NECDET BULUZ
Ermeniler, arkalarına da Amerika’yı ve Batı’yı alarak sürekli olarak “Türkler Ermeni soykırımı yaptı” iddiasında bulunuyor. Bazı dış ülkeler de bu konuyu her zaman siyasi malzeme haline getiriyorlar. Özellikle de seçim dönemlerinde Ermeni oylarını alabilmek için bu yalanlara ortak oluyorlar. Bazı ülkelerin Ermeni soykırımını tanımaları, Ermeni tezlerini desteklemeleri bu yüzdendir.
Türkiye’ye karşı uygulanan bu ikiyüzlü politikalar karşısında bugüne kadar kendimizi savunduğumuzu iddia edemeyiz. İş başına gelen hükümetler de dış baskı nedeni ile Ermenilere karşı Türk kamuoyunun beklediği ve istediği politikaları uygulayamıyorlar. “Ermenler sözde soykırım iddialarında bulunuyorlar ama, biz bu işi tarihçilere bırakalım” söylemlerinden de ileriye gidemiyoruz.
Ne var ki, bazı yabancı tarihçiler, akademisyenler ve araştırmacılar, Ermeni soykırım iddialarına karşı, bizim yapamadığımız savunmalara imza atıyorlar. Bunlardan biri de Amerikalı Profesör Justin McCarthy’dir. Amerikalı profesör, son yaptığı araştırmayı uluslar arası bir konferansta dile getirmiş “Ermeniler’in soykırım iddiaları koskocaman bir yalandır.”demiş ve “Siyasetçiler tarih konusunda beyanda bulunacaksa, tarihle ilgili konularda kararname çıkaracaklarsa, tarihin ilkelerine uymak zorundadırlar. Aksi takdirde, siyasetçilerin açıklamaları gerçeği yansıtmayacaktır. Böyle davranmak siyasi açıdan kendilerine faydalı olabilir. Belki oylarını da artırabilir. Ama bu, hiçbir zaman gerçek olamaz.”diyerek siyasetçilere adeta meydan okumuştur.
Biz, Amerikalı Profesör Justin McCarthy’in bu konferansa söylediklerini son derece önemsiyoruz. Her zaman savunduğumuz gibi, Osmanlı arşivleri ortadadır ve bu arşivler tarihçiler tarafından iyice araştırılıp, tüm gerçekler ortaya konulmalıdır. Ne var ki, buna Ermeniler bile yanaşmıyor. Çünkü Ermeniler de soykırım iddialarından besleniyorlar ve Türkiye’yi köşeye sıkıştırmanın hesaplarını yapıyorlar.
Şimdi Amerikalı Profesörün konferansında ele aldığı bu önemli konudan bazı bölümleriz sizlerle paylaşalım:
“Sözde Ermeni Soykırımı’ konusunda karar çıkaran parlamentolar derslerini maalesef iyi öğrenememişler. Bu parlamenterlerin tarih konusunda insanı dehşete düşüren açıklamaları kötü tarihçiliğin örneklerindendir. Ermenilerle ilgili karar alan Fransız veya Avrupa Birliği Parlamentosu önyargılarıyla çelişen herhangi bir kanıtı göz önünde bulundurmuşlar mıdır? Asla. Başkan Jacques Chirac kısa bir süre önce tüm hükümetlerin Ermeni Soykırımını kabul etmelerinin gerektiğini söylerken, Osmanlı arşivleri dahil tüm kaynakları detaylı olarak incelemiş midir? Hayır. Amerikan Kongresine ‘Ermeni Soykırımını’ kabul ettirmeye çalışanlar bu çatışmalarda milyonlarca Türk’ün öldüğünü kabul etmişler midir? Asla. Bu önyargılı tarihçilerin düzmece tarihinde ölenler sadece Ermenilerdir.”
Bitmedi, şu noktaya da dikkatlerinizi çekelim:
“Türkler Ermenilerin mallarını gasp etmek istemişler midir? Şayet öyle olmuşsa, İstanbul, Edirne ve İzmir’deki zengin Ermenilerin mallarına dokunmayıp, Doğu Anadolu’daki yoksul Ermenilere karşı savaş açmaları bir hayli tuhaf. Türklerin Ermenilerin mallarına imrendiklerini hiçbir zaman ispat edemeyiz. Fakat mallarını kimin çaldığını sorabiliriz. Hırsız kimdi? Mağdur kimdi? Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman Ermeniler Erivan, Karabağ ve Kars’ta Türklerden ele geçirdikleri topraklarda yaşıyorlardı. Türkler Ermenilerin topraklarını değil, Ermeniler Türklerin topraklarını çalmışlardı. 1. Dünya Savaşı esnasında, Ruslar Doğu Anadolu’yu işgal ettiklerinde bir kez daha Türklerin ve Kürtlerin mallarını talan eden Ermenilerdi. Anadolu Müslümanları evlerini ve çiftliklerini kaybettikten 100 yıl sonra intikamlarını alır ve Ermeni topraklarını ele geçirirler.”
Konuşma metni oldukça uzun ve çok önemli konuları da içeriyor. Yerimizin sınırlı olması nedeni ile Amerikalı Profesörün şu önemli tespiti ile yazımızı noktalıyoruz:
“Türkler ve Ermeniler arasında ortaya çıkan çatışma için geleneksel sebepler bulmaya çalışmak daha anlamlıdır. Türklerin Ermenilerle savaşmalarının gerçek sebebi kolayca açıklanabilir ve tamamen makuldür: Türkler, kendilerini savunuyorlardı.
Bu, bir diğer soruyu beraberinde getirir: Türkler ve Ermeniler arasındaki savaşı kim başlatmıştır? Saldıran taraf kimdir? Kendini savunan taraf kimdir?
Diğer tarihçiler ve ben genellikle bu sorulardan kaçınmışızdır. Türklerin ve Ermenilerin tarihi üzerine düşüncelerimi dile getirirken ve yazarken, bu savaşı insanlık tarihinin talihsiz bir dönemi olarak nitelendirmişimdir. Hatta, asıl konunun kimin haksız olduğu değil, Türkler ya da Ermeniler olsa da, insanlığın acı çektiğini söylemişimdir. Bu, hala en önemli husustur. Fakat, saldıran tarafın kim olduğu sorusu şu anda göz önünde bulundurulmalıdır, çünkü tüm insanlığın acısına merhamet etmek, Türkleri suçlayan siyasileri hiçbir zaman tatmin etmemiştir. Ermeni milliyetçileri herhangi bir biçimde Türklerin acılarından bahsederken, Türklerin ölüm nedeninin savaş, Ermenilerin ölüm nedeninin ise soykırım olduğunu belirtmişlerdir. Önce Türklerin Ermenilere zulmettiklerini, daha sonra da kendi başlattıklarının mağduru olduklarını söylemişlerdir. Bu doğru mudur? Türkler
Ermenilere saldırdıkları için mi acı çekmişlerdir? Olanlar Türklerin suçu mudur ve bu yüzden Türklere daha az merhamet mi göstermeliyiz? Bu soruları cevaplamak için Türkler ve Ermeniler arasındaki çatışmaları kimin başlattığını araştırmalıyız.”
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın