2011 sonunda ABD askerlerinin çekilmesi ardından 30 Nisan 2014’de Irak siyasi istikrarsızlık ve güvenlik sorunlarıyla birlikte genel seçimlerine gidiyor.
Seçim sonuçlarının 2010 seçimlerine benzeyeceği, oyların etnik ve mezhep grupları arasında dağılması bekleniyor.
Şii Arapların,Kürt ve Türkmenlerin şii partilerine, Sünni Araplar ve Türkmenlerin sünni parti ve ittifaklara, bir kısım Türkmeninde milliyetçi Türkmen partilerine,Kürt ittifakının ise Kürt gruplarına oy vereceği biliniyor.
Iraklı Türkmenler genel olarak milliyetçi listeler veya mezhebi ittifaklar listelerinde Kerkük, Musul, Diyala, Selahattin, Bağdat ve Erbil’de seçimlere katılıyor.
12 milletvekili çıkaracak Kerkük’ de etnik ve mezhepsel gruplar seçime çok parçalı bir yapıda;Kürtler ve Araplar 7 ayrı listede, Türkmenler 2 ayrı listede seçime giriyor.*
Yılın dört ayı geçilmiş olmasına rağmen bütçenin çıkarılamayışı siyasal istikrarsız adına gündemin ilk maddesini oluşturuyor.
Bütçenin parlamentodaki görüşmelerine, Sünniler Anbar’da hükümetin yaptığı protesto gösterileri, Kürtler ise petrol ihracaatında kimin sorumlu olduğu ve ihracaata ilişkin yaptırımlar ile bütçeden Irak Kürt Bölgesel Yönetimine (IKBY) tahsis edilecek payın miktarındaki anlaşmazlık nedeniyle katılmıyor.
Irak Parlamentosu bütçe üzerinde anlaşma sağlanacağı süreye kadar kapalıdır, bütçenin seçim öncesi siyasi parti ve grupların kendilerine avantaj oluşturmaları aracı haline geldiği görülüyor.
*
El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti Örgütü’nün (IŞİD) Musul,Anbar,Diyala ve Bağdat’ta yaptığı eylemler genişlerken ülke güvenliğini tehdit ediyor, seçimleri olumsuz yönde etkiliyor.
IŞİD özellikle Anbar ve Bağdat arasındaki yerleşim yerlerinin geçiş noktalarında etkinlik kuruyor, Sünnileri tehdit ediyor, can kayıpları artıyor.
O yüzden Irak Hükümeti seçim çalışmalarını ikinci plana atmıştır, seçim güvenliği sorun arzediyor.
Seçimlerde yer alan gruplar ve siyasi partiler güvenlik zaafiyeti ve siyasi istikrarsızlık yüzünden seçim kampanyalarında zorlanıyor.
*
IKBY’nin etkinlik sağlama yönelik politikaları da Irak merkezi hükümeti ile arasında çatışma riskini ortaya çıkarıyor.
Nitekim Kürt lider Barzani, BAAS rejiminin devrilmesinden bu yana geçen 11 yıl içerisinde Bağdat yönetiminin baskı, abluka ve ambargo ile Kuzey Irak siyasetini zora sokmak istediğinden şikayetçidir.
“Federal anayasanın ihlali anlamına gelen bu politikalar Irak’taki halkların bir arada yaşama isteğini de tehlikeye atıyor.Kürdistan ile merkezi yönetim arasındaki ilişki konfederalizme doğru gidiyor, bir sonraki adım bağımsız Kürt devleti. Bağımsız Kürt devletinin kuruluşunun yaklaştığından eminim” diyor!
*
Bu noktadan hareketle 30 Nisan’da genel seçime giden Irak’ın siyasi istikrarını doğrudan doğruya etkileyen dış unsurları da ihmal etmemek gerekiyor.
Çünkü, sadece Kerkük’ün kuzeybatısında Taq Taq sahasında 600 milyon varil petrol rezervinden günlük 120 bin varil üretim,
Duhok’un kuzeyinde Tawke sahasında da 710 milyon varillik rezervden günde 200 bin varil üretim düşünülüyor ki, bu sahaların petrolü çok da kaliteli kabul ediliyor…
*
Türkiye IKYB ile petrol konusunda ilişkilerini ağırlıklı olarak Taq Taq sahasında payı 270 milyon varil, Tawke’de 180 milyon varil olan Mehmet Emin Karamehmet ve Mehmet Sepil’in Londra Borsasına kayıtlı Genel Enerji şirketiyle yürütüyor.
Şirketin 95 milyon varil rezervli Miran sahasındaki payının yüzde 25’ini Kürdistan Özerk Yönetimine satmış olması ilişkilerde gıllıgışlı boyuta işaret ediyor.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) kurduğu Turkish Energy Company firması da enerji devi Exxon Mobil ile konsorsiyum kurmuştur.
Türkiye bu sahalardan petrol ihtiyacını sağlamayı öngörüyor, mevcut boru hatlarına ilaveler döşüyor.
*
Ne ki, Türkiye iktidarı Selçuklu’nun, Osmanlı’nın egemen olduğu İslam toplumlarındaki kültürel kodların değişiminden yanadır ve Osmanlı’nın felsefi dayanakları üzerinden başsız kaldığını düşündüğü İslam ülkelerini devletler konfederasyonu halinde oluşturmayı hayal ediyor.
AKP iktidarının Balkan, Kafkas, Orta Asya coğrafyasında ve Tunus’tan ,Libya’ya, Mısır’da Suriye, Irak’a kadar tüm politik macerası bu olmayacak sevdaya dayanıyor.
Bu sevdayla Türkiye dış politikası, “IKYB bölgesini kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız ” noktasındadır,fakat o bölgenin sınırlarını çizen büyük ya da küçük diğer oyuncuları pek hesaba katmıyor…
*
Irak genel seçimlere giderken diğer bir konu, İKYB hükümetinin çıkarları açısından girdiği bir takım ekonomik,ticari ilişkilerini ne pahasına geliştirdiğidir.
IKYB hükümeti merkezi Irak hükümeti ile ters düşmenin ya da bu ilişkilerin Kürtlerin önünde tarihsel bir görev olarak duran ulusal birliğin engellenmesi, yıllardır BAAS rejimi altında kimliksiz bırakılmış Rojava halkının iradesinin kırılması,Türkiye’de halkın büyük bedeller sayesinde geliştirdiği gücünün zayıflatılması temelinde olması halinde bu kez de PKK ile ters düşmenin riskini yaşıyor.
*
30 Nisan genel seçimleri öncesi Irak jeopolitiğini de kapsayan ABD-Rusya ilişkileri yeniden yapılandırılmaktadır.
ABD’nin Hazar Havzası ve Orta Doğu kaynaklarından talebi, o alanda öngördüğü istikrar ve güvenliği sağlamak üzere siyasi,ekonomik,askeri etki gücünü kullanması güvenlik alanında ortağı ve dengeleyici güç olma stratejik işbirliğinde olması gereken Rusya ile arasında pek çok sorun oluşturmuştur.
ABD’nin genel olarak Orta Doğu politikası süreçlerin gidişatının oluşturulmasına dayanıyor, o yüzden bütün durumun değişimini ve elbette Irak genel seçimlerinin
dinamiğini de kontrol etmeyi ısrarla sürdürüyor.
*
Rusya ise yakın çevre politikası ve Avrasyacı dış politika kalıpları doğrultusunda çok kutupluluk söylemini meşrulaştıracak yeni bir bölgesel yapılanma oluşturma gayretindedir.
IKYB bölgesinde Rus Gazprom ve Lukoil gibi dev petrol şirketleri faaliyettedir, bir çok ekonomik ve kültürel işbirlikleri sağlanıyor.
Ruslar yeni pazarlara çıkış için İKYB’den yararlanırken mütemadiyen genişleyen işbirliği karşılığında İKBY ekonomisi büyüyor ve giderek Rusya’ya da meylediyor…
*
Dışarı açılmayı temel alan Çin’in de bölgesel lider olması için bu bölgenin kaynaklarına şiddetle ihtiyacı vardır.
Çin, ABD ve Rusya’dan farklı olarak Orta Doğu’daki süreçlere bu bölge ülkeleriyle genişlettiği işbirlikleriyle katılıyor ve jeopolitik çıkarlarını giderek daha fazla savunuyor.
*
İran ise bir taraftan Irak’ta etkili rol oynayan Şii ve Kürt partilerinin aradığı dış desteğe yanıt veriyor,bir taraftan da merkezi Irak hükümeti Başbakanı Maliki’ye bölgede tek destek veren ülke olarak stratejik hesaplarını güdüyor.
*
Irak’ta siyasi istikrarı bozan ve güvenlik sorunları yaratan yığınla sorun bulunuyor.
Seçimlerin güvenlik meselesi nedeniyle ertelenmesi durumunda, vatandaşların hükümete ve güvenlik güçlerine beslediği saygı ve itimadın azalacağı, Ülkede daha büyük çalkantıların yaşanabileceğine dair endişeler artarken, seçim komitesi de aynı nedenle seçimlerin zamanında yapılacağını duyuruyor.
23.4.2014