Başbakan’ın yapması gereken…

NECDET BULUZ

 

Başbakan Erdoğan, ortaya çıkan ses dinlemeleri ile ilgili olarak meydanlarda “Cumhurbaşkanı’nı da dinlediler. Şimdi benimle uğraşıyorlar, yakında Cumhurbaşkanı ile ilgili ses kayıtlarını da açıklarlar” diyor. Ardından, daha önce partisinin İçişleri Eski Bakanı İdris Naim Şahin için de “ Onun da şantaj kasetleri var. Onu da açıklayacaklar diye korkup gitti” diyor. Başbakan, bununla da sınırlı kalmıyor, daha çoklarının dinlendiğini, ancak şu anki hedefin sadece kendisi olduğunu vurgulamaya çalışıyor.

Ortada, gerçek veya gerçek olmayan bazı ses kayıtları var. Bunlar da çok ciddi konuları içeriyor. Bu dinlemelere daha önce karşı olduğumuz, demokratik ve dürüstçe yapılmadığını vurgulamıştık. Eğer, Başbakan hakkında ortaya konulan ses kayıtları gerçek değilse bunların da bizzat Başbakan tarafından incelettirilip açıklanması gerektiği söyledik. Bu konuda hala “tısss” yok. Varsa bir “tezgah” ya da “tuzak” bunlar ortaya çıkarılsın. Bunları kim yapmışsa, yapıyorsa o zaman biz de Başbakan’ın yanında yer alırız.

                                                 GERÇEK DEĞİLSE İSPATLAYACAKSINIZ

                                                    Başbakan, hakkında çıkan ses kayıtları için “Bunlar montaj, bunlar Yeni Türkiye’nin önüne konulan tuzaklardır” diyor. Bu sözler ortadaki iddiaların doğru mu, yanlış mı olduğunu çözmüyor. Aksine kafaları daha da karıştırıyor.

                                                 Kamuoyundaki şu yankılanmaları da paylaşalım:

                                                    “Madem bunlar gerçek değil, bunlar tezgah ve kumpas o zaman Başbakan’daki bu korku ve endişe nedir? Niye Twitter’i kapattırıyor? Niye medyaya baskı uyguluyor? Niye “sıra fecebook ve internete gelecek “diyor? Nedir bu korku? Kendisinden emin olan, kendisine güvenen biri rahat olur. Başbakan’daki rahatsızlık, öfke ve kin artık toplumun çok önemli bölümünü de rahatsız etmeye başladı.”

                                                        Şimdi, bakıyoruz Başbakan bunları bir kenara bırakıyor, ortada bir bilmece gibi duran ses kayıtlarını unutup, “Onu da dinlediler, bunu da dinlediler” tartışması yapıyor. Bunu doğru bulmuyoruz. Nitekim Cumhurbaşkanı Gül, konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Beni de dinlemiş olabilirler bu doğru bir şey değil. Ancak, bu dinlemelerden korkacağım, rahatsızlık duyacağım bir şey yok” diyor.

Başbakan’ın üzerinde bir yük var ve bu yükten sandıktan alacağı oyla kurtulması da mümkün değildir. Bu noktada sandığın değil, hukukun üstünlüğü ve tarafsızlığının önemine inanıyoruz. Sandıklar, iddialar ve suçlamalardan kurtulma, temizleme yeri de değildir.

                                                   SAMİ SELÇUK’TAN UYARILAR

                                                      Geçenlerde çok değerli dostumuz ve hocamız Yargıtay eski Başkanı Prof.Dr. Sami Selçuk ile beraberdik. Hoca, son olayları değerlendirirken “Yargıdan kaçmamak gerekir. Eğer, yargıdan kaçarsanız hakkınızdaki iddialar üzerinizde yük olur ve bir gün bunun altında kalırsınız, bu yükle yaşayamazsınız. Hukukta olaylar varsayılmaz, kanıtlanır.” dedi. Başbakan’ın da hakkında çıkan iddialar konusunda mahkemede aklanması gerektiğinin altını kalınca çizdi. Hoca ayrıca Başbakan’ın tüm yargıçları suçlamasından da hukukun zarar gördüğünü, Başbakan’ın suçladıklarının kimler olduğunun bilinmediğini, bunlar kimlerse hukukun karşısında çıkarmak da Başbakan’ın görevleri arasında olduğunu belirtti. Selçuk “Siz yargıya başvurur, iddialarınızı, hukuktan kimlerin uzaklaştığını ve suçsuzluğunuzu kanıtlarsanız, haklılığın hem tadını çıkarır ve hem de çok güçlenirsiniz. Ama yargıdan kaçarsanız, hakkınızdaki iddiaları yaşam boyu sırtınızda bir kambur gibi taşır; tarihe de öyle geçersiniz. Hukuk, dedikodularla uğraşmaz; gevezelik yapmaz. Olayı doğrulayan kanıtlarla uğraşır.”şeklinde sözlerini noktaladı.

                                                       Açık biçimde görülüyor ki, Başbakan’ın üzerine düşen, suçladıklarını kanıtlarla hukuk önüne çıkarmak olmalıdır. Böylece hem kendisini aklama fırsatını bulur, hem de suç işlemiş olanlar varsa bunları hukukun önünde hesap vermeye çağırır. Kamuoyunun kafasındaki sorular da yanıt bulmuş olur. Bunlar yapılmadı, yapılmıyor. Durum böyle olunca da konu üzerindeki tartışmalar bitmiyor.

Prof.Dr. Sami Selçuk, konu ile ilgili olarak yaptığı bir uyarıda bakınız nelere değiniyor, paylaşalım:

“Özel konuşmaları dinlemek elbette hem suçtur, hem de ahlaksızlıktır. Bunun için o denli bağırıp çağırmaya hiç gerek yok. Bunu önlemenin biricik yolu yargıya başvurmaktır. Yargıya başvurmakla olayın doğruluğunu benimsemiş olmazsınız. Tam tersine hem iftirayı, hem de sahteciliği dile getirmiş, bunu yapanları cezalandırmanın meşru yolunu da açmış olursunuz. Başarırsanız, hukuku arkanıza alır, daha da güçlü olursunuz. Yargılama, özellikle duruşma, sanık ile tek yanlı yapılan bir hesaplaşma değildir, Sayın Başbakan. Duruşma, kavramın en kapsamlı anlatımıyla savcının iddianamesindeki olay/eylem ve fail ile sınırlı ve bağlıdır. Duruşma yargıçları, bu çerçevede sanığa yükletilen olayın/eylemin sağlam ve sağlıklı dayanaklara dayanıp dayanmadığını karşıt görüşlerin diyalektiği içinde önyargısız tartışır ve bu konudaki kuşkuyu yenmeye çabalarlar. Cübbeyi giyen yargıçlar, taç giyen başın akıllanması gibi, yargılarken inançlarını, dünya görüşlerini duruşma salonunun dışında tutarlar. Bu yüzden hiçbir makama, özellikle de yargı organlarına size yakın olanları seçmeyi hiç denemeyin.”

e.mail: [email protected]

              [email protected]

 

 

                             

NECDET BULUZ - Basbakanin araci

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir