Ziyaretin ABD’nin Rusya ile Ukrayna’da jeopolitik mücadelesinde geri adım atmak istemediği bir sırada yapılması dikkat çekiyor.
Beyaz Saray’dan,”Başkan’ın Asya-Pasifik ziyareti Çin’i engellemeyi amaçlamıyor. ABD ve Çin arasında ticaret hacminin 500 milyar dolara ulaştığı bir noktada iki ülke ortak çıkarlara önem vermelidir. Yeni tip ikili ilişkiler kurulması, iki ülkenin sorunlar karşısındaki işbirliğinin boyutuna bağlıdır” açıklaması yapılıyor…*
Çin,dünya siyasi ve ekonomik manzarasının değişmekte oluşuyla Orta Asya, Batı Asya, Güney Asya, Orta ve Doğu Avrupa’da yaşanan büyük bir canlılık ve gelişme potansiyelinden hareket ediyor.
Şanghay İşbirliği Örgütü,Arap Birliği,Körfez ve Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi,Güney Asya Bölgesel İşbirliği Konseyi gibi bölgesel ve alt bölgesel işbirliği örnekleriyle çok kutuplu siyaset ve ekonomik globelleşmenin derinleştiğini savlıyor.
*
Orta Doğu’da Çin-Arap Devletleri İşbirliği Forumu kurulmuştur, Arap Birliği, Körfez ve Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ile stratejik diyalog geliştiriliyor.
Hindistan, Pakistan ve Afganistan ile stratejik ve kooperatif ortaklıklar, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle Ekonomik ve Ticaret Forumu işletiliyor.
Çin’in Orta, Batı ve Güney Asya ülkeleri arasındaki toplam ticaret hacmi yaklaşık 400 milyar doların üstündedir, Avrasya ülkelerine yapılan dolaysız yatırım miktarı 300 milyar dolar seviyesinde seyrediyor.
Bu alanda karayolu, demiryolu, hava yolları, telekomünikasyon, petrol ve gaz boru hatlarıyla İpek Yolu ağı süratle oluşturuluyor.
*
Çin büyük nüfusuyla Avrasya’nın zengin kaynakları ve geniş piyasasının birbirlerine açılması ve birbirlerini tamamlamaları halinde aralarında uzun vadede istikrarlı bir işbirliği ilişkisi kurulabileceğini işliyor.
Bu suretle Avrasya ülkelerinin işbirliğiyle siyasi açıdan karşılıklı güveni arttırıp bölge barışı ve istikrarı koruyabildikleri,piyasaların dışa açılma boyutunu genişletmeleri,sınır ötesi alt yapı tesisleri inşasında güçlenmeleri, dünya ile kültürel değişimi derinleştirebildikleri taktirde 21.yüzyılın belirleyeni olacaklarına işaret ediyor.*
O sırada Rusya, Avrupa-Atlantik odaklı işleyişe karşı yakın çevre politikası ve Avrasyacı dış politika kalıpları doğrultusunda çok kutuplu ekonomi ve siyaset söylemini meşrulaştıracak yeni bir bölgesel yapılanma isteğini sürdürüyor.
Bu diplomasinin arka fonunda Avrupa’nın Rusya ile ilişkilerinde Rus gazına bağımlılığının önemli etkisi bulunuyor.
Uzun yıllara dayalı işbirliği çerçevesinde geliştirilen ticari ilişkiler yanında nükleer enerjiden vazgeçen Almanya’ya daha fazla enerji ihracaatı iki ülke arasında ilişkileri pekiştirmiştir.
Sonuçta ABD, Rusya ile Avrupa üzerinde enerji ekseninde yürüttüğü mücadelede Avrupa üzerindeki kontrolünde ve NATO’nun vizyonunda zayıfladığını görüyor ve endişe duyuyor.
*
Halbuki Rusya, Çin ile ekonomi, ticaret, bilim ve teknoloji,güvenlik ve uluslararası ilişkilerde de çok büyük ilerlemeler kaydediyor.
Çin ve Rusya’nın geliştirdiği stratejik ortaklık NATO’nun Afganistan’dan çekilmekte olduğu bir dönemde Asya’da işbirliği ve güveni arttırmanın büyük önem taşıdığı,bu suretle küresel istikrarın korunduğu iddiasını taşıyor.
Avrasya’nın entegrasyonunda enerji işbirliğine önem veriliyor,Şanghay İşbirliği Örgütü de öncelikli olarak enerji birliğini güçlendiriyor.
Batı Sibirya gaz kaynakları ve Arktika rezervleriyle Rusya,dünyada yaşanan ekonomik krizde talep ve finansman sıkıntısını Asya ülkeleriyle enerji işbirliği sayesinde çözeceğine inanıyor.
Bu noktadan hareketle Devlet Başkanı V.Putin’in güçlü bir Rusya kurmak için siyasi hedefi, önce kendi Uzak Doğu bölgesinin ekonomisini geliştirmeye dayanıyor.
Nitekim Rusya, petrol ve doğalgazın yanı sıra yeraltı madenleri bakımından da zengindir, şimdi Çin’in de desteğiyle büyük bir sanayi ve teknoloji hamlesi yürütüyor.*
ABD Başkanı B.Obama Asya -Pasifik ziyaretine çıkarken,”Başkan Çin’i engellemeyi amaçlamıyor.İki ülke ortak çıkarlara önem vermelidir.Yeni tip ikili ilişkiler kurulması, iki ülkenin sorunlar karşısındaki işbirliğinin boyutuna bağlıdır” açıklamasına yanıt, Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov’dan geliyor.
S.Lavrov,”Amerikalılar dünyanın her köşesinde “resmi geçitleri” Washington’dan yönetemeyeceklerini, kendi kararlarıyla emri vaki yapamayacaklarını itiraf etmeye hazır değiller. Onlar anlayamıyor, aslında anlamaya başladıklarını düşünüyorum, yine de başkalarının fikirlerini göz önünde bulundurmama içgüdüsünü henüz atamadılar” diyor…
*
Bu sırada ABD’nin Avrasya’da kalıcı, radikal dönüşümler için verdiği savaşımda Türkiye’deki varlığını, bir kısım halkın kanaatleri veya hükümetlerle değişmeyecek denli köklü ilişkiler üzerinden geliştirmesini teminen devletin en üst siyasi iktidar ve muhalefet yönetimleri,sermaye odakları ve askerle oluşturduğu yakınlığını egemenliğine güvence olarak değerlendirmesi sonucu;
Türkiye’de devleti belirleyen “Millet, ülke, egemenlik” olmak üzere üç temel unsurun tarumar edildiğini kaydetmek gerekiyor.
Bu cesur yeni dünyadır…
25.4.2014
Bir yanıt yazın