Uluslararası Politika dünyasında, güçlü devletlerin, hak hukuk çerçevesinde değil, kendi çıkarları doğrultusunda masaya koydukları kurallar insan, ülke, millet, kavim, ırk, demokrasi, özgürlük ve dokunulmazlık haklarına uysa da uymasa da geçerli oluyor. Zaten buna itiraz edeni de bir şekilde pasifize ediyorlar, kendilerine has yöntemlerle.
Bölgemizin yakın tarihinde bu tür uygulamaların örneğinden bol miktarda bulmak mümkün.
20’nci yüzyılın başından başlarsak, Mekke Şerifi Hüseyin’e Fransız-İngiliz işbirliği ile atılan kazığın tarihi 1916.
İngilizlerin “Seni Birleşik Arap Devleti’nin Kralı yapacağız” vaadine kanarak Osmanlı’ya isyan bayrağını açan ve İngilizlere köle gibi hizmet eden Mekke Şerifi Hüseyin’in İngiliz ve Fransız diplomatları Syces ile Picot’un -kendi devletleri adına- Ortadoğu’nun paylaşımını içeren 1916 yılında imzaladıkları Antlaşmanın 1918’de, Lenin Rusya’sı tarafından açıklanması sonrasında “Aldatıldım” demesi, “Güçlü devletlerin uluslararası politikada, etik olmasa da, kendi kurallarını uygulamasının” en güzel örneklerden bir tanesi.
Sonraki yıllarda yaşanan olaylarda da bu örneklere sıkça rastlamak mümkün.
Son günlerde Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sonrasında bu iki ülkenin uluslararası politika dünyasına kadar uzayan sorunları, aralarındaki benzerlikleri de öne çıkarmaya başladı.
Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu’nun aldığı Rusya’ya ilhak kararı, 16 Mart’ta yapılacak referandumda Kırım halkı tarafından da onaylanırsa, Kırım’ın Rusya’ya ilhakı ya da katılımının yasallaşma kapıları açılacak.
Korkuların en büyüğünü belli ki Rum lider Anastasiadis taşıyor.
İrlanda’nın başkenti Dublin’de, Avrupa Halk Partisi’nin (AHP) AB Komisyonu Başkanı adayını belirlemek amacıyla yapılan toplantıya katılan Rum lider Anastasiadis, arada Almanya Başbakanı Angela Merkel’le yaptığı görüşmede “Ukrayna’da yaşanan kriz akıllara Kıbrıs’ı getiriyor” demesi hiçte tesadüf değil.
Rusya askeri gücüne, ekonomisine, nüfusuna, zengin maden kaynaklarına ve dış satımından elde ettiği gelire güvenerek ABD ile AB’nin oluşturduğu “Batı İttifakı”na karşı, Çin dahil olmak üzere sınır komşuları ile birlikte oluşturduğu “Şangay İşbirliği Örgütü” ile karşı cephe veya “Doğu İttifakı”nı oluşturmaya çalışıyor. Bunda son derece başarılı da oldu.
Suriye’nin, Irak’ın, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Libya’nın ve benzeri sorunlu ülkelerin toprak bütünlüğünü destekleyen, ayrılmaları kabullenmeyeceğini her zaman dile getiren Rusya, Gürcistan’da oynadığı oyuna bir adım daha ekleyerek, aynısını şimdi Ukrayna’da sahneye koydu.
Meclisin aldığı “Rusya’ya İlhak kararı”nı Kırım özerk Cumhuriyeti halkı 16 Mart’ta yapılacak referandumunda onaylarsa- ki nüfusunun yüzde 62’si Rus olduğu için kesinlikle referandumdan “Evet” kararı çıkacaktır- 21. yüzyılın başında “Uluslararası Politika Uygulamaları”na yeni bir kavram ve eylem girmiş olacaktır.
Kalabalık nüfusların içinde yer alan azınlıklar, kendi Meclislerinde alacakları ilhak kararları ve kendi bölgelerinde yapacakları referandumla anavatan saydıkları ülkelere bağlanabilecekler.
İşte Anastasiadis’in korkusu da burada başlamakta ve kaygıları da günbegün yükselmekte. Anastasiadis’e göre Kırım’ın Rusya’ya ilhak etmesi, Kıbrıs Türkleri için de Türkiye’ye ilhak kapılarını yasal yollardan açacaktır. KKTC Meclisi benzeri bir şekilde “Türkiye’ye ilhak kararı” alır ve yapılacak Referandumda da aynen Kırım’da olduğu gibi Kıbrıslı Türkler “Türkiye’ye ilhak kararı”nı onaylarlarsa, ABD’nin ve AB’nin karşı çıkmak olanakları artık olmayacak ve adanın üçte biri de elden ebediyen uçacaktır…
Ata ATUN
e-mail: [email protected]
10 Mart 2014
Bir yanıt yazın