Siyaset gerilimi nereye kadar kaldırır?
Bu gerilime göre oluşan halk, bu geriliminin nereye kadar yükselmesine dayanır?
Bu sorunun cevabını her bilim kendi disiplini içinde cevaplamıştır.
Gerilimin, fizikte, mekanikte, elektrikte, psikolojide tanımlarının olduğu bilinir.
Siyasetteki gerilim, tanımlansa, tanımlansa psikolojideki gerilim ile tanımlanır.
Siyasi kuvvetler, aralarındaki gerilimi yükseltirken, taraftarlarını rakiplerine karşı daha fazla doldurarak, kışkırtarak yol alırlar.
Bu durum, iki ucunda ayrı kuvvetlerin olduğu bir halatı; taraflardaki kuvvetlerin çekmesi sonucunda, halat dayanabileceği yere kadar dayanması durumudur.
Bu halatın bir ucunda, iktidardan beslenenler ve laiklik karşıtları, öte ucunda ise, yaşam şekline müdahale edilmesini istemeyen büyük bir aydın kitle…
Gerilim artıkça, tarafların daha da katılaşacağı kesindir.
Bir de bunun üzerine, ekonomik krizin getirdikleri bindikçe, gerilim daha da büyüyecektir.
Bu günlerde, bu karşıtlıklar, söylem ve yasal eylem düzeyinde devam ederken, gerilim taşınmaz hale geldiğinde, çatışmaya dönüşecektir.
İktidarlar için gerilim, hiç istenmeyen bir şey olmasına karşın, Erdoğan’ın sürekli gerilimi yükseltmesi, şu hesaba dayanır.
%44 arkamda, devlet elimde, dolayısıyla, %56’yı baskılarla yıldırarak teslim alırım.
Erdoğan’ın hesabı, kâğıt üzerindeki verilere bakarak, doğruymuş gibi görünüyor.
Bu hesapta öneli birkaç hata var.
Erdoğan,%44 oyu her koşulda kendi arkasında olacak diye düşünüyor. Hâlbuki bu oyların içinde, kerhen verilen oyların çokluğu, oy verenlerin kimliğini gizlemesinden anlaşılıyor.
Yani korkuyorlar. Erdoğan’a oy verirler. Ama onun için savaşmazlar.
Bir başka hesap hatası; kendi karşısındaki %56’nın, hiçbir koşulda bir araya gelemeyeceklerini sanmasıdır.
Bu hesap ta, mevcut muhalefet liderlerinin tutumuna bakınca doğruymuş gibi görünüyor.
Yani ne Bahçeli, ne de Kılıçdaroğlu güçlerini birleştirerek, iktidara karşı tek yumruk olabilirler.
%56’yı oluşturanların da, buna boyun eğeceğini sanıyorlar.
Ardı arkası kesilmeyen saldırılar, %56’yı birlikte hareket etmeye mecbur edecektir.
Ve bu birleşme isteği, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’na rağmen çığ gibi büyüyecektir.
Birleşme, ittifak, dayanışma gibi halk talepleri; ye Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nu yerinden edecek, ya da halk bu birleşme işini tabanda gerçekleştirecektir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ( eğer oraya varabilirsek!), ortaya koymaya çalıştığım senaryonun zemini olacaktır.
Böyle baktığımızda; Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına soyunmayacağı kesindir.
Eğer Cumhurbaşkanlığına aday olursa, Bahçelinin desteği şart olmaktadır.
Bu desteği veren Bahçeli siyasi hayatını noktalar. Böylece, Türkiye’nin bölünmesindeki görevi de tamamlamış olur.
Bu analiz; 2014 Yerel Seçimlerinin sonuçlarına bakarak yapılmış bir analizdir.
Bu seçim sonuçları; istikrara ve huzura hizmet etmeyecek bir sonuçtur.
Hatta huzurlu olacağım diye, iktidara oy kullanan %44 için de bu geçerlidir.
Atı alanın henüz Üsküdar’ı geçmediğini bilmekte yararlar vardır.