OPERASYONLAR BAŞLIYOR

 


Küresel serbest piyasaların uyum kapasitesine verdiği teşvike rağmen İslamcıların ülkelerinde rekabetçi baskılara dayanabilecek bir ekonomi varlığı oluşturamadıklarını, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarını  güvenceye alamadıklarını anlaması  üzerinden çok zaman geçmedi.
Çevre ülkelerle birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştiremiyor, fikir ayrılıklarını müzakere ve barış görüşmeleriyle çözmekte eksik kalıyorlardı.
Üstelik Batı’nın Müslüman halklara her türlü zulme maruz bıraktıkları fikrinde  gelişiyor ve “İslami Cihad” ateşini körüklüyorlardı.
*
Nitekim Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler örgütünün Hürriyet ve Adalet Partisi  iktidarda bir yıllarını doldurmadan indirildiler.
26 Mart günü,askeri yönetimin lideri Abdulfettah el-Sisi, Mısır halkına ülkenin karşı karşıya bulunduğu sorunların çözülmesi ve ülkenin yeniden saygınlığına kavuşturulması için birlikte çaba harcama çağrısında bulunarak cumhurbaşkanlığı adaylığı için Savunma Bakanlığı görevinden istifa etti.

*
Yine 26 Mart’ta Kuveyt’te toplanan 25.Arap Birliği Zirvesi sonuç bildirgesinde her türlü terörizme kararlılıkla karşı çıkıldı.
Terörizmin kökünden yok edilmesi, terörizm düşüncesini yaymaya son vermek için taraflara ortak çaba harcanması çağrısı yapıldı.

*
Küresel jeopolitik güçlerin Arap dünyasında nüfuz mücadelesi yeni bir safhadadır.
Batı,Rusya ve Çin  artan diplomatik yoğunlukla Arap ülkeleriyle ekonomik ve askeri ilişkilerini yeniden gözden geçiriyor.
Küresel jeopolitik güçlerin baskısı nedeniyle Suudi Arabistan,Mısır,Katar,Lübnan,Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde ekonomilerin rekabetçi  baskılara dayanabilecek bir yapıya taşınması ,birbirleriyle tamamlayıcı politikalar geliştirmeleri,İslamcılığın lağvedilmesi ve bu yeni dinamiklerini dış politikalarına yansıtmalarının süreci yaşanıyor.

*
Bu süreç İslamcı Fethullah Gülen ve Tayyip Erdoğan’ın ABD/CIA ve İsrail/MOSSAD’dan aldıkları destekle Emniyet ve İstihbarat’ta örgütlenmeyle yavaş-yavaş yargıyı,bürokrasi,yerel idareleri, TSK’yı, medya,üniversiteler, siyasi partileri denetime aldığı, kamu gücü ve yetkilerini kullanan özerk kurumlarla halkın iradesini ekonomik işleyişten uzaklaştırdıkları,ardından;
“Biz, öyle bir davanın mensuplarıyız ki bu dava adeta iğne ile kuyu kazılarak bugünlere ulaşmıştır.Başımızı asla öne eğmeyecek, dava taşını gediğine koyana kadar mücadeleye devam edeceğiz “diye şişindikleri yeni Türkiye paralel devletine de yansıyor.

*
Çünkü,bu garip paralel yapılı devlet, tıpkı Mısır’daki İslamcı yapının sonuçlarını veriyor.
Uluslararası ekonomik ve demokratik kriterleri karşılayamıyor,çevre ülkelerle birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştiremiyor, fikir ayrılıklarını müzakere ve barış görüşmeleriyle çözmekte eksik kalıyor ve halkının bir kesimini Batı’nın Müslüman halklara her türlü zulme maruz bıraktıkları fikrinde yetiştirirken, “İslami Cihad” ateşini körüklüyor.

*
Küresel jeopolitik güçlerin Arap dünyasında ya da Ortadoğu’da nüfuz mücadelesinde yeni bir aşamaya geçtiği şu sırada,belli ki istihbarat örgütlerinin yönlendirdiği ve dayattığı,
Yaptıkları işin bedelini ödemeye hazır özel bir ekibin her adımını planladıkları ve siyasi lider Başbakan Tayyip Erdoğan ile dini lider Fethullah Gülen  arasına koydukları “Rüşvet ve Yolsuzluk” ve “Casusluk Faaliyetleri” suçlamalarıyla yeni Türkiye’nin paralel devlet rejimi lağvediliyor ve yeni bir siyasi rotaya geçiliyor.
Paralel devlet yapısının bir hesaplaşmadan geçerek çökertilmesi ve Türkiye’ye yeni bir siyasi rotanın süratle çizilmesine engel olan 30 Mart Yerel Seçimleri işte, nihayet yapılıyor.

*
Yerel Seçim önünde bir kesimi, Türkiye’nin bağımsızlık,ulusal birlik ve bütünlükle devletin rejimi ve işleyişinde oluşturulan sistematikte sınırsız uygarlık çizgisinde halkların vicdan ve düşünce özgürlükleri geleneğinden yetişen özgür insanlar oluşturuyor.
Bunların liderliğini internetin dünya çapındaki ağı, siber uzay ve siber kültürle yerelinden küreselleşmiş, entellektüel sermayeleri ile tüm üretim faktörlerinin önüne geçtiklerinin farkında -mütemadiyen,daha çok entellektüel sermaye üretebilmenin dinamiğinde çok sayıda genç insan yapıyor.
Erdoğan ve Gülen’in 12 yıllık ortak iktidarlarının mezhebî fikir hayatına, ekonomik ve siyasal yönetim anlayışına, dinamik bir toplumsal yapının inşa edilmesine olanak tanımayan politikalarına karşı bulundukları her yerde Gezi Parkı eylemlerinden beri ayaktadırlar.
Şimdilerde yeni Türkiye paralel devletinin yarattığı “Rüşvet ve Yolsuzluk” ve “Casusluk Faaliyetleri” asimetrisinin oluşturduğu gerilim,korku,rezalet,dehşet,ihanet duyguları sarmalında ve hukuk adına, ulusal güvenlik adına düşülen karanlıkta bulunuyorlar…
Çok güçlü bir taleple Erdoğan ve hükümetinin neden olduğu  partizanlık, usulsüzlükler,haksız kazançların ve ne yaptılarsa hepsinin hesabının sorulmasını istiyorlar.

*
Bir kesimi,”Rüşvet ve Yolsuzluk”,”Casusluk Faaliyetleri”nden etkilenmeyen, Başbakan Erdoğan’ın yarattığı fırsatçı ve geri kalmışlık dünyasının milyonlarca insanı oluşturuyor.
Kimi derinliksiz ya da dünyevi algılarıyla Erdoğan’dan satın aldıkları çok büyük çıkarlara,kimi de gündelik yaşantıları için çaresiz “bir lokma, bir hırka”ya aldatılmışlardır.

*
Bir kesimi de devletin düşürüldüğü “Rüşvet ve Yolsuzluk” ve “Casusluk Faaliyetler”nden zarar görmesinden yararlanan,devletin ulus bağlantısından koparılmış olan Kürtler oluşturuyor.
Kürt kadını hareketin öncü gücü haline gelmiş, tüm kitle örgütlerinde ve yönetimlerinde eşbaşkanlık sistemi uygulamasıyla sonuçlarını toplumda daha çok hissettirecek yerel yönetimlerden en ücrada evlere kadar derinleşilmiştir.
Bir kadın ve bir erkek bulunulan bütün belediyelerde,sivil toplum örgütleri,köy, mahalle,semt ve evlerde biri Türkiye yasalarına göre resmî Eşbaşkandır,diğeri Kürdistan halk yasasına göre seçilmiş ve iki başkanlık oluşturulmuştur.
Özyönetim modeline adanmış her birimin altında derin Kürt Devleti, eşbaşkanlıkla belediyelerin statüsünün yıkılacağı 30 Mart Yerel Seçimlerine gidiliyor.

*
Başbakan Erdoğan Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümetin karşılaşmadığı boyutta “Yolsuzluk ve Hırsızlık” suçlamalarıyla karşı karşıyadır.
Düştüğü meşruiyet krizinden  MİT baskıları, yargıya el koymalar, internet yasakları gibi sultacı önlemlerle birlikte bir referanduma dönüştürdüğü yerel seçimden bir galibiyetle çıkmayı düşünüyor.
Ne ki, cari açığın uluslararası mali piyasalardan ya da doğrudan dış yatırımla finanse edebilmek zarureti,Türkiye’yi hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarına ve temel hak ve özgürlüklere saygılı, demokratik, kurumsal ve öngörülebilir olmak zorunda bırakıyor.

*
Bu durumda, seçimden önce internete sürülen, Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi ile ilgili Dışişleri Bakanı A.Davutoğlu,MİT Müşteşarı H.Fidan,Dışişleri Müşteşarı F.Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2.Başkanı Org.Y.Güler’in bir odada Suriye’ye savaş senaryosu konuştukları  ses kaydı süratle bir casusluk faaliyeti olarak kabul ediliyor.
Ankara Başsavcılığı derhal soruşturma başlatıyor.
Bir kaç gündür CHP lideri K.Kılıçdaroğlu’nun TSK’yı Suriye’ye yönelik bir savaşa karşı uyarması, onun TSK içinden birileriyle temas içinde olduğunu gösteriyor ve casusluk faaliyeti soruşturma alanı Erdoğan-Gülen-Kılıçdaroğlu  çerçevesinden genişliyor.

*
31 Mart’la birlikte “Casusluk Faaliyeti” soruşturmasıyla perdenin açılması bekleniyor.
Fethullah Gülen ve şürekasını devlette paralel yapı oluşturmak, milli irade gaspı, vergi kaçakçılığı,terör örgütü kurmak,din ile toplumu aldatmak ve casusluk iddialarıyla müthiş bir hesap bekliyor.
Sonra hesaplaşma ile çok büyük yolsuzluklar,rüşvet almak,rüşvet dağıtmak, paralel yapıya göz yummak, Cumhuriyet Devletine ihanetle Başbakan Erdoğan’ın meşruiyet alanına girilmesine, nihayet  başka bir Türkiye’ye gidiliyor.

*
30 Mart’a gelinirken yaşanan gerilim,korku,rezalet, dehşet,ihanet duygularının ve ulusal güvenlik adına düşülen karanlığın yaratacağı biricik sonuç budur.
Operasyonlar başlıyor.

29.3.2014

29.3.2014 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir