Otomatik kayıt alışkanlığı nedeniyle birçok yazımın çöpe gittiğini bile bile, getirdiği kolaylıklar ağır bastığından, bu alışkanlığı terk edemiyorum. Belki de en hayırlısı, rota seçimdir deyip, o yolda dümen tutmak. O hâlde, “vira bismillah!”…
NÜFUSUMUZUN YILLIK ARTIŞ HIZI
Türkiye’nin nüfus artış hızı yıllık % 1,2 imiş. Açıklayan ben değilim. “Şimdi bunu yazmanın gereği ne?” diyecekseniz, durun; demeyin! Çünkü buradan başlayan yolculuğumuz, ilginç sularda geçecek.
SEÇMEN SAYISININ YILLIK ARTIŞ HIZI
Bu seçim döneminde oy kullanabilecek seçmen sayısı, geçen seçimdeki seçmen sayısına göre anormal bir artış gösteriyor. İl bazındaki seçmen hareketleri de göz önüne alınarak yapılan değerlendirmede bu oran, % 8,76 olarak açıklandı. İki seçim tarihi arasındaki süre 33, seçmen sayısının baz alındığı tarihe göreyse 29 ay… Bunu açıklayan da ben değilim diyor ve oranı 29 aya göre hesaplayıp bir kenara not ediyorum.
Seçmen sayısındaki yıllık artış hızı: % 3,63…
Peki bu duruma göre seçmen sayısındaki artış, Türkiye’nin yıllık nüfus artışına göre inanılmaz derecede yüksek değil mi? % 300’den de öte… Geçen seçim döneminde de gerçek seçmen listelerine haksız eklemeler yapılmışsa -ki bu konu o seçimden bu yana hâlâ işleniyor- bu işin nerelere tırmanacağını Allah bilir!
YAPILAN İŞİN SÖZLÜKLERDEKİ KARŞILIĞI: HİLE, AL, DESİSE
Geçen seçimde; “Sekiz daireli bir apartman adresine koca bir köy nüfusu kadar seçmen yazmışlar.” ya da “Uzun yıllar önce ölmüş insanları kütüğe yazıp adlarına seçmen kartı tanzim etmişler. İnsaf!” feryatlarını az duymadık.
“Hile yapılıyor!” diyen gazete ve televizyon haberleriyle az karşılaşmadık. Bunlardan bazılarına da doğrudan şahit olduk.
Çözüm beklediğimiz Yüksek Seçim Kurulu, bu olaylara karşı hiçbir önlem getiremedi. Söylentiler ve yayınlar seçim gününden sonra da sürüp gitti. Hatta seçim gecesi yaşananlarla daha da arttı.
Bu yıl da yine bir kısım seçmene, oyunu kullandığına dair seçim listesini imzalarken kullanmaları için, önceki seçimlerde de kullanıldığını duyduğumuz “uçan mürekkepli kalem”lerin, dağıtıldığı söylenmekte… Ne mene iştir bu! Hilekârlar, cehenneminize odun mu taşıyorsunuz?
HAYALET SEÇMENLER
Bu seçimde de aynı çözümsüz feryatları duymadığımız gün, yok gibi… Seçmen listelerinde yer alan mevtalar, apartmanlara yerleştirilmiş hayalet seçmenler… Aman Beyler, dikkat edin! Kalabalıktan evler çökecek (!).
Gerçek hayaletleri yazdım. Yaşarken hayalet muamelesi gören insanlar da var. Seçmenlerden bir kısmı seçim kütüğünde yer almıyor. “Amaç ne?” desem, haddimi aşmış olur muyum?
MEZARLIK SAKİNLERİ
Bu seçimde, apartmanlardan başka; yıkıma terk edilen boş evler, arsalar, tarlalar, yeşil alanlar, okullar ve diğer kamu binalarıyla mezarlıkların bile içinde oturulan adresler olarak kullanıldığı, yaygın olarak söylenmekte.
Mezarlık konusunda haklılar. Oranın da yerleşik sakinleri var (!).
BİNDİRİLMİŞ KITALAR
Kendi seçim bölgelerinde oylarını kullanan partizan seçmenlerle devlet dairelerinde çalışan; memur, işçi ve taşeron işçilerin birtakım vaatler karşılığında belediyelere ait otobüs, kamyon ve diğer hizmet araçlarıyla başka seçim bölgelerine taşınarak orada da oy kullanmaları sağlanacakmış. Kaç seçimdir uygulandığı söylenen bu taktiği engellemekle görevli yetkililerin herhangi bir tedbirden söz ettiklerini şu saniyeye kadar duymadım. Duyan varsa beri gelsin lütfen!
Bindirilmiş kıtaların silahlı bir türü de var. Bunların da olay çıkarmak için bazı şehirleri birbirine katma, hatta sandık basma projeleri olduğu ayyuka çıktı ama bu konuda da herhangi bir yetkilinin ses çıkardığı duyulmadı. Bu sesi de duyanlar varsa onlar da gelsin! Belki yaza, konuşa bu tür eylemlerin açığa çıkmasını sağlar, yapılmasına da engel oluruz.
YENİ BİR UYGULAMA
Suriyelilerin, bu seçimde büyük rol oynayacakları söyleniyor. Hepsine T.C. Kimlik Kartı verilmiş. Bildiğim kadarıyla “Türk Vatandaşlığı”na geçiş için en az 5 yıllık bir süre gerek. Eğer o süre hâlâ geçerliyse Suriyelilere yüklenen bu hileli oyun, yakalandıkları an, tatsız sonuçlar verir. Dış basında bu işin farkında: Geçen gün yabancı bir gazetede üç milyon civarında Suriyelinin çeşitli illere dağıtıldığını okudum.
OY PUSULALARI KAÇ ADET BASILDI?
Seçimlerde kullanılmak üzere basılan oy pusulaları, her sandıkta bulunan seçmen sayısının yüzde 15 fazlasıdır. Bu, bazı aksiliklere karşı, tedbir için alınmış normal bir oran…
Şimdi hazır ola geçin ve durun: “Bu seçimde oy kullanabilecek yurt içi seçmen sayısı 52.305.382′tir.” denmesine karşın, basılan oy pusulası adedi 152 milyon. % 15 fazlası olsaydı 60.151.189 adet pusula basılacaktı. Basılanların oranıysa % 290,61…
Yurt dışında da aynı pusulalar kullanılacak diyelim. O zaman 2.736.410 yurt dışı seçmen için basılması gereken pusula % 15 fazlasıyla 3.146.871 olacak, toplamda basılması gereken birleşik oy pusulası sayısıysa 63.298.060’a ulaşacaktı. O durumda bile basılan pusula oranı tam % 240,13…
% 15 nerede, % 290,61 ile % 240,13 nerede? Bu işte de bir tuhaflık yok mu?
MUHALEFET PARTİLERİNE: GEÇMİŞTEN DERS ALMAK GEREKMEZ Mİ?
Etrafta dolaşan dedikodulara göre, daha şimdiden, insanların elinde Yüksek Seçim Kurulu’nun damgasıyla mühürlenmiş birleşik oy pusulaları bulunmaktaymış. Bu doğruysa işin vardığı nokta, rezaletin önlenemeyeceğinin göstergesidir.
Eski alışkanlıklardan elektrik kesintilerini de göz ardı etmemek gerek. Son yıllarda sıkça başvurulan bu iğrenç oyun, eminim bu kez de uygulanacaktır.
Sayım sonuçlarını TV kanallarına dağıtacak olan “haber sağlayıcıları”nın oyunları da yine sahnedeki yerini alacaktır. Sandık gönüllüleri sakın bu haberlere kanıp, “Eyvah! Yine her şey bitti!” psikolojisine saplanarak mevzilerini terk etmemeli. Zaten yeni hileler için amaç, sandığın korumasız bırakılmasıdır. Kurtlar bunu bekliyor olacaklardır.
Tüm bu rezaletlerin yanında; çalınmış zarflardan, çalınmış mühürlerden de söz ediliyor. Bunlara “Dur!” diyecek bir yetkili çıkmayacak mı? Recep Bey’i Türkiye siyasetine armağan eden “27 Mart 1994 seçimleri”nde az farkla gelen galibiyetin ardından, ertesi gün, diğer partilere verilmiş oyların çöplerde bulunması, bazı oyların yakılması, bazı sandıkların çalınması, tüm bunların ekranlarda ve gazete sayfalarında dile getirilmesine rağmen sağlıklı bir araştırma yapılmaması hâlâ belleklerdedir. Bunu söyleyen de ben değilim. Gazete arşivlerine başvuranlar bu bilgileri orada bulacaklardır.
PARMAK BOYASI NEDEN KALDIRILDI?
Oy kullananın parmağına boya sürme metodu neden kaldırıldı? Açıklayacak biri var mı? Mükerrer oy kullanmaya çanak tutmak için mi?
*
BİSMİLLAH FUNDO
Artık demir atma zamanı. Vira bismillahla başlayan her yolculuk gibi, bu yazıyla başlayan seçim yolculuğumuz da “bismillah fundo”yla bitiyor.
Türkiye’m içinse her şey seçimlerle bitmeyecek. Seçim ertesi çok daha zorlu ve çok daha ağır olaylarla karşılaşabiliriz. Bu güzel vatanı; çalarak, bölerek, kötüleyerek, gözden düşürerek yok etmeye çalışanlarla onların vaatlerine kapılan karanlık tipli grupların yapacaklarına karşı her an uyanık olmak zorundayız.
Türk ulusu olarak; gazamız mübarek, Allah yâr ve yardımcımız olsun. Amin!
Günay Tulun