İsminin önünde milletvekili titresi var, elinde keğıtlar meclis kürsüsünde konuşma yapıyor.
“….ama merak etmeyin, öbür tarafta Mahkeme-i Kübra, büyük mahkeme var, orada bunların hepsi hesap verecek“
Gülelimmi ağlayalımmı. Eh be güzel kardeşim demokrasi öyle bir sistem değilki, temsil ettiğin kürsüye hakaret ediyorsun!, madem hesapları Mahkeme-i Kübra’da vereceğiz, kapatın mahkemeleri, hakime ne gerek var, ne diye polis teşkilati kurdunuz, saliverin hırsızları, nasıl olsa hesabını Allah sorar.
Bu inanış, bizim inandığımız İslam inanışı da değil.
İsi Allah’a havale, müslümanların akıl almaz kolaycılık anlayışıdır. Görevini yapmayıp, sorumluluklarını, ilahi adalete havale tembelliğidir. Tevekkül sadece bireyler için değildir, aynı zamanda devletler icindir de. Yani önce işini yaparsın, sonrası Allah’ın takdiridir. Neticede mahkemeler de sonsuz kudret sahibi değildir.
Tevekkül derken ne demek istiyorum?
Şunu demek istiyorum: Mesela bir mahkeme binasında duruşma esnasında deprem olur ve adliye binası yıkılır, insanlar da enkaz altında kalır ve ölürse, bu ilahi takdirdir, yapılacak bir şey yoktur yani, peki hiç bir şey yokmudur? elbette vardır, Adliyeyi binasını yapan mütaahit firma mercek altına alınır ve sorgulanır, bina depreme uygunmu yapılmıstır?, sorgulanır. Bina deprem şartlarına uygunsa, ilahi takdir denir konu kapanır, yok eğer bina sağlam yapılmamışsa, konu başka bir boyuta geçer ve sorgulanır.
Oysa biz müslüman aleminde bu Mahkeme-i Kübra konusu da, tevekkül konusu da, ya doğru anlatılmadı, ya da anlamak istemiyor insanlar. Neden anlamak istemiyor peki?
Çünkü işini her eksik yapanın, kaçabileceği arka kapı o. Yani işini yapmadıysan, Allah’a havale edersin olur biter, hem fazla kişi de sorgulamaz seni, Allah’a havale edilmiş konularda insanlar imtina eder, konusmaktan cekinir.
Peki, demokrasi böyle bir idare tarzı değilki.
Demokrasilerde insanlara, kurumlara düşen görevler vardır, sistem sorunları, ihtilafları, problemleri çözme işini Yaratıcıya havale edecekse, siteme ne gerek var o zaman!
Halk işini Allaha havale ederse anlarım, aciz insanı anlarım, kimsesizi anlarım, sesini duyuramayanları anlarım. Derdini anlatacak makam ve merci bulamamıştır, problemlerini çözecek irade bulamamıştır, haksızlığa uğramıştır ve derdini ilahi kudrete havale eder.
Ya peki demokrasi diyenlere ne diyeceğiz? Halkın iradesi diyenlere ne diyeceğiz? Yani hakim derse ki“ kardeşim ben bu işin içinden çıkamadım, sizi Allah’a havale dediyorum derse“ adalet dağıtabilirmi? Kesinlikle dağıtamaz.
Meclis kürsüsünde bir milletvekilinin, bunun hesabını Mahkeme-i Kübra da vereceksiniz demesi komik ve acizce. O makam irade makamı, işi cözme makamı, şikayet makamı değil.
O nedenledir ki, işleri Mahkeme-i Kübra’ya havale etmek yerine Demokratik Parlementer sistemi çalısır hale getirin.
Ayhan Kılıç
ayhankilic2001@yahoo.com
Kanada/Edmonton