Bu iddiadaki güçler tarafından pazarlara, topraklara ve hammadde kaynaklarına sahip olmak üzere çıkarılan iki büyük dünya savaşında,bölgesel çaptaki çok sayıda savaş ve işgalde yüz milyonun üzerinde insan katledilmiş,ülkeler yakılıp yıkılmıştır.*
Alman Şair Bertolt Brecht, tüm çatışmalara neden olan çelişik vicdan sistemlerine “İşçilerin Birliği Marşı”nda değiniyor.
“İnsan insan olduğundan,
acıkan karnı doymalıdır
boş laflarla karın doymaz
yiyecek ekmek olmalıdır.
İnsan insan olduğundan
azmaktan ezilmekten nefret eder
ne altında köle ister
ne üstte efendiye boyun eğer” diyor.
*
Kıbrıslı Türk sosyolog Ulus Baker,”Dolaylı Eylem” adlı yapıtında,
“Vicdan ahlâkın koşuludur, onun önünde gelir, yani ahlâkın buyurduğu bir tutum değildir.
Ahlâk “Vicdanlı ol” gibisinden saçma bir şey söyleyemez…
Her şeyi buyurabilir; öldürme, çalma, öbür yanağını çevir filan der durur ama “Vicdanlı ol” türünden bir buyruk anlaşılamaz.
Başka bir deyişle vicdan, ahlâklı bireyi varsaymaz, onun ilk belirtisi başlangıç noktasıdır, yani ahlâkın varsayımıdır…
Önce vicdanlı olacaksın ki herhangi bir ahlâk buyruğuyla, kuralıyla karşılaşabilecek bir yeteneğin, bir gücün olsun…
Bu şu demektir: Vicdan, ahlâktan farklı olarak bir güç durumudur, başka bir şey değil…
Ahlâkı dinsel ya da ideolojik biçimler altında da olsa, hayata geçirmek için bir dış güce ya da çabaya ihtiyaç duyulur, oysa vicdan bir başlangıç hâli, dış değil iç bir kudrettir…
İnsanın dış buyruklara,zorunluluklara katlanabilme gücüne vicdan diyoruz” diyor.
*
Alman düşünür Max Weber, iktisadi gelişmeyi insan tipine ve onun zihniyet yapısına bağlayan görüşleriyle tanınmıştır.
“Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı yapıtında, modern zamanda rasyonel bilim ve tekniğin,rasyonel endüstri kapitalizmi ve rasyonel bürokratik devlet örgütlenmesinin Batı’da ortaya çıkmasının nedenlerini araştırıyor.
Weber’e göre; Endüstriyel Kapitalizm’in tamamlayıcı ve zorunlu olmak üzere iki temel şartı bulunuyor.
İlk şart burjuva sınıfının ortaya çıkması, kentleşme, endüstriyel teknolojinin gelişmesi ve rasyonel hukuktur -ki,bunlar kapitalizmin maddi vücudunu meydana getirdikleri için gereklidir.
İkinci şart,vücudu canlandıran ve ona karakteristiğini veren ruh’a işaret eden “Protestan Ahlâk” tır.
Protestan ahlâk,”Hak eşitliği, düşünce özgürlüğü, kâr peşinde koşma, servet ve maddi başarıya saygı” gibi liberal ideolojinin başlıca öğelerinin toplum hayatına yerleşmesine neden oluyor.
Weber’e göre iktisadi yaşayış her yerde ve dönemde yalnız dış verilerin bir araya gelişinden ibaret bir madde dünyasının sonucu değildir.
İnsanların inanç sistemi belirli bir anda ekonomik sistem tarafından yönetilmesi gibi, ekonomik tutumlarının da inanç sistemleri tarafından yönetiliyor,
Bu suretle Protestan davranış kuralları ve pratik ahlakının ideolojik nedenleri ve ekonomik teşkilatlanmanın şartları hazırlanıyor.
Başlangıçta, diğer şartlarla birlikte Protestan ahlâk iktisadi gelişmeyi belirlemişken; geliştikten sonra kapitalizm, Protestanlığı kendi yörüngesine
çekerek onu belirliyor.
Weber için dinin belirleyen konumdan belirlenir konuma düşmesi dramatiktir ve bu durumu dünyanın büyüsünün bozulması olarak niteliyor…
*
Bir başka yapıt, Alman politik filozofu Friedrich Engels’in “Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor” başlıklı eseridir.
Engels yapıtında,metafizik alanında mutlak materyalizmin savunuculuğunu yapıyor.
Tek gerçeklik olan maddenin, mekanik değil de, nedensel ve determinist yasalara tabi olduğunu öne sürüyor.
Ona göre madde, niceliksel değişimlerin birikiminin yarattığı niteliksel değişimler yoluyla dönüşüme uğruyor.
Zihin,bilinçte maddenin yansımalarını üreten bir yan üründür ve madde zihni doğrudan değil de, dolaylı olarak toplum yoluyla belirliyor.
Toplumun da kendi iç çelişkilerine son veren nitelikteki devrimlerle diyalektik olarak geliştiğini,insan için özgürlüğün toplumsal sürecin zorunluluğunun bilincinde olmakla gerçekleşeceği öngörüyor.
Bu düşünüş bilgi teorisi bakımından naif bir tasarımcılığı benimseyen Ortadoks görüşü ve ahlâkı oluşturuyor.
Olumsuz ve adaletsiz koşulların eseri olduğuna inanılan dini mahkum eden Ortodoks görüşe göre,”Ahlâk” tarihsel olmayan, ezeli-ebedi yasalar bulunmadığı için, toplum değiştikçe evrim geçiriyor.
“Ortodoks ahlâk”a göre iktisat diğer sosyal bilimlere burnunu sokmamalı sadece kendi ilgi alanında ki konuları analiz etmelidir…
*
Alman eleştirel felsefeci Immanuel Kant,”Ahlâk Metafiziği” adlı yapıtında,felsefenin ilk ve temel görevinin bilimi temellendirmek,daha sonra da ahlâkın ve dinin rasyonelliğini savunmak olduğunu yazıyor.
İnsanın duyuları aracılığıyla tecrübe ettiği dünya ile duyusal olmayan ve hakkında bilgi sahibi olunamayacak dünya arasında ayrım yapıyor.
Ve yükselen bilimin felsefi temellerinden özgürlük ve ödev düşüncesine dayanarak dinsel ahlâkı savunuyor.
“Kendi aklını kullanma cesaretini göster”diyor.
*
Devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal’i etkileyen Şair Tevfik Fikret,”Rübâb-ı Şikeste-Kırık Saz” adlı eserinde,
“Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat,
Kendi boşluk,kendi gök kubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür,irfanı hür,vicdanı hür bir şairim” derken,
*
Yüce Atatürk öğretmene hitabında “Cumhuriyet sizden fikri hur, vicdanı hur, irfani hur nesiller ister”diyor.
13.4.2014
Bir yanıt yazın