NECDET BULUZ
Başbakan Erdoğan, seçim gezilerini yaptığı her yerde Cemaate yükleniyor. Söylemediğini bırakmıyor. Ağzından adeta kin ve nefret söylemleri akıyor. Çoğu çevrelerden “Sayın Başbakan, Gülen için sarf ettiğiniz sözlerin yüzde birini dahi PKK ve bebek katili için söylemediniz. Bu ne kindir, bu ne bitmez tükenmez bir nefrettir?” sözleri yükseliyor.
Biz, cemaati de savunmuyoruz, hiçbir tarafın adamı da değiliz. Biz, doğrudan olanı destekliyoruz, doğrudan olanların yanındayız. Ancak, AKP’nin ve özellikle de Başbakan’ın Cemaate karşı söylemlerini yadırgadığımızı ifade edelim. Çünkü giderek alevlenen ve bitmeyen bu kavgadan en büyük zararı ülkemiz görüyor. Bunun nedenlerini de sıralayalım:
BU KAVGA KOLAY KOLAY BİTMEZ
AKP iktidarına 11 yıldır destek veren, bugün tek parti olarak Meclis’te yer almasını sağlayan koltuk değneği Cemaat olmuştur. Anayasa değişikliği referandumunda bile Gülen Hoca Efendi “Bu referandumda mümkün olsa ölülerinize bile oy kullandırın” demedi mi? Kapı kapı dolaşılıp insanlar ikna edilmedi mi? Bugünkü iktidar, bu ortağına yargıyı, emniyeti teslim etmiş, bazı konularda ortaklık yapmıştır. İktidar-Cemaat kavgasının başlarında Başbakan “Ne istedilerse vermedik mi?” demedi mi? Şimdi, niye ağlıyor? Böylesine kurulan bir ortaklık iki tarafın da rızası ile olmuştur.
Cemaatin 17 Aralık’ta “Yolsuzluk ve rüşvet Operasyonu”na imza atması, Başbakan ile oğlu arasındaki konuşmalarını sızdırması, daha sonra ard arda gelen ses kayıtları öyle görünüyor ki, Başbakan’daki kin ve nefret duygularını kamçılıyor. Acaba, yolsuzluk operasyonu yapılmasa, ses kayıtları ortalara düşmese Başbakan aynı Cemaate, aynı şekilde yüklenir miydi? Sanmıyoruz.
11 yıllık ortaklıkta “Bizi aldatmışlar” demek çözüm mü? Sizi, içine düştüğünüz bu çıkmazdan kurtarır mı? Daha düne kadar Başbakan da, kurmayları da “Cemaat, devleti ele geçirmiş” diyenlere “Bunu söyleyenler Hükümetimize karşı cephe açanlardır. Cemaatin devleti ele geçirdiğini iddia edenlerin bu sözlerine kargalar bile güler” diyen siz değil miydiniz?
ÖKÜZ ÖLDÜ ORTAKLIK BİTTİ
Şurası çok açık:
AKP Hükümeti, Cemaatle çıkar ilişkisi kurmuş, Hükümetin gizli koalisyon ortağı olarak benimsemiştir. Çıkar çatışması sonrası da her iki taraf da eteklerindeki taşları dökmeye başlamışlardır. Bunları görüyor ve yaşıyoruz. Şimdi cemaat linç edilmeye çalışılıyor. Buna da her kesim davet ediliyor. Bu sorun, AKP ile cemaat arasındadır ve kitleleri bu oyuna davet etmek son derece yanlıştır.
Bugüne kadar Fethullah Hoca Efendi’ye söz söyletmeyen, Amerika’ya davetiye çıkaran, meydanlardan selam gönderip “Gel artık bitsin bu hasret” diyen Başbakan’ın kendisi değil miydi? Bugün ne oldu da, PKK için, bebek katili için söylenmeyen sözler Hoca Efendi için söyleniyor? Bugün, her iki taraf arasındaki çatışma neden meydanlara taşınıyor? Bu çatışmadan her iki taraf da zarar görüyor ve görecek gibi de görünüyor. Ancak, en büyük zararın ülkemize, ekonomimize ve geleceğimize olacağının da artık farkına varmalıyız.
Hükümet ile Cemaat ortaklığında askere, medyaya, üniversite hocalarına ve diğer kesimlere adeta “kumpas” kurulurken sesi çıkmayanların, aynı kumpasın kendilerine kurulduğunu gördüklerinde ayağa kalkmaları ve Cemaate karşı imha hareketi başlatmaları inandırıcı olabilir mi? Baykal ve MHP üst yöneticilerine ahlak dışı görüntülerle kurulan kumpasları destekleyen ve bunu meydanlara taşıyan bizzat Başbakan olmadı mı?
SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK
Şunu da açık biçimde belirtelim:
Biz, her zaman yasa dışı dinlemelerin karşısında olduk, bugün de karşısındayız. Kişilerin hürriyetlerini kısıtlayan her karara da tepkiliyiz. Hukukun üstünlüğüne ve tarafsız kalmasına da inanıyoruz. Teröre olduğu kadar, polis şiddetinin de karşısındayız. Huzur ve güven ortamının ülkemize zenginlik katacağı görüşündeyiz. Mezhep ayrımcılığına, kişilerin düşünce özgürlüklerinin engellenmesine de her zaman tepkiliyiz.
AKP Hükümeti, Cemaati orduya “kumpas” kurmakla suçlamıştı. Şimdi, haksız tutukluluk dönemi bitti, tahliyeler başladı. Bunu bile siyasi bir başarı ile olarak görüp, bundan pay çıkarmaya çalışıyorlar. Aynısının kendilerine de yapıldığı izlenimi verip, ortaya çıkan yolsuzluk ve ses kayıtlarından kurtulma savaşı veriyorlar. Bu sayede Cemaate olan kin ve nefretlerini yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. AKP tabanındaki kaymaları önleme çalışmaları tutar mı, bunu 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerden sonra hep birlikte göreceğiz.
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın