Anadolu merkezidir birçok medeniyetin. Bir düşünürdür Anadolu. Düşündükçe var olur. Ona zapt edilen düşüncelerle barışık olmuştur asırlardan bu yana ve tanışıktır hepsiyle. Ama ideolojik safların arasında itile kakıla bu günlere getirildi. Bir yanda şehirler kuran devlet şirketleşmekte, düşüneni ise para uğruna yok etmektedir. Bu nedenledir köylere düşmanlık. Anadolu’ya yayılan köylerimiz temelidir kültürümüzün. Köyler olmadan imkânsızdır geçmişle gelecek arasında bir bağ kurabilmek. İşte bu nedenledir ki yok edilmeliydi köyler ve çıkarıldı bir yasa. Büyük şehir yasası dendi adına. Bu yasa ile de büyükşehirlerdeki 16 bin köyün tüzel kişiliği kaldırılıyor. Her biri mahalle oluyor. Bu yasa Anadolu köyleri ve kültürüne büyük bir darbe vurmak için hazırlanmış adeta. Tamamen İtalya modeli olan yasa, tüm mal varlıklarının belediyelere devredilmesini sağlayacak.
Seçimler yapıldı ve artık devreye girecek bu yasa. Yok olan köylerde yetki devri gerçekleşecek. Tüzel kişilik hakları kaybolacak. Gelirler ticari şirketler, belki de çok uluslu şirketlerin eline geçecek. Küçük ölçekli hayvancılık ve tarım faaliyetleri yok olacak. Fabrikalaşmanın getireceği, sanayileşmiş ve kaybolacak doğal be beşeri özelikler yok olacak. Hayvansal ve tarım üretimi şirketlerin eline geçecek. Her şeyden önce kadim Anadolu düşüncesi yok olacak, devletin resmi bilgi ideolojisi yerleşecek. Köy arazileri TOKİ ve benzeri şirketlerin yatırımlarına açılabilecek. Doğanın düşüncesi yok olup, plastik bir hayatın yerleşmesi sağlanacak.
Başbakan mitinglerde konuşurken köylülerin büyükşehir yasasıyla rahata kavuşacağını belirtiyor. Ancak yasa uygulamaya girdiğinde bunun hiç de öyle olmayacağını görecek herkes. Evinin yanına bir kümes bile yapsa bunun için büyükşehir belediyesinden ruhsat alma zorunluluğu ile karşılaşacak. Bunların hepsi de ekonomik külfet getirecek. Hatta ölülerini bile mezarlığına defnederken izin sorunları yaşayacak köylüler. Bu konudaki duyurular mezarlıklara asılmaya başlanmış bile.
Büyükşehirlerdeki 16 bin köyün tüzel kişiliği tek bir cümleyle yok edildi. Hepsi bir kalem ile kentli yapıldı. 2012’de halkın yüzde 77.3’ü il ve ilçe merkezlerinde oturuyordu. Yasa ile 14 ilin de büyükşehir belediyesi statüsüne geçmesi ile toplam 30 ilde, belde ve köylerin ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasıyla kentli oranı yüzde 91.3’e yükseliverdi. Yani bitirdiler nihayet köylüyü. Köylü kalmadı memlekette.
Dünyada da, küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleriyle yapılan aile çiftçiliği, bir başka deyişle köylü çiftçiliği endüstriyel dev ölçekli işletmeler ile bitirilmek isteniyor. Bu şekilde köylerin boşaltılmasıyla köylüler kentlere gelecek, ancak iş ve aş bulamayacak yoksul köylülerin denetimi daha kolay olacak. Geçmişini ve geleceğini kaybeden köylü düşünemeyecek ve istenildiği gibi yönlendirilecek.
Büyükşehir Yasası ile neler mi değişecek? Bakalım:
* Köylerin, meraların, sulak alanların ve tarlaların iskâna açılması mümkün hale getiriliyor.
* Orman köylerinin kentsel ranta açılması kolaylaşıyor, yabancılara toprak satışının önü açılacak.
* Köyler; personelini, taşınır ve taşınmazlarını ilçe belediyesine 1 ay içinde bildirecek.
* Köylerde, tarım/köylü işletmeleri dahil her türlü esnaf işletmeleri ruhsat alacaklar.
* Köylerde emlak vergisi, Belediye vergileri, harç ve katılım payları 5 yıl sonra alınmaya başlanacak.
* Belediye hizmetlerine ulaşmak daha da zorlaşacak ve hizmetler pahalılaşacak.
* Yasa ile köylü kendi yaşam alanı üzerindeki tüm yönetim haklarını kaybetmiştir.
Köy alanlarının rantı belediyelere aktarılmaktadır.
* Köylüler ücretsiz eriştiği altyapı hizmetleri için bedel ödemek zorunda bırakılmakta.
* Yasa ile küçük ve orta ölçekli işletmelere sahip köylüler daha da yoksullaşacak ve yok olmak üzere üretim dışına itilecek.
Tüm bu olumsuzluklar bugünden itibaren hız kazanacak. İlçelerde Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri tarafından köy muhtarlıklarına iletilmek üzere hazırlanan yazılarla, yerleşim alanlarına yakın bölgelerde hayvancılık yapılmasının “umumi hıfzıssıhha kararı” gereğince yasaklandığı bildirildi bile. Buna göre ilçe merkezi, belde ve köylerdeki ahır, ağıl ve kümeslerin acil bir şekilde kaldırılması istenecek. Peki ama sadece bir ineği, keçisi, tavuğu olan köylüler ne yapacak? Yerleşim alanı dışına çıkarılması istenen bu yerler için tüm köylülerin arazisi var mı? Veya varsa da bu arazilere yani bir yapı inşa etme şansları var mı? Her gün oraya gidip gelme şansları var mı? Köylüleri bu şekilde mağdur etmek ne kadar ahlaki, ne kadar vicdani?
Köy, köktür ve tohumdur. Köy, hem geçmişimiz hem geleceğimizdir. Tüketen insanın savaşların içine sürüklendiği bir çağda, köyler sakince üreten geçmişle geleceğin harmanlandığı yerler olarak varlığını sürdürmelidir. Yeryüzünün ilk köyünün kurulduğu Anadolu’da binlerce köyün üzerini tek bir cümleyle çizmek mümkün mü?
Aslında bu yasa bir toplumun kendi kökleriyle çatışmasından başka bir şey doğurmayacak. Sizce hangi çatışma bundan daha tehlikeli olabilir ki? Kökleri kaybolan bir düşüncenin geleceğinde kopukluk, ileriye bakan Türkiye için tehlikeli değil midir?
Binlerce köyü tek bir kalemle çizmek, fabrikasyon sebze-meyve, GDO’lu ürünlerle büyütülen çocuklarımız, yok olan kültür değerlerimizden başka ne bırakabilir ki.
Arzu Kök
Yazıları posta kutunda oku