Yarı-cehalet Türkiye’ye özgü değil.
Dışarıda ve bizde AKP iktidarının parlak bir ekonomik “başarım” gösterdiği ısrarla ileri sürüldü; seçim sonuçları da belli ölçülerde buna bağlandı.
2013 istatistiklerinin yayımlanması büyük ölçüde tamamlandığı için 11 yıllık AKP döneminin bir ekonomik bilançosunu çıkarabilecek ve sözü geçen “başarım” savının geçerliliğini tartışabilecek durumdayız.
Bugün AKP iktidarının “büyüme karnesi”ni, üç başlık altında mercek altına alalım.
(1) On bir yıllık büyüme “orta halli”dir.
AKP iktidarı öncesinde Türkiye ekonomisi 1998-2002’yi kapsayan bir durgunluktan geçmiştir.
Sermaye hareketlerinin yavaşladığı; çevre ekonomilerinde bir dizi krizin gerçekleştiği bu dönemde Türkiye de bu bunalımlar zincirinden (1999 ve 2001’de) nasibini almıştır.
Bu beş yılda kişi başına milli gelir düşmüştür.
2003’e gelindiğinde ekonomi önemli boyutlarda âtıl kapasite içermekte; dünya ekonomisi canlanmakta; dış kaynak girişleri ile birlikte iç talep genişlemekteydi.
2003-2007’de ortalama yüzde 7,3 oranında bir büyüme temposu bu koşullar tarafından (adeta “kendiliğinden”) gerçekleşti.
ABD bunalımı ile birlikte bu ilk “lâle devri” son buldu.
İki küçülme (2008-2009); iki hızlı telâfi (2010-2011); iki durgunlaşma (2012-2013) aşamalarından oluşan sonraki altı yılın ortalama büyüme hızı yüzde 3,7’dir. (TÜİK’in 2013 için yüzde 4’lük büyüme tahminini abartılı buluyoruz; ama ortalama hesabında olduğu gibi dikkate alıyoruz.)
11 yılın tümü ne gösteriyor? 2003-2013 döneminin ortalama büyüme hızı yüzde 4,5’tir.
İyi mi? Kötü mü? Başkalarına bakalım.
Tüm “yükselen ve gelişmekte olan ekonomiler” için IMF, aynı dönemin ortalama büyüme hızını yüzde 6,4olarak hesaplıyor.
Ancak bu hesaplama, ülke ekonomilerinin büyüklüklerine göre (ağırlıklı olarak) yapılır ve bu nedenle Çin ile Hindistan’ın ağırlığı, ortalamayı fazlasıyla etkiler.
IMF, sadece Latin Amerika için on bir yıllık büyüme ortalamasını yüzde 4 olarak veriyor.
Özetle, AKP’li yıllarda Türkiye’nin büyüme karnesi için, olsa olsa “orta halli” diyebiliyoruz.
(2) Türkiye kimlerin gerisinde kaldı? Neden?
Bir de aynı dönemde Türkiye’den daha hızlı büyüyen “yükselen” ekonomilerden bazılarına bakalım. Yedi büyük çevre ekonomisinin on bir yıllık ortalama büyüme hızlarını (yüzdeler olarak) sıralayalım: Çin (11,0), Hindistan (8,2), Arjantin (7,5), Vietnam (6,7); Endonezya (5,7), Filipinler (5,0), Malezya (4,9)…
Peki, bu ülkeler 2003-2013’te niçin Türkiye’den hızlı büyüdüler?
On bir yıllık bir zaman dilimi, “orta dönem” olarak kabul edilmelidir.
Ülkelere özgü yapısal koşullar elbette önemlidir; yine de genellikle benimsenen bir önermeden hareket edebiliriz: Orta vadede (örneğin dış kaynakların ve bütçe açıklarının tetiklediği) aylık, yıllık talep oynamaları değil, sermaye birikimi belirleyici olur.
Yine IMF verilerine baş vuralım ve bu yedi ülke ile Türkiye’nin yatırım oranlarını karşılaştıralım:
On bir yıllık ortalamalarda Türkiye yüzde 20,1 ile sadece (yüzde 19,7’lik) Filipinler’i geçmektedir. Diğer altı ülkede yatırımların milli gelire oranları yüzde 22,3 (Arjantin) ile yüzde 45,1 (Çin) arasında yer almaktadır. Büyüme hızlarının ikincisi olan Hindistan yüzde 34,6’lık birikim oranı ile de ikinci sırada yer almaktadır.
AKP’nin ağır-aksak büyüme temposunun ardında yatan temel etken ortaya çıkıyor:
Sermaye birikiminin yetersizliği…
(3) Düşük tasarruflar; yüksek bağımlılık…
Karşılaştırmada bir adım daha atalım:
Ulusal tasarrufların yatırımlara katkısı bakımından farklılaşma var mıdır?
Türkiye’de ulusal tasarrufların milli gelire oranının on bir yıllık ortalaması, yatırımların bir hayli altındadır:
Yüzde 14,7…
Yüzde 20’lik yatırım oranı yetersizdir; ama tasarruf oranı iyice “cılız”dır.
Aradaki fark, dış tasarruflara (yani cari işlem açığına) gereksinim anlamına gelir.
Bu dengesizlik, Türkiye’nin kronik dış açıklarının temel bir nedenidir.
Diğer altı ülkenin hepsinde on bir yıllık ortalama tasarruf oranları Türkiye’nin pek çok üstündedir: Oranlar, yüzde 22,8 (Filipinler) ile yüzde 50,2 (Çin) arasında dağılmaktadır; dört ülkede yüzde 30’un üstündedir. Ve Türkiye ile Hindistan dışında tüm ülkelerde ulusal tasarruflar, yatırımları aşmakta; bunlar dönemin tümünde dış fazla vermektedir.
***
Geçmiş on bir yılda büyüme hızları yüksek seyreden büyük çevre ekonomileri ile karşılaştırıldığında, AKP Türkiyesi istisnaî bir “yamukluk” gösteriyor:
Düşük yatırım; daha da düşük tasarruf oranları sonunda, göreli durgunluk ile dış bağımlılık birlikte gerçekleşmiştir.
İşin özü, özeti budur.
Bu garip “sentez”, “parlak ekonomi” efsanesinin bir safsata olduğunu gösteriyor.
Başka “yamukluklar” da var.
İleride gözden geçirmek üzere…
Korkut Boratav
soL Gazetesi – 15 Nisan 2014
Bir yanıt yazın