Ukrayna’dan bağımsızlığını ilan ettikten sonra referanduma giden Kırım halkının yüzde 96.7’si tercihini Rusya’ya bağlanmaktan yana kullandı.
Devlet Başkanı V.Putin, Federal Meclis’den Kırım Cumhuriyeti ve Sivastopol kentinin Federasyon’un iki yeni üyesi olarak Rusya’ya katılmasına ilişkin anayasa kanununu çıkarmasını istedi.
Rusya Başbakan Yardımcısı D.Rogozin, Kırım ve Sıvastopol’ün Rusya ile birleşmesi yönünde başlatılan sürecin tek kutuplu dünyanın sonu olduğunu söyledi.
Ukrayna’nın doğusundaki Kharkov,Donetsk ve Lugansk şehirlerinin bulunduğu bölge halkı da Rusya Federasyonu’na başvurdu ve ekonomik,sosyal ve güvenlik açısından özerklik talebiyle yapacakları referanduma destek istediler.
*
Ukrayna’da uluslararası hukuk, toprak bütünlüğü ilkesi ve azınlıkların eşitliği hakkı çöküyor…
Batı, bir takım tek taraflı ekonomik ve ticari yaptırımların Rusya’nın Ukrayna krizi konusundaki tutumunu değiştirebileceği yönünde görüş geliştiriyor.
Fakat Rusya’nın AB’ye sattığı ve AB’den aldığı kalemlerde karşılıklı bağımlılık süreci ticaretin yapısı itibariyle ticari ortaklığın tarafları olan ikilinin birbirlerine oldukça büyük bir ihtiyaç duyduğu gerçeğini de yadsımıyor.
Rusya ise Kırım üzerinden yürüttüğü Ukrayna politikasında biraz daha müzakere etmeyi sağlayacak şekilde önlem alıyor.
*
Ukrayna krizinin esas nedeni, Kiev’in eski Rus devletinin merkezi olmasından ve modern Rusya’nın Kiev’de oluşmasından kaynaklanıyor.
Rusya modern devlet tarihini Ukrayna’dan başlatırken, Batı bu tarihi gerçekliği arka plana atarak Doğu Avrupa’da kendi çıkarlarına jeopolitik düzen oluşturmaya çalışıyor.
O yüzden Ukrayna’da Batı ile Rusya iki büyük jeopolitik güç olarak karşı-karşıyadır; batı eyaletleri Avrupa,doğu eyaletleri Rusya değerlerine dönüyor,bir soğuk savaş yaşanıyor…
*
Rusya; Ukrayna’daki mevcut durumu oluşmasında payının olmadığını,kutuplaşmaya yol açan ve ülkenin çeşitli bölgeleri arasındaki zıtlığı aniden güçlendiren nedenin Ukrayna devletinin derin krizi olduğu, bu krizden açığa çıkan zıtlıkların aşılmasında uluslararası camianın yardımcı olması gerektiği tezini savunuyor.
Batı ise ABD’nin neoliberal dış politikasında uzun soluklu tarihsel gelişimi tasavvur edemediğini ve Rusya’yı çağın gereklerine uygun biçimlendiremediğini ve stratejik noktaları yeterince dikkate alamadığını eleştiren bir tezde duruyor.
*
Ancak Rusya’nın genlerini imparatorluk başarıları,Çin ile komşuluğun stratejik zorlukları, tarih boyunca Avrupa ile sınırlarda yaşanan güvensizlikler ve İslam’la sürdürdüğü ideolojik ilişkiler oluşturuyor.
Kolay değil, Rusya kendini, hem ABD’nin “Nerede ve ne zaman olursa olsun küresel olaylara karşılık verme yeteneği düşmanlarla savaşıp savaşmamaya değil,bunun nasıl yapılacağı ile ilgilidir” özetinde olan askeri stratejisi, hem yanıbaşında ABD’nin Askeri Stratejisini makul savunma sistemine, güne özgün niteliklere, esnekliğe ve etkili partnerliğe uygun olduğu felsefesinde NATO Stratejik Konseptiyle de kuşatılmış hissediyor.
*
Bu kuşatmaya genlerinden gelen özellikleriyle Rusya Federasyonunun yanıtı, Askeri Doktrininde “Tek egemenliğin, tek efendinin olduğu bir dünyanın onu elinde bulunduranlar içinde ölümcül olduğu,tek kutuplu dünyanın kabul edilemezliği yanısıra modern uygarlık için ahlâkî bir temel olmadığı” ana fikrinde beliriyor.
Bu durum Soğuk Savaş ardından,bugünün küresel serbest pazarında iki dev nükleer güc arasında,Ukrayna’da açığa çıkan rekabetin temel düşüncesi sayılıyor.
*
NATO Strateji Belgesinde eski hasım Rusya stratejik ortak olarak kayda geçirilmiş, Avrupa bölgesinin küresel tehditlere karşı korunmasında Füze Savunma Sistemine katılımı istenmiştir.
Rusya; ABD ile yeterli deneyim geliştirdiğini ve belirli bölgede hava savunma sistemi oluşturmak üzere ancak tarafların kendi sistemlerini koruması ve veri değişimine dayalı hukuki bir işbirliğinin kurulması kaydıyla ortaklaşabileceği tezinde,
ABD ise Rusya ile düşman değil stratejik ortaklığı kurmaya çalışan partnerler olarak füze savunma sisteminin Rusya’ya karşı kurulmamasına ilişkin hukuki garantilerin verilmesinin anlamsızlığı söyleminde olmuştu.
*
Bu anlaşmazlığın arkasında Rusya’nın Doğu Avrupa, Karadeniz Havzası ve Kafkaslar’a odaklı Avrasyacı dış politika stratejisi gereği eski SCCB topraklarına atfettiği önem bulunuyordu.
ABD ise bu topraklarda kendi aleyhinde siyasal ve askeri dönüşümlerin yaşanmasını istemiyor,bu tarz gelişmelerin uygun konjonktür bulması halinde kendisinin arzuladığı tek kutuplu bir uluslararası sistem yapılanmasına engel olacağı düşünüyordu…
*
Nitekim Rusya “Devletin ve milletin tarihi ve geleceği yeni ekonominin ve modern yaşam standartlarının oluşturulması başarısı Rusya’nın lider ve bütün Avrasya’nın çekim merkezi olma yeteneğine bağlıdır” iddiasında,”ABD/NATO ile savunma ile ilgili bazı konuların nasıl halledileceğine dair farklı duruşlardayız. NATO’nun Rusya’nın sınırları dibine yaklaşmasını kabul edemeyiz” öngörüsünde, uluslararası hukuka saygı, ABD’nin tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkma esasları çerçevesinde uzak çevreyi kapsar yeni askeri doktrininde ilerledi.
O nedenle V.Putin “Dünyada bir takım genel modellere göre yaşayamayan ülkeler ve bölgeler var. Orada toplum farklı ve nihayetinde geleneklerin de farklı olduğunu kabul etmeniz gerekir” dedi.
*
Bu çerçevede ABD’nin dünya liderliğinden vazgeçmek niyetinde olmadığı anlaşılıyor.
ABD; Rusya ve Çin’i kendine rakip görüyor, Avrupa Birliği’ni etkisi altında tutmaya çalışıyor.
Çin’e karşı kullanmak için Rusya ile iş birliğinin önemsiyor ama aynı zamanda, Avrupa-Rusya Ortaklığı’nın ABD aleyhine dönüşmesini engellemelidir.
Bazı taktik eylemlerde ödün verse de, dış politikasında hep uzak geleceğe yönelik planlı adımlar atması gerekiyor.
Onu var’eden stratejik amacından uzaklaşmasını ya da onu paylaşmasını düşünmek olası değildir.
Eğer Kiev’de yaşananlar Rusya’da olacakların ön hazırlığıysa,bunun bir felaket anlamına geldiğini kaydetmek gerekiyor.
*
Öte tarafta Çin; modernizasyona tabi tuttuğu sosyalizmini küresel güç yapmak hedefinde hem askeri gücünü arttırma çabası hem dünya ekonomisinde istikrarın olabilmesi için finans piyasalarında risklerin azaltılmasını istemektedir.
ABD Çin’i frenlemek,Asya-Pasifik’te rolünü genişletmek ve bölgede kalıcı olmak isteğiyle Güney Çin Denizi’nde ve Avustralya’da askeri personel,malzeme ve ekipman yerleştiriyor,istihbarat faaliyetlerini geliştiriyor ve bölgede uçak gemileri,nükleer denizaltılarını görevlendirmiş bulunuyor.
Vietnam ile askeri işbirliği artırılıyor, 1992’de çekildiği Filipinlere dönüş yapmanın hazırlıklarındadır,Kuzey Kore’nin etkinliğine karşı Japonya ve Güney Kore’deki üsler geliştiriliyor,Endonezya’da askeri ağırlık ve etkinliğin geliştirilmesine çalışılıyor.
*
Çin ABD’nin hamlelerini, Soğuk Savaş mantığının devamı olarak yorumlamaktadır,ABD’nin Güney Kore,Japonya,Guam ve Pasifik’teki diğer üsleri ile birlikte sürekli geliştirdiği yeni hamlelerle kendisini çevrelediğinden sıkıntıda, haklarına saygı gösterilmesini istiyor.
ABD’nin bölgede artan askeri varlığını ve etkinliğini dengelemek için bir dizi adımlar da atıyor,önemli deniz yolu geçitlerinde ve boğazlarda deniz unsurlarının püskürtülmesine yönelik deniz savunma stratejisi ile gemi savar füzeler ve ağır bombardıman uçaklarıyla donanıyor.
Bir yanda da bölgede önemli ABD müttefiki Hindistan’a karşı çevreleme stratejisi geliştiriyor.
*
Bir başka soğuk savaş da ABD ile Çin arasında Asya-Pasifik’te yaşanıyor, bir belâ da o yakadan boy atıyor.
19.3.2014
Bir yanıt yazın