KARADENİZ’İN KAŞIKÇI ELMASI KIRIM
UKRAYNA’NIN MI YOKSA RUSYA’NIN MI BOYNUNDA OLACAK
Karadeniz’in kaşıkçı elması Kırım, Atlantik İttifakı (ABD ve AB) marifetiyle yeniden Ukrayna’nın mı yoksa son Çar Putin eliyle Rusya’nın mı boynuna takılacak? Veya Kırım’da yaşayan halkların nüfuslarıyla orantılı temsili ve kendi kaderlerini belirleme hakkı(self determinasyon) gözetilerek, eşit şartlarda eşit paylaşım ilkesine göre üçüncü bir yol mu bulunacak?..
KIRIMIN JEOPOLİTİK KONUMU
Kırım 16 Mart 2014 tarihine kadar Ukrayna’ya bağlı kendisine ait parlamentosu olan Özerk bir Cumhuriyet idi!.. Azak denizini Karadeniz’e ve Akdeniz’e bağlayan Köprübaşı ülke ve Rusya’nın tarihi emeli Karadeniz ve sıcak denizlere inme stratejisinin mihenk taşıdır. SSCB zamanında Akyar/Sivastopol’da kurulan Rus deniz üssüne de ev sahipliği yapmaktadır. 2010 yılında Ukrayna ve Rusya arasında yapılan bir sözleşmeyle deniz üssünün ve Rus varlığının mevcudiyeti 2044 yılana kadar uzatılmıştır.
Kırımda nüfusun çoğunluğunu yüzde 60′ la Ruslar oluşturmaktadır. Ukrainlar yüzde 25, Kırımın asli sahibi Kırım Tatar Türkleri yüzde 14, diğer etnik unsurlar yüzde 1 seviyesindedir. Kırım, Kırım Türklerinin ana vatanıdır. Kırım Türkleri, Rusya’nın 1783 yılındaki ilhakından 18 Mayıs 1944 yılında, Stalin’in emriyle Sibirya steplerine sürülüp soykırıma uğratıldığı ana kadar kadar nüfusun neredeyse tamamını oluşturmaktaydı.
Bu acımasız sürgün ve soykırım Kırımdaki Tatar Türkü varlığını tamamen yok etmiştir. Vatanlarına Rusya’dan getirilen Ruslar yerleştirilmiştir. 1992 sonrası yüzde 14 ü ana vatanları Kırıma dönebilmiştir. Dönebilenler baba ocaklarına yerleştirilen Rus ve Ukrainları yaşlı gözlerle izlemektedirler.
Kırımda nüfusun çoğunluğunu oluşturan Ruslar Kırımın yeniden Rusya’ya bağlanmasını arzu etmektedirler.Onlar için Kırım; sahillerindeki Çarların ve asilzadelerinin yazlık sarayları ile Sovyet liderlerinin daçalarının ihtişamını, Kırımın dilber bağlarından toplanan üzümlerden yapılan şarapları yudumlar,Puşkinin yazdığı şiirleri mırıldanırken, Akyar/Sivastopol’ daki donanmanın kendilerine güven veren gururunu yaşayarak temaşa etmektir.
RUSYA AÇISINDAN KIRIMIN ÖNEMİ
Kendisini “Merkez Ülke” olarak konumlayan Rusya, arka bahçesi olarak gördüğü Ukraynayı “Çevre Ülke” olarak tanımlamakta ve AB üyeliğine şiddetle karşı çıkmaktadır. Ukraynayı eski toprakları, Ukrainları da Rus köylüleri olarak adlandıran Putin, Ukraynayı kendi yörüngesinde tutmak kararlılığındadır. Ancak Ukrayna halkının yüzde 46’sı AB ile anlaşmanın olumlu olacağını düşünüyor, yüzde 36’sı’da bu ortaklığa Rusya paralelinde karşı çıkmaktadır. AB ve Rusya taraftarları arasında keskin fikir ayrılıkları mevcuttur. Putin’in Gürcistan’da ve Ukrayna’da yarattığı oldu bittilerin “Avrasya Birliği Projesinin” domino taşları olduğu tespiti yapılmaktadır.
Ukrayna Rusya ilişkilerini etkileyen olumsuz etkenlerden bir diğeri de Rus doğal gazının Ukrayna üzerinden batıya taşınması. Rusya’nın kullanacağı argümanda enerji kartıdır. Enerji nakil hattı her ne kadar Ukrayna topraklarından geçse de Ukrayna’nın kullandığı doğal gazın vanası Putinin avuçlarında dır.
Rusya Avrupa’ya enerji naklinde tekelci konumunu kaybetmek istememektedir. Bu nedenle Rus doğal gazını Karadeniz üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Güney Akım Projesini hayata geçirmek istemektedir. Rusya bu yolla alternatif boru hattı projelerinin de etki alanını daraltmayı planlamaktadır.Alternatif projelerin başında ise Hazar havzası ve Azeri enerjisini Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan TAP ve TANAP projeleri gelmektedir.
AVRASYA BİRLİĞİ PROJESİNİN FİKRİ ALT YAPISI VE GÜNÜMÜZE ETKİLERİ
“Avrasyacılık”, “Yeni Avrasyacılık” veya “Avrasya Birliği” olarak adlandırılan projenin fikri alt yapısı Çarlık Rusya zamanında ortaya atılarak pratiğe indirgenmiştir. 1990’lı yıllarda Alexander Dugin en kapsamlı versiyonunu “Yeni Avrasyacılık” adı altında sistemleştirmiştir. Yeni Avrasyacılık kabaca tek kutuplu, ABD hegemonyası ve Atlantik ortaklığını şer güç olarak adlandıran, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerleri reddeden ve Liberalizmin serbest piyasa ekonomisine karşı tezler öneren akımdır.
Yeni Avrasyacılık Rusya’nın kendine has kimliği ve jeopolitiğine vurgu yaparak öncelikle ABD hegemonyası ve Atlantik ortaklığına karşı bir politikayı sistemleştirmiştir.Tek kutuplu bir dünya yerine çok kutuplu bir uluslararası sistem modelini savunur. Çarpıcı bir pragmatik çizgide “Yakın Çevre” olarak adlandırdığı eski SSCB coğrafyasını yeniden bir araya getirmeye yönelik politikaların ivedilikle hayata geçirilmesini hararetle önermektedir.
Dugin, bir adım daha geriye giderek ” Merkez Ülke ” Rusya’nın, Rus İmparatorluğunu toparlayıp ölümsüz emelleri olan “sıcak denizlere inme ” ülküsünün hayata geçirilmesini tavsiye eder. Duğin’in yeni imparatorluğu Ortodoks inanca dayanır ve “Bireyler önce Ortodoks, sonra Rus, sonra da insandır.”
Kısaca yapılan tespitlerden de görüleceği üzere bu sistem “Yeni Avrasyacılık” değil “Yeni AVRUSYACILIK” tır. Avrasya yalnızca projenin uygulandığı coğrafyanın adıdır.
Dugin, Orta Asya ülkelerinin ABD egemenliğine girmesini önlemenin hayati önemde olduğunu, gerçekleşmesi halinde Rusya’nın felakete sürükleneceğinin altını ısrarla çizer. Yakın gelecekte eski coğrafyayı toparlayarak Atlantik ittifakına karşı önlem almayı planlamaktadır. Bu durumu ‘‘Kartaca yok edilmelidir’’ sözleriyle ifade etmektedir.
Ülkelerinde neredeyse yarıya yakın Rus asıllı vatandaşları barındıran Moldova, Kazakistan ve Kırgızistan’ın benzer akıbetleri yaşamayacağını kim garanti edebilir? Aynı gerekçelerle Kara bağın Azerbaycan’dan koparılmayacağını kim garanti edebilir. İstila, ilhak ve işgal konusunda sicili en az Rusya kadar lekeli ABD ve AB’mi? Dağınık halde, ortaya bir vizyon koyamayan ve günü birlik politikalarla durumu idare etmeye çalışan Türkiye ve Türk Dünyası mı?.. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbeyin sözde”Kırım Cumhuriyeti”ni tanımasının nedeni anlaşılmaktadır.
TÜRKİYE AÇISINDAN KIRIMIN ÖNEMİ
Fatih Sultan Mehmet Hanın İstanbul’u fethinden sonra Kırımda bulunan Venedik ve Ceneviz kalelerini ele geçirmiştir.Kırım Han’ının yazdığı bir mektupla Kırım Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu bu yolla Kara denizi bir Türk gölü haline getirmiş, Kafkasya ve Balkanların kontrolünü ele geçirmiştir.
Dünya çapında tarihçilerimizden Halil İnalcık Kırımın Türkiye Devleti açısından önemini “Kırım, Türkiyeyi tehdit etmek için Ruslaştırılmıştır. Bu hakikati bilmemiz lazım. Sürgünden kaçıp gelen zavallı Kırım Türkleri nispeten çok daha az durumdadırlar. Bizim vatanımızı zorla elimizden alıp Türkiyeyi tehdit etmek için Kırım’ı Ruslaştırmıştır. Bu hakikati bilmemiz lazım. Putin bugün askerini Kırım’a getiriyor ve diyor ki ‘Kırım Rus’tur, bizim tebaamız dır’. Bütün hikaye bundan ibarettir. Kırım’ın Rusya için Anadoluyu, Boğazları, İstanbul’u tehdit etme noktasında bir atlama eşiğidir.Kırım, Türkiyeyi tehdit etmek için bir merkezdir. Bugün Sivastopol’da, Ukrayna’ya bağlı olmasına rağmen, Rus hakimiyeti vardır. Bu neye yöneliktir? Türkiye’ye, Boğazlara ve İstanbul’a yönelik bir tehdittir.” sözleriyle vurgulamaktadır.
Putin Montro Boğazlar sözleşmesinin yeniden ele alınması gerektiğini dile getirerek İnalcık hocanın altını çizerek vurguladığı hususları teyit etmiştir. Maalesef Başbakan ve Dış İşleri Bakanı krizin başından beri uyguladığı, ne yapılmak istendiği kamu oyunca hala anlaşılamayan muğlak ifadeler ve içi boş hamasetin ötesine geçememiştir. Bakan Davutoğlu’ nun, “Gönül isterdi ki kriz tırmandığında krize muhatap olacak ülkeler bir araya gelip kriz engellenebilseydi. Bu konudaki adımlar krizin ilk anında atılamadığı için dünkü referanduma kadar geldi. ” açıklamaları durumun Türkiye acısından yaratacağı vahametin farkında olunduğu hususunda ciddi endişelere sebebiyet vermektedir.
UKRAYNA VE KIRIMIN GELECEĞİ BATI İLE RUSYA’NIN ELİNDE
Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti henüz krizin Ukrayna Maidan meydanında patlak verdiği günden Kırımın işgaline ve yaratılan fiili durum “Kırım Cumhuriyeti”nin ilanına kadar geçen süreçte sorunun çözümünü “Uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü gözetilerek” ABD ve AB’ye havale etmiştir. Türk Dış İşlerinin kendini bilerek ve isteyerek oyun dışı bıraktığı ve sorunu öteleyerek geçiştirdiği kanaatine yol açmaktadır.
Kırım Milli Meclis Eski Başkanı ve Ukrayna Parlamentosu Milletvekili Mustafa A. Kırımoğlu “… Biz Ukrayna’nın bütünlüğü taraftarıyız ve Ukrayna’nın topraklarında yabancı askerlerin çıkarılması taraftarıyız. Biz bu referandumu kabul etmedik, etmeyeceğiz. Biz bu sorunun elbette barış içerisinde çözülmesinin taraftarıyız. Yarım yüzyıl devamında vatanımıza dönmek için mücadele verdik. Ne kendi vatandaşlarımızın ne de bize karşı duran insanların hiçbir kanını dökmedik. Gerçekleştirilen referandumun Ukrayna’nın kanunlarına aykırı olduğunu anlatan Kırımoğlu, Ukraynayı yabancı askerlerin terk etmesi yönünde bir taleplerinin olduğunu, Senaryo başka yerde yazıldı. Bu referandumun hiçbir önemi yok.” şeklinde Kırım Tatar Türkleri’ nin görüşlerini dile getirmiştir.
Umulur ki bu gün masa dışında kalan ve çözümün bir parçası olamayan Türkiye’nin bu aymazlığının faturası Kırım Tatar Türklerine ve Türkiye Cumhuriyetine çıkarılmaz.
Görülen o ki Ukrayna’nın geleceği Rusya ve Batılı devletler eliyle belirlenecek. Ukrayna Batının demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi değerleri ile Rusya’nın Çarlık Dönemi Otokrasi modelini mi tercih edecek yoksa üçüncü bir seçenek olan; iki kutup arasında denge politikası mı güdülecek. Politikalarını fayda maliyet analizinde denklemleştiren Batı ve Rusya yaratılan de facto durumun iki tarafın zararına olduğunu kısa süre içinde görecektir. Çünkü siyasi ve idari boşluğun yaratacağı kaos ve kriz ortamının faturası iki taraf içinde maliyetli olacaktır.
Sevginaz HAMEVİOĞLU
Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği eski Genel Başkan Yardımcısı
Bir yanıt yazın