ABD Rusya’nın küresel barış, istikrar ve gelişmeye katkı sağlayacağı iddiasını teminat kabul eder bir noktaya mı gelmişti?
Ya da ayrıcalıklı pozisyonuyla uluslararası hukuku ulusal çıkarı lehinde dünya siyasetinin belirleyicisi yapan mevcut statükonun değişmesine veya güvenilirlik ve meşruiyeti sorunu ile tartışılan BM merkezinden hukukun üstünlüğünün küresel sistem ağlarına yansıtılmasına ilişkin bir beklentiyi karşılamaya karar mı vermişti?*
Mayıs 2013’de Paris’te, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, yeni Suriye için Cenevre-2 Konferansı hazırlıklarını sürdürüyordu.
John Kerry, “ABD ve Rusya Suriye’nin kaderini Suriyelilerin kendisinin belirlemesinden yanadır” açıklaması yaptı.
*
Yoksa,B. Obama’nın “Asya’dan Afrika’ya, Amerika’dan Yakın Doğu’ya kadar demokrasiyi desteklemeye devam edeceğiz” ifadesi ile,
V.Putin’in “Dünyada bir takım genel modellere göre yaşayamayan ülkeler ve bölgeler var. Orada toplum farklı ve nihayetinde geleneklerin de farklı olduğunu kabul etmeniz gerekir” ifadesinin bir bileşke mi geliştiriliyordu?
*
Sonra Rusya ve Çin de ABD’nin başlattığı İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planında İsrail’e güçlü bir teşvik olması için Suriye iç savaşının önlenmesi ve yeni Suriye’nin kurulması -ardından, İslamcı terör örgütlerinin tasfiyesi, İran’ın nükleer programının diyalogla önlenmesi için stratejik müttefikliğin geliştirilmesinde prensip olarak uzlaştı.
Haziran’da Kuzey İrlanda G8 Zirvesi’nde liderler sosyal ve ekonomik gelişme konularında pozisyonlarını uyumlaştırma kararı aldılar.
Küresel ekonomik büyüme ile istihdamı teşvik etme, küresel mali ve borçlanma krizine yol açan dengesizliklerin ortadan kaldırılması gibi konularda anlaştılar.
Anlaşmanın merkezine üyelerin farklı görüşleri olmasına rağmen iç savaşı komşu ülkelere, bölgeye ya da dünyaya yayılma potansiyeliyle tek başına küresel dengenin merkezinde yer alan Suriye sorununu çözümlemek ve Suriyelilere istedikleri değişiklerde yardımcı olmak kararını koydular.
*
İki eski hasım ABD ve Rusya arasında yeterli deneyimin geliştiği, birbirlerine düşman değil stratejik ortaklığı kurmaya çalışan partnerler olduğu düşüncesi herkesin barış için umudlarını yükseltti.
ABD’nin 2008’de başlayan ekonomik sıkıntılarında işsizlik ve yoksulluk artışı sorununa, güçlü merkez bankası ve devlet müdahaleleri ile engel olmak dışında bir çözüm getirmediğini,merkez bankasının mali sisteme para pompalamaları halinin küresel ekonominin çöküşünün hızlandırdığını, bir kısır döngünün oluştuğunu tesbit ettiğine inanıldı.
Bu şartlarda dünyada bir sektörde ya da bir ülkede yaşanacak krizin kolayca komşu ülkelere,bölgeye ve dünyaya yayılma olasılığına daha fazla dayanılamayacağını gördüğü sanıldı.
Lider ABD’nin çevresinde bölge lideri ülkelerle çeşitlenen yeni bir dünyayı benimsediğine, ülkelerin birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmesine, fikir ayrılıklarını barış görüşmeleriyle çözmeye yönelmeleriyle yeni bir sürece girildiği fikri heyecan yarattı.
*
Ne ki, prensip anlaşmaları çoğu kez iyi niyetten öteye gitmiyor.
Bir süre sonra Ukrayna sorununun yayılması, Kırım’ın Rusya’ya ilhakına dair kararının ardından ABD’nin Rusya’ya karşı bir çok yaptırım karar almasıyla;
Genel durgunluğun ortasında gerilim yaşayan ABD’nin Rusya gibi kişi başına milli geliri belli seviyeye ulaşan gelişmekte olan ülkelerin teknolojik olarak gelişmemiş üretim biçimine bağlı kalmaları ve yurtiçi aktivitelerinin eksikleri gibi kendi iç sorunları nedeniyle gelişmiş ülke kategorisine ulaşmalarının olanaksızlığı üzerine yeni bir model geliştirdiği anlaşıldı.
*
Besbelli, herşey Avrasya’dan başlatılan yeni bir Soğuk Savaş dönemiyle, gelişmekte olan ülkelerin işlerinin zor olmasına ve başta ABD’nin temel üretim sektörlerinde ve yüksek teknolojide toplam üretimini misliyle arttırması, büyüme hızlarının yükselmesi, işsizliğin düşük düzeylerde seyretmesi dengesine dayanıyor.
Rusya Dışişleri bakanı Sergey Lavrov ,”Bize uzun süre yalan söylediler” diyor, ABD’nin kararını aceleyle ve hesaplanmadan alınmış bir karar olarak niteliyor.
ABD’nin Rusya aleyhindeki yaptırımlarıyla içinde bulunduğu zor durumdan kurtulamayacağını söylüyor.
*
ABD Rusya aleyhinde yaptırımla yetinmezken, bölgedeki askeri gücünü de pekiştirmeye başlamıştır.
Bölgede askeri gücün arttırılması hali Ukrayna’da yaşanan gelişmeleri daha da kışkırtıyor.
İhtilaf Karadeniz’de ve Baltık Denizi’nde de giderek büyüyor.*
Bu kışkırtmalar karşısında, ekonomik ve sosyal düzenin kurulabilmesi için devletin yaygın bir biçimde empozesini kabul eden toplum yapısı,
Ekonomik ve sosyal düzenin ancak, toplumun ortak çıkarının ne olduğunu en iyi bilen, yönetme bilgisi ve kapasitesine sahip olanlar tarafından sağlanacağını pratikleştiren,
Sosyal grupların devlet otoritesinin emirlerine uymayı kabul ettiği korporatif kapitalizmin lideri Rusya’nın da ABD’ye karşı kullanacağı büyük kozları bulunuyor.
*
Ukrayna ihtiyacı olan doğal gazın yarısını, kendisine 11 milyar Euro destek vermek isteyen AB’nin 10 üyesi doğal gaz ihtiyacının önemli bir bölümünü Rusya’dan karşılıyor.
Rusya Batı Avrupa’ya doğal gaz nakliyatını güvence altına almak için uzun zamandır alternatif boru hatları kurmuştur,Ukrayna’dan geçen doğal gaz miktarı yılda 150 milyar kubikmetre, Baltık Denizinden geçen Kuzey Akım boru hattının yıllık kapasitesi 55 milyar kubikmetredir, Karadeniz’den geçecek Güney Akım’ın kapasitesinin yılda 63 milyar kubikmetre olması planlanıyor,Mavi Akım boru hattı da cabasıdır !
Bunlar Rusya’nın rahat pozisyonunu gösteriyor, üstelik doğal gaz firması Gazprom’un özel bir devlet tekeli olması, doğal gaz nakliyatı ve satış stratejilerinin işletme ve kâr mantığı çerçevesinde değil, siyasi hedefler çerçevesinde şekillendirilmesi de önemli bir gücü oluşturuyor.
*
Rusya’nın ABD doları ile çalışmayı bırakması, ABD şirketlerinin hisselerinin satışını durdurması gibi sayısız kozları daha bulunuyor.
ABD hisse değerlerinden 600 milyar dolarlık bölümünün Rus vatandaşlarının elinde olması da Rusya’nın baskı gücünü gösteriyor.
*
ABD- Rusya arasında genişleyen gerilim Samuel Huntington’ın Soğuk Savaş sonrasına tekabül eden 1990’lı yıllardan itibaren uluslararası ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici unsur olan politik ya da ekonomik ideolojiler değil, Medeniyetler Çatışması olacağı tezinin de sona ermekte olduğunu gösteriyor.
O yüzden Türkiye’nin bu gerilimde bir an evvel yerini alabilmesini teminen,önce Gülen cemaatinin tasfiyesini kısa sürede tamamlanması gerekiyor.
11.3.2014