştı.
Dört gün boyunca, emniyetin bodrum katında 3 m2’lik bir zindanda, betonun üstünde, bir sedirde yatırdılar.
Suçunu soracak hiç kimseyi bulamadı.

Dördüncü günün sonunda boyunu ölçtüler, kilosunu tarttılar sonra on parmağının izini aldılar.
Devletinin gemilerinde al bayrağı engin denizlerde dalgalandırmayı görev bilen Albay artık sicilli ve kayıtlı bir teröristti!!!!!
Önce sorguya aldılar. Etrafını sarmış “şimdi sıra bizde” diyen bir gurup görevli “sen darbecisin, söyle bakalım darbeyi nasıl ve kimlerle yapacaktın? Eğer bize isim verirsen seni ceza evine girmekten kurtarırız” demeye başladılar.
Aynı nakarat saatlerce sürdü.
Adeta işkenceye dönüştü.
Albay “ Ben Mustafa Kemal’in subayıyım. Ne darbe içinde oldum. Ne de duydum” derken sorgucular ısrarla “Sen darbecisin” dediler.
Sonra savcının önüne çıkarıldı.
Savcı da aynı şeyi söyledi.
Albay sadece devletine yaptığı hizmetleri anlatabildi. Çünkü başka bir şey bilmiyordu.
Savcının tutuklama istemi ile hakim huzuruna çıkarılınca bir kez daha “Darbeyi nasıl yapacaktın” sorusu ile karşılaştı.
Artık kendisinden şüphe duyuyordu.
Acaba savcı ve hakim, hizmet ile darbeyi birbirine mi karıştırmışlardı?
Bıkıp usanmadan devletine yaptığı hizmetleri bir kez daha anlattı.
Hakim “Bırak bunları yapacağınız darbeyi anlat” deyince artık derdini anlatamayacağına inanıp sustu.
Hakimin “Tutuklanmasına” ilişkin söylediği sözcüğü belli belirsiz duymuştu.
Sanki bir başka dünyada yaşıyordu.
Kutu gibi 1 m2’lik ceza evi aracına bindirildi.
Karanlık bir gecede, bilinmeyen bir hayata yolculuk başlamıştı.
Zaman kavramı yitip gitmişti.
Büyük bir demir kapının açıldığını duydu.
Yaşamında hiç görmediği görevliler kendisine sürekli komut veriyordu.
Önce küçük bir odaya alıp soyun dediler. Belki iç çamaşırında ceza evine silah sokacaktı!
Sonra göz retinasını tespit ettiler.
Parmak izlerini yeniden aldılar.
Eline bir çarşaf vererek küçük bir zindana götürüp “artık evin burası” deyip, büyük bir gürültü ile demir kapıyı artık özgürlüğe açılmayacak şekilde kapattılar.
Yıllarca kendisini dinleyecek, masumiyetini anlayacak hakimlerin huzuruna çıkmayı bekledi.
Artık ona güneş, yıldız ve ay yasaktı. Zindandaki odasından ve avlusundan sadece bir parça gökyüzü görmesine izin veriyorlardı.
Yıllar sonra aynı savcı ve hakimin huzuruna çıktı. Darbeci olmadığını anlatamadı!!!!!!
18 yıl ceza almıştı.
Temyiz bitmiş infaz başlamıştı.
Camların ardından gördüğü çocuklarını açık görüşte kucağına alırken birden soğuk zemine düştü ve bir daha kalkamadı.
Elinde akşamdan eşine yazdığı bir mektup kalmıştı.
Gözleri açıktı.
Çünkü eşi ve çocukları ile yaşamadan göçüp gitmişti.
Taşeronlar sevinç içindeydi. Çünkü bir darbeci daha temizlenmişti.
Albayın naaşı toprağa verilmeden tertipçi çete 10. kurbanını seçmeye hazırlanıyordu.
Bu yaşanan zulme sessiz kalarak ortak olduğumuz için huzurunda utancımızdan başımızı kaldıramıyoruz.
Eşinin ve çocuklarının yüzüne bakamıyoruz.
Devleti soracak olursanız Ermenilerin torunlarından özür dilemekle meşgul.
Albayımızın çocuklarına gelince, daha çooook sıra var.
RUHUN ŞAD OLSUN MURAT ALBAYIM.

01.05.2014
Av. Gönül KERİNÇSİZ

 

Exit mobile version