AKP, o kadar çok suç işledi, o kadar çok haksızlık, hukuksuzluk yaptı ki…
O kadar çok yetim hakkı yedi ki…
Anlatmakla bitmez.
Kitaplara sığmaz…
Ne bu dünyada ne öteki dünyada yatacak yeri var onun…
Geriye dönüşü de yok artık. Gemileri yaktı, köprüleri yıktı…
Ya kazanacak, ya kazanacak… Ya da yüce divana gidecek…
Hep yürüyecek. Hep yürüyecek… Hiç durmayacak…
Yola devam… Çalmaya, çırpmaya devam…
Durduğu anda, tökezlediği anda… Hele hele yıkıldığı anda savcılar, başsavcılar, yargıçlar yakasına yapışacak çünkü…
Adalet yakasına yapışacak…
Evrensel hukuk, alıcı kuşlar gibi bekliyor pusuda onu…
Ortalık toz duman şimdi… Hele ortalık bir durulsun… Fırtına dinsin…
Kimin Ak, kimin kara olduğu o zaman ortaya çıkacak…
Ak koyun, kara koyun o zaman belli olacak…
Ama bir şartla.
AKP, önümüzdeki seçimlerde kaybetmeli…
Yenilmeli, yıkılmalı, Tsunami geçirmeli…
Tıpkı 1989 Yerel Seçimlerinde ANAP’ın oy kaybetmesi, arkasından da iktidarı bırakmak zorunda kalması gibi…
Böyle bir sonuç ise ancak akıllı seçimle, akıllı politikalarla olur. Olabilir.
AKP’nin bu perişan halinden yararlanabilmek ve ondan kurtulabilmek için bu kaos, bu karmaşa ortamı, bulunmaz bir fırsattır… 30 Mart seçimlerinde kazanılacak bir başarı, AKP’nin “çözülme noktası”, “yıkım sürecinin başlangıcı” olacaktır. Ve arkası çorap söküğü gibi gelecektir…
Ondan sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde bozgunlar birbirini takip edecektir…
Yerel seçimlerde İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerin AKP’den alınması onu büyük bir moral çöküntüsüne ve kargaşa ortamına itecektir.
Ama bunun için Recep Tayyip’in Başkan seçildiği 1994 yerel seçimlerinde yapılan hata yeniden tekrarlanmalıdır. O seçimlerde Erdoğan, Refah partisinden aday gösterilmişti ve oyların yüzde 25.19’unu almıştı. Zülfü Livaneli (SHP) yüzde 20.30’unu, Zekeriya Temizel (DSP) ise yüzde 12.38’ini. SHP ile DSP birleşebilseydi, bugün başımızda bir Recep Tayyip belası olmayacaktı…
Bir “nemalanma” ve “çıkar partisi” olan “AKP’nin oy yitirdiğini ve “gelecek vadetmediğini” gören tüm yiyiciler, talancılar ise bu durumda “farelerin batan gemiyi terk etmesi” gibi birer ikişer partilerinden kopacak, yeni oluşumlara katılacaklardır…
Seçimlere çok az zaman kaldı.
30 Mart yerel seçimlerinde yurtsever halkımızı çok büyük görevler beklemektedir. Türkiye’yi AKP’nin karanlık, çağdışı yönetiminden çıkarmak isteyen herkes, vatandaşlık görevini yerine getirmelidir.
Ülkemizi aydınlığa kavuşturmak, onu içine düştüğü talan, yalan, dolan, gericilik bataklığından kurtarmak isteyen herkes, öncelikle sandık başına gitmeli, oy kullanmalıdır.
Seçime katılmayan 8 milyon, 891 bin, 374 vatandaşımız var. Baraja takılan ve geçersiz oyları da buna eklersek, karşımıza toplam 12 milyon seçmen çıkmaktadır.
Yani çöpe atılan bu sayı 2011 seçimlerinde CHP’nin aldığı oydan fazladır. Bunu da seçim sonuçlarına katarsak, AKP’nin nasıl iktidar olduğunu ve “yüzde 50 oy alma masalı”nın nasıl bir beyin yıkama aracı olarak kullanıldığını en bilgisiz bir vatandaş bile anlayabilir.
AKP’liler, bırakın seçimlere katılmamayı, ölülere bile oy kullandırmakta, aldıkları oy sayısını hile hurda yolu ile ikiye katlamaktadırlar. Son zamanlarda bir de Suriyelileri Türk vatandaşlığına kabul ederek onları AKP’yi desteklemeye yönlendirmektedirler…
Bütün bu hilelere, hukuksuzluklara, eşkıyalıklara son verme, “DUR” deme zamanı gelmiştir.
30 Mart yerel seçimleri 12 yıllık siyasal İslamcı sömürü ve baskı iktidarında bir milat, bir dönüm noktası olmalıdır.
30 Mart yerel seçimleri ayrışma, parçalanma, bölünme seçimleri değildir. Birleşme, bütünleşme seçimleridir.
Güçbirliği seçimleridir…
Hangi kentte, hangi ilçede, hangi kasabada, AKP VE BDP DIŞINDA, hangi aday güçlüyse, hangi adayın seçilme şansı yüksekse yurtseverler oylarını ona vermelidirler.
Örneğin Ankara’da CHP güçlüyse CHP’ye, Adana’da MHP güçlüyse MHP’ye, Hatay’da İP güçlüyse İP’e vermelidirler.
Hele hele, kaybedeceğini bile bile, sadece kendi partisinden olduğu için bir belediye başkan adayını desteklemenin AKP’yi desteklemekle hiçbir farkı yoktur…
30 Mart yerel seçimlerinin hedefi “particilik yapmak” değildir…
30 Mart seçimlerinin hedefi AKP’yi zayıflatmak, güçsüzleştirmek ve daha sonraki seçimlerde de alaşağı etmektir.
30 Mart yerel seçimlerinin hedefi, ülkeyi emperyalistlerden ve yerli ortaklarından kurtarmaktır, vatandır…
Önümüzdeki seçim, bir genel seçim değil, bir yerel seçimdir. Ama genel seçimde kazanılacak zaferin, aydınlığa açılan yolun BAŞLANGIÇ NOKTASIDIR. Bu nedenle yurtseverler “Sen – ben kavgası”nı, “Parti çekişmeleri”ni, particiliği bir yana bırakıp, güçlü, seçilebilecek adaylar üzerinde birleşmeli, ortak çalışmalar yapmalıdırlar.
HEDEF AKP, PKK VE ONUN PARLAMENTER UZANTISI BDP’nin tasfiye edilmesidir…
Bir yanıt yazın