Bugünün krizi, Ocak 2011’de Başkan Obama’nın “Birliğin Durumu” konuşmasında,” Tehlikede olan şey, Amerika’nın dünya haritasında yalnızca bir yer edinmesini sağlayan değil aynı zamanda tüm dünyayı aydınlatmasını sağlayan liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğiyle ilgilidir” ifadesiyle,
Friedrich Nietzsche’nin, “Sen yeni bir kudret ve yeni bir hak mısın? Kendi kendine dönen bir çark mısın? Yıldızları da zorlayabilir misin senin etrafında dönsünler diye?” ifadesindeki çatışmadan çıkıyor.
*
ABD liderliğinin sürmesi için Ulusal Güvenlik Stratejisinde belirtildiği üzere farklı coğrafyaların sorunlarının sadece askeri değil yeniden yapılanma, kalkınma,yetki devri,eğitim gibi insan odaklı yöntemlerle çözüleceği esasındaki dış politikasını yürütüyor.
*
Mesela, binlerce yıllık süreçte Türk Milletinin; bazen efendi, bazen köle ve bazen birbirlerinin amansız düşmanı olarak bozkırdan batıya hareketinde ihtilafları ve ittifaklarının engin sentezinde tam bağımsızlık, huzur ve refaha sahip olmak, devletin millet egemenliğini esasına dayanması, aklın ve ilmin rehberliğinde Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyine çıkarılması hedeflerinin günümüzdeki izdüşümü olan ve devlet hayatını,fikir hayatını,ekonomik hayatı ve toplumsal yapıya ilişkin fikir ve ilkeleri kapsayan Kemalist felsefeden öte bir referansının olmadığını hiçe sayıyor.
Kemalist felsefedeki bireyin devlete devretmediği hak ve yetkilerini haksız saldırılara karşı korumak ve bireyin mutluluğunu sağlamak amacına ya da, Atatürk’ün “Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz” ifadesine aldırmıyor: bir İslamcı siyaseti ve garip inanışını Türkiye’ye iktidar yapıyor.
*
Ya da, ABD İsrail’i kuşatan ve petrolün sahibi Ortadoğu ülkelerinde tehdit unsuru olarak tanımladığı farklı etnik,mezhepsel veya ideolojik grupların siyasal sistem dışına itilmiş olmasının toplumsal istikrarı sağlamadığına, Arap ülkelerindeki otoriter yönetimlerinin varlıklarını sürdürmek için ülke dinamiklerini tükettikleri ve Batıya dayanmak zorunda kaldıklarına hükmediyor.
O yüzden Arap ülkelerinde halkların ağır yoksulluk,yolsuzluk ve asayiş sorunlarına çözüm olması için rejim karşıtı ya da tehdit unsuru olarak tanımlanan İslamcı Müslüman Kardeşler örgütü ve benzelerine yasal siyaset yolu açıyor.
*
Halbuki İslam dininin bir siyaset teorisi yoktur, dinî rehber alan hiçbir ülkenin abad olmadığı da biliniyor.
Rağmen ABD: İslam ülkelerinde değiştirilen sosyolojiler üzerinde bireysel dini duyguları ağır basan halklar yerine dini arayışları öne çıkaran partileşmeye inanan milyonlarca insanın yetiştirilmesine öncülük ediyor.
Çıkarlarına ilişiklendirilmiş islami örgütlerin önderliğinde Türkiye’den sonra, yakın zaman önce otoriter iktidarlarla oluşturduğu Tunus,Libya,Mısır,Suriye gibi Arap İslam ülkeleri meydanlarından yıllardır katmerleşmiş yolsuzluk ve yoksulluklar üzerinden gaza getirdiği bir kısım halkı,
Bilmedikleri demokrasi,insan hakları,özgürlük söylemleriyle ülkelerinin siyasetini,ekonomisi ve sosyo-kültürel yapısını dönüştürmeye yöneltiyor.
*
Sonra neden olduğu yüzbinlerce insanın kaybı,yaşanan büyük trajediler ve dehşetli kargaşa ikliminde İslamcılığın demokrasi ile alakasız olduğunu: İslamcılıkla ülke ekonomilerinin rekabetçi baskılara dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde tutmanın söz konusu olamayacağı: Cihad örgütlerinin bu karanlıktan beslendiğini: Bu yüzden İsrail’in güvenliğinin beklemede kaldığını anlarken, kamusal vicdanında en ufak bir üzüntü ya da bir pişmanlık hissetmemeyi de sağlıyor.
Mısır’da demokrasiyi kullanarak ülkeyi dine dayalı bir yönetim şekline zorlayan ve kitleleri İslami Cihad’a yönlendirenMursi ve Müslüman Kardeşler örgütünü iktidardan uzaklaştırıyor.
Benzer durumuyla siyasi lider Erdoğan ve dini lider Gülen’e kurdurduğu yeniTürkiye’nin paralel devlet yapısından cemaati hızla tasfiye ediyor,diğeri sırasını bekliyor.
Suudi Arabistan’a da Müslüman Kardeşler örgütünü yasaklatıyor -yoksa,bütün bu hamlelerle başka bir hedefe mi yönleniyor?*
Nitekim, batılı müttefikleriyle birlikte farklı uluslar,kültürler,diller,dinler ve mezheplerde Ortadoğu’dan, Güney Kafkasya, Güney Hazar ve OrtaAsya’da kaynaklara el koymak ve güvenliği sağlamak zorunluluğunda yeni meydanını Ukrayna/Kiev’de kuruyor.
Bu kez Rusya’nın boru hatları üzerindeki ve Bağımsız Devletler toplulukları ve Şangay İşbirliği Örgütü aracılığıyla yürüttüğü rekabetinde Ortadoğu’da, Orta Asya’da nüfuz oluşturabildiği taktirde yeniden güç olmasının önünü tıkıyor.
*
21 Şubat 2014’de Ukrayna Cumhurbaşkanı V.Yanukoviç, muhalefet liderleri ile Avrupa Birliği ve Rusya’nın temsilcileriyle imzalanan anlaşma doğrultusunda,
Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin kararının alınması, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini sınırlandıran eski anayasaya dönülmesi gerekirken ve mevcut yönetimin erken seçimlere kadar iktidarda kalması öngörülürken,meydanlara dökülen muhalefetin darbe yapmasına cesaret veriliyor, anlaşmalar uygulanmıyor.
İslam ülkelerindeki krizden daha büyüğü, doğrudan-doğruya ABD/NATO ile Rusya arasında ideolojik değil, stratejik bir kapışma alanı daha oluşuyor.
*
Aynı sıralarda bir hamle de Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun tek hedefi olan rejimi değiştirme ısrarıyla sonuçsuz kapanan Cenevre II Barış Konferansı ikinci tur görüşmelerinin ardından Suriye krizine yapılıyor.
Rejime karşı bir araya getirilen, birbirinden çok farklı gruplar ve bireylerden oluşan, her bir grubun diğer gruplardan ciddi farklılar gösteren bir takım hak ve iddiaları temsil eden Koalisyon yapısı ve çatışma performansı güçsüz Özgür Suriye Ordusu’nun, temsil ettiği ABD’nin müzakere masasındaki elini zayıf bıraktığı anlaşılmıştır.
Önce Suudi Arabistan sponsor olduğu İslamcı militanları ülkesine çekiyor, ardından İtalya yeni bir plan sunuyor:
*
Yeni planda, Beşar Esad’ın Suriye’nin geleceğinde yeri yok gibi söylemlere son verilmesi ve Esad’la işbirliği yapılması isteniyor.
Böylece Suriye’de mevcut yönetimin katılımıyla, iktidar geçişinin ileriye götürülerek sonuca ulaşacağı öngörülüyor.
Üstelik,plan parlamentonun Haziran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimini iki yıl daha uzatma hazırlıklarında olduğu bir süreçte Suriye’deki eğilimlere uygun görülüyor.
Bu suretle, Suriye rejim kanadından gelecek itirazların önünün kesileceği ve Rusya’nın yeni Suriye kurulması sürecinden dışlanması hedefleniyor.
*
ABD ve Rusya arasında yeni bir soğuk savaş başlamıştır.
2008 krizinin yarattığı genel durgunluğun ortasında gerilim yaşayan ABD müttefiki gelişmiş ülkelerle birlikte, Rusya gibi kişi başına milli geliri belli seviyeye ulaşan gelişmekte olan ülkelerin teknolojik olarak gelişmemiş üretim biçimine bağlı kalmaları, yurtiçi aktivitelerinin eksikleri, finansman kısıtlılığı, kimi sektörde aşırı üretim kapasitesi ya da yatırım talebinin zayıf olması gibi kendi iç sorunları nedeniyle gelişmiş ülke kategorisine ulaşmalarının olanaksızlığı üzerinde yeni bir soğuk savaşı inşa ediyor.