AMERİKA AMERİKA

Samuel Huntington’un,1990’lardan itibaren Soğuk Savaş sonrasına tekabül eden uluslararası ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici unsurun politik ya da ekonomik ideolojiler değil, “Medeniyetler Çatışması” olacağı tezi tükendi.*
Herşey, ABD Başkanı B. Obama’nın “Asya’dan Afrika’ya, Amerika’dan Yakın Doğu’ya kadar demokrasiyi desteklemeye devam edeceğiz” düşüncesi ile,
Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in “Dünyada bir takım genel modellere göre yaşayamayan ülkeler ve bölgeler var. Orada toplum farklı ve nihayetinde geleneklerin de farklı olduğunu kabul etmeniz gerekir” düşüncesinden gelişti.

*
ABD,2008’de başlayan ekonomik sıkıntılarında işsizlik ve yoksulluk artışı sorununa, güçlü merkez bankası ve devlet müdahaleleri ile engel olmak dışında bir çözüm getiremiyordu.
Merkez bankalarının mali sisteme para pompalamaları halinin ise küresel ekonominin çöküşünü hızlandırdığını, bir döngünün oluştuğunu tesbit etmişti.
Bu şartlarda dünyada bir sektörde ya da bir ülkede yaşanacak krizin kolayca komşu ülkelere,bölgeye ve dünyaya yayılma olasılığına daha fazla dayanamayacağını öngördü.
S.Huntington’un, “Medeniyetler Çatışması” tezi yerine, üstelik diyalektiğin iki ucunu da tekelinde tutmak kaydıyla yeni tezini şu tesbitten hareketle planladı.

*
Kişi başına milli geliri belli seviyeye ulaşan gelişmekte olan ülkelerin teknolojik olarak gelişmemiş üretim biçimine bağlı kalmaları ve yurtiçi aktivitelerinin eksikleri, bu ülkelerin gelişmiş ülke kategorisine ulaşmalarını olanaksız kılmaktadır.
Bu ülkelerde yerli sanayi inşası devam ediyor ama hiçbirinin geçmişte büyük çapta yabancı yatırımı çeken, teknolojilerini yükselten, ağır korumacılık altında yerli üretimi ve hizmeti geliştiren, kapalı bir para ve sermaye akışı politikasıyla uluslararası ölçekte nispeten gelişmiş teknolojiler ve kalifiye işgücü üzerinde kurulu rekabetçi üretim işletmelerine sahip olan ve ekonomilerini küresel büyümeden yararlanmaları için daha iyi bir konuma yükselten Japonya ve Güney Kore’nin başarısına ulaşamayacağı öngörüldü.

*
Yalnızca, küresel mal talebinin ve büyümenin en önemli motoru ve dünyanın ikinci ekonomisi olan orta gelir düzeyli Çin’in şansı olduğu düşünülüyor.
Çünkü Çin büyük ve rekabetçi bir endüstriyel yapıya ve kalifiye işgücüne sahiptir, ekonomileri hammadde ticaretine dayalı ülkelerin sorunları yüzünden dış satımda önemli zorluklar yaşamakta olmasına rağmen,
Yine de gelecek 15 yılda ortalama 5-6 oranında büyümesi halinde kişi başına gelirinin 20 bin dolar gibi yüksek bir düzeye çıkarabilecektir -ki, bu küresel büyümenin ve istikrarın da yegane umudu olarak kabul ediliyor!


*
Bu noktada ABD, teknolojideki ilerlemesiyle 2035 yılında enerji açısından kendine yetecek ve dünyaya enerji ihraç eden bir ülke olarak siyasi ve ekonomik gücünü konsolide edeceğini hesaplıyor.
O nedenle -bir taraftan, küresel istikrar için Çin’in yanıbaşında rekabettedir, öte taraftan gelişmekte olan ülkelerin teknolojik olarak gelişmemiş üretime bağlı olmaları yüzünden gelişmiş ülke kategorisine ulaşamayacaklarından yararlanıyor…
*
Ve şu iki projeyle küresel geleceği geliştiriyor.

Birinci proje; eski hasmı olan Rusya ile arasında yeterli deneyimin geliştiği, birbirlerine düşman değil stratejik ortaklığı kurmaya çalışan partnerler olduğu düşüncesinde gelişiyor.
Bu dünya lideri olarak çevresinde bölge lideri ülkelerle çeşitlenen yeni bir dünyayı benimsemesidir.
Ülkelerin birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine  birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmesine, fikir ayrılıklarını barış görüşmeleriyle çözmeye yönelmelerini teşvik ediyor.
Böylece beher ülkenin küresel mali ve borçlanma krizine yol açan dengesizliklerinin ortadan kaldırılması istikrar,güven içinde küresel ekonomik büyüme ile istihdamı teşvik etmesini öngörüyor.
*
Böyleyse ABD, Rusya’nın küresel barış, istikrar ve gelişmeye katkı sağlayacağı iddiasını kabul etmiştir.
Ya da ayrıcalıklı pozisyonuyla uluslararası hukuku ulusal çıkarı lehinde dünya siyasetinin belirleyicisi  yapan mevcut statükonun değişmesine veya güvenilirlik ve meşruiyeti sorunu ile tartışılan BM merkezinden hukukun üstünlüğünün küresel sistem ağlarına yansıtılmasına ilişkin beklentiyi karşılamaya karar vermiştir!

*
Nitekim,Haziran’da ABD’nin G8 Zirvesi’ne getirdiği, burada liderlerin pozisyonlarını uyumlaştırarak iç savaşı komşu ülkelere, bölgeye ya da dünyaya yayılma potansiyeliyle tek başına küresel dengenin merkezinde yer alan Suriye sorununu çözümlemek;
Ya da daha geniş perspektifiyle İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planında İsrail’e güçlü bir teşvik olması için Suriye iç savaşının önlenmesi ve yeni Suriye’nin kurulması ardından, demokrasi ile alakası olmayan İslamcılığın ve taasubunun yarattığı terör örgütlerinin tasfiyesi, İran’ın nükleer programının diyalogla önlenmesi için stratejik müttefikliğin geliştirilmesi prensip kararına Rusya da katmış bulunuyor.

*
İkinci  proje’de, genel durgunluğun ortasında gerilim yaşayan ABD, yine bildik bir yolu izliyor.

ABD, Merkez Asya ve Baltık ülkelerine yönelerek bu bölgeleri Rusya’nın etkisinden uzak tutmaya çalışmıştır.
Ukrayna sorununun yayılması, Kırım’ın Rusya’ya ilhakına dair kararının ardından ABD’nin Rusya’ya karşı bir çok yaptırım kararı almasıyla  yeni bir gelecek tasarımı!
Rusya gibi kişi başına milli geliri belli seviyeye ulaşan gelişmekte olan bir ülkenin  yurtiçi aktivitelerinin eksikleri gibi kendi iç sorunları nedeniyle gelişmiş ülke kategorisine ulaşmasının olanaksızlığından hareketle,
Avrasya’dan başlatılan yeni bir Soğuk Savaş benzeri dönemle, gelişmekte olan ülkelerin işlerinin zor olması ve başta ABD’nin  temel üretim sektörlerinde ve yüksek teknolojide toplam üretimini misliyle arttırması, büyüme hızlarının yükselmesi, işsizliğin düşük düzeylerde seyretmesi  öngörülüyor.
*
NATO devreye girmiştir ve Soğuk Savaşın çatışmacı tarzıyla sürekli Rusya’yı suçlarken,Rusya ile askeri ve sivil anlaşmaları askıya alıyor.
ABD Rusya aleyhinde yaptırımla yetinmezken, bölgedeki askeri gücünü de pekiştirmeye başlamış, ihtilaf Karadeniz’de ve Baltık Denizi’nde de büyümüştür.

*
Ne ki bu kez, ekonomik ve sosyal düzenin kurulabilmesi için devletin yaygın bir biçimde empozesini kabul eden toplum yapısı,
Ekonomik ve sosyal düzenin ancak, toplumun ortak çıkarının ne olduğunu en iyi bilen, yönetme bilgisi ve kapasitesine sahip olanlar tarafından sağlanacağını pratikleştiren,
Sosyal grupların devlet otoritesinin emirlerine uymayı kabul ettiği korporatif kapitalizmin lideri Rusya’nın; ABD’ye karşı kullanacağı büyük kozları bulunuyor.
Rusya nüfuzunu hem Avrasya Birliği projesi,hem Şanghay İşbirliği Örgütü sayesinde hem siyasi hem de güvenlik perspektifinde güçlendiriyor.

*
Nitekim, bunca gerginliğin ortasında NATO, Rusya’dan Afganistan’a sevkiyatlar konusunda yardımını sürdürmesini istiyor.
Ya da ABD ve Rusya arasında “New START” adıyla yeni bir “Nükleer Silahların Azaltılması Anlaşması ” çerçevesinde,
ABD’nin nükleer bombardıman uçaklarının,denizaltı fırlatıcılarının ve balistik füzelerinin sayısını azaltacağı bildiriliyor.
Anlaşma hem Rusya hem de ABD’nin 2018 yılına dek mevzilendirilmiş stratejik nükleer savaş başlıklarının sayılarının 2200’den düşürülerek 1.550 ile sınırlandırılmasını öngörüyor ve karşılıklı denetimler yeniden başlıyor.

*
Böylece,Ukrayna krizi ile NATO’nun sürekli Rusya’yı suçlamasının  hikmeti anlaşılıyor.
NATO’nun dış tehdit unsurlarına karşı ittifakı güçlendirmek için  Ukrayna’yı sanal bir ittifak olarak kullandığı doğrulanıyor.
Üstelik ABD’nin NATO ve BM gibi Soğuk Savaş kurumlarıyla küresel sorunlara çözüm araması halinin ya da sürekli bir düşman yaratarak  ekonomik,siyasi ve askeri üstünlükler sağlamasının faydasız olduğu görülmüştür, bir hamle ötesinin 3.Dünya Savaşı olacağı anlaşılmış,sonuç olarak ABD’nin ikinci projesi boşa çıkmıştır.

*
Şimdi, öteki uçta ki doğruya, birinci projeye dönülüyor.
Cenevre III Barış Konferansına hazırlanılıyor…

11.4.2014

11.4.2014 - bayrak abd tr

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir