Kıbrıs Rum tarafında bir müddettir yapay olarak yaratılan bir Maraş fırtınası estiriliyor.
Rum lider Anastasiadis seçileli 14 ay oldu ve hala daha müzakereler nitelikli ve verim verecek şekilde başlamış değil, Anastasiadis’in masadan kaçmak ve müzakereleri sürüncemede bırakmak stratejisi nedeniyle…
Anastasiadis iflas etmiş ve batmış bir ülkenin devlet başkanı olarak acınacak bir şekilde masaya oturmamak ve taviz baskısı altında kalmamak için seçildiği günden beridir müzakereleri açıkça sabote ediyor.
Kendisinin Kıbrıs konusunu müzakere etmesi gerekirken, müzakereci atama bahanesi ile 10 ayı heba etti. Arkasından müzakereleri başlatmak için “ortak metin” hazırlanması konusunda ısrar etti ve bir 3 ay daha bu şekilde heba edildi. Bu gecikmelerden usanan ABD devreye girince “Ortak Metin” hazırlandı ve müzakereler kerhen de olsa başlatılmış oldu. Bu süreç içinde kendisi KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile iki kere görüştü, atadığı müzakerecisi Mavroyannis de (Karayanni) KKTC Cumhurbaşkanının Müzakerecisi Özersay ile haftada üç kez görüşmeye başladı. Şimdi de bu sayıyı azaltmaya çalışıyorlar.
Müzakerelerdeki son durum ve bu hafta başında Rumların tutumu yüzünden yaşanan gelişmeler çok ümit verici değil. Mavroyannis’in son 10 yılda iki tarafın liderlerinin yaptıkları görüşmelerde üzerinde mutabakata varılan konuların iptal edilip tekrara görüşülmesini talep etmesi, müzakerelerin sürdürülebilir bir anlaşmayla sonuçlandırılabilmesi olasılığını bir 40 yıl daha ileriye atacak nitelikte.
Anastasiadis müzakerelerin gidişatında bilerek ve kasten yarattığı engellerden dolayı gerçekleşen tıkanmadan dolayı suçlanmamak için softa şaşırtması yapmayı tercih etti ve BM’nin 50 yıllık Kıbrıs müktesebatında “Maraş’ın bütünlüklü çözümün bir parçası olduğu” belirtilmesine rağmen, bile bile Maraş’ın iade edilmesi konusunu ortaya attı. Şimdi de her ortamda,öylesi bir davranışın ‘Güven Arttırıcı Önlem’lere başlangıç teşkil edeceği iddiasını dile getiriyor.
Amacı açık ve net.
Maraş konusundaki taleplerinin Türkler tarafından geri çevrilmesi sonrasında “Türkler Müzakereleri Tıkadı” yaygarasını kopartıp, müzakereleri çıkmaza sokmak ve bundan da iki türlü kazanç sağlamak.
Aklının köşesinde olan kazançlardan bir tanesi, gelecek ay, 22 Mayıs perşembe günü ile 25 Mayıs pazar günü arasındaki, her iki gün de dahil olmak üzere, 4 gün içinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde en az 3, en fazla 4 DISY adayının seçimleri kazanarak Avrupa Milletvekili olarak Avrupa Parlamentosuna sokmak.
Eğer Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AKEL 3, DIKO 1 milletvekilliği kazanırsa, Parlamentoda Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini temsil eden 6 kişi arasındaki çoğunluğu elinden gidecek, Parlamento içindeki etkinliği ve gruplar içindeki temsiliyeti azalacak.
İkinci kazancı ise Kıbrıslı Türklerle Türkiye’yi, müzakereleri tıkamakla ve ‘Güven Arttırıcı Önlem’lerin gelişmesinin önüne geçmekle suçlamak olacak.
Maraş konusunda Kıbrıslı Türkler üzerinde baskı kuracaklarına yüzde yüz inandıkları ve bel bağladıkları ABD’nin bölgemizden sorumlu Dışişleri Bakanı Yardımcısı EricRubin ve AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, Cumhurbaşkanımız Dr. Derviş Eroğlu ile ayrı ayrı yaptıkları görüşmelerde, Rum basını ve siyasileri için sürpriz olarak addedilecek bir şekilde, Maraş’ın Güven Arttırıcı Önlem olarak Rumlara iade edilmesi konusuna hiç değinmediler.
Bu gerçek de, Rum liderlerin ve siyasilerin ortalığı nasıl kendi çıkar ve stratejileri doğrultusunda manipüle ettiklerinin en güzel örneği.
Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar, sonra da başkalarını suçluyorlar…
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
11 Nisan 2014