Zor bir dönem geçirmekteyiz.
Son yıllarda Türkiye’nin başarılarından ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünya genelinde gördüğü ilgi ve saygıdan rahatsız olanlar ilk olarak “Gezi Olayları” ve ardından “17 Aralık Darbe Girişimi” gibi gelişmelere “denize düşen yılana sarılır” misali “dört elle sarılmaktalar”.
Türkiye’nin Ekonomik Hamleleri’ni, diplomatik başarılarını, iç politikasına yönelik toplumsal barış girişimlerini büyük bir rahatsızlıkla izleyen “Türkiye karşıtı çevreler” Gezi’de ilk önce umutlanıp sonra büyük bir hüsrana uğradıktan sonra “17 Aralık Darbe Girşimi” sayesinde tekrardan canlandılar.
AB genelinde ama özelikle Almanya’da bazı politik çevrelerin son iki aydır gündeme gelen açıklamaları ve Alman Medyası’nın aynı süre içinde oldukça bol sayıda “Türkiye karşıtı” ve de “Türkiye’ye yönelik ön yargılarla dolu” yorumlara ve haberlere yer vermesi elbette durup, dururken olmuyor.
Türkiye’den de aldıkları destek ve servis edilen “kirli propaganda” malzemesi ile bu çevreler şu sıraklar oldukça aktif konumdalar.
Özellikle “cemaat tetikçileri” Alman Medyası’na yönelik “Türkiye’nin imajına zarar verici” içerikteki haber ve yorumları sürekli servis ederken ulusalcı-kemalist kesimlerde sanki bir tür “yarış” yaparcasına bu konuda geri kalmamaya çalışmaktalar.
Türkiye’de artık çok iyi tanıdığımız bir medya grubu da Almanya’daki ortağı aracılığıyla “AK Parti’ye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve özünde Türkiye’ye karşı” her türlü çabayı sergilemekten geri kalmıyor.
“İnternet Yasası” içeriği çarpıtılarak “Türkiye, İran’ın bile gerisinde” tarzı haberler servis ediliyor.
“HSYK” konusunda “kasıtlı yanlış habercilik” ve “kirli propaganda” ile “Adalet bağımsız” değil sloganı Alman gazetecilerinin kafasına sokulmaya çalışılıyor.
Montaj olduğu artık çok açık ortada olan sözde “dinleme kayıtları” ile ilgili “yalanlar gerçekmiş” gibi pazarlanarak “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imajı zedelenmeye” çalışılıyor.
Elbette Alman Medyası’nın belli bir kesimi bu tarz servis edilen “malzemeyi” hiç bir araştırmaya gerek duymaksızın “altın madeni bulmuşcasına” istsimar ediyor.
Türkiye’nin faşizmi tam anlamıyla yaşadığı 12 Eylül Askeri Cuntası döneminde “demokrasi”, “insan hakları”, “fikir özgürlüğü” istediğimiz ve “idama”, “işkenceler”, “Ergenekon’a”, “Jitem’e”, “yargısız infazlara” karşı olduğumuz için bizlere “vatan haini” diye çamur atan kesimlerin bugün “demokratikleşen”, “ülkede kan dökülmesine son veren”, “düşünce özgürlüğünün ve inanç özgürlüğünün dört dörtlük yaşanmakta” olduğu Türkiye’ye karşı yapmakta oldukları “hainliği” yani aslında doğru tanımlama ile “vatan hainliğini” derin bir keder ve her geçen gün artan bir nefretle izleyen bizler ise bu yaşadıklarımıza inanmakta zorluk çekmekteyiz.
Türkiye’nin belki de en çok “kendini anlatması” gereken bir dönemdeyiz.
AB nezdinde Türkiye’ye yönelik olarak “kötü oyunların planlanmakta” olduğunu maalesef izlemekte ve duyumlar almaktayız.
Buna paralel olarak AB genelinde 22 ve 25 Mayıs 2014 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Avrupa Parlamentosu Seçimleri’ne yönelik şimdiden büyük bir seçim başarısı sağlaması beklenen Avrupa Aşırı Sağ Hareketi’nin de ana propaganda malzemesi sadece “AB ve Avro karşıtlığı” değil, “Türkiye, Türkler ve Müslümanlar da” aşırı sağ propagandanın en çok istismar ettiği konuların başında gelmekte.
Bu nedenle “İnternet Yasa’mızı”, “aslında AB standartlarıyla hiç çelişmeyen HSYK düzenlememizi”, ya da “ülkemizde yolsuzluk sorunu değil yolsuzluk bahanesi ile demokrasiye saldırı sorunu olduğu gerçeğini” anlatmaya çalıştığımız ve ülkemizde yaşananların aslında “kemalist oligarşi dönemine dönme” çabaları olduğunu tüm dostlarımıza açıklamaya uğraştığımız bir dönemde CHP’yi temsilen AB ülkelerine ve örneğin Almanya’ya gelen politikacıların ülkemiz hakkında yaptıkları “gerçek dışı çirkin propaganda” öylesine “hazin” bir olay ki bunu Türkiye’de tüm insanlarımızın da bilmesi ve CHP’nin ana muhalefet partisi olmasına rağmen “Türkiye’nin imajına verdiği zararı” görmesi gerektiği inancındayım.
İşte size CHP’nin özellikle Almanya’da Türkiye’yi “savunmak” yerine nasıl “yerden, yere vurduğunun” son örneğini sunmak istiyorum.
CHP “Yurt Dışı Yapısı” 25 Mayıs 2014 günü Almanya genelinde Avrupa Parlamentosu Seçimleri’nin ama bazı eyaletlerde de yerel seçimlerin yapılacağı Almanya’nın Mannheim isimli yerel seçim propagandalarının yaşandığı kente CHP milletvekilleri Kamer Genç ile Dr. Canan Yüceer’i davet etmiş.
Ve CHP milletvekili Kamer Genç de nasıl olduysa Türkiye milletvekili olduğunu unutuverip başlamış “Türkiye aleyhinde atıp, tutmaya”.
Elimde o toplantının baştan sona bir izleyici tarafından kaydedilmiş “amatör çekimi” var. Ancak ben “hukuk devletine olan inancım ve saygımdan” dolayı sadece “Sözcü Gazetesi’nin” 1 Mart 2014 tarihli haberini kaynak olarak sunmayı tercih ediyorum. CHP’li milletvekilinin “Türkiye’yi nasıl karakadığını” ulusalcı kemalist çevrelerin gazetesi “dört dörtük” belgelemiş zaten.
Söz konusu gazeteden aynen aktarıyorum: “Türkiye’deki son siyasi durumu ve gelişmeleri kendine özgü üslubuyla anlatan Genç, Türkiye Cumhuriyeti’nin artık fiilen bitirildiğini ve diktatörlüğe gidildiğini söyledi. “Tayyip ve adamları şimdi stadyum tipi hapishaneler arıyor. Muhalifleri dolduracaklar” diyen Genç şöyle konuştu:
“Tayyip tavırları ve söylemleriyle iç savaş çıkarmaya çalışıyor. 250 bin kişilik polis kadrosu kurdu, içinde El Kaide’ci, El Nusra’cı ne ararsan var. Gezi eylemlerinde, bilerek insanların kafasına gaz bombalarını sıktılar. Bilerek hedef alıp öldürdüler. Hep Alevi gençleri hedef aldılar, çünkü amaçları Alevi- Sünni kavgası çıkartıp bundan siyasi rant sağlamaktır.
Medyayı ele geçirdi. Devletin bütün kurumlarını çökertti. Yargıyı da artık eline geçirdi. Pislikleri ortaya döküldükçe her şeyi yaparlar. Seçimleri de erteleyebilirler. Oylarının düştüğünü fark ederlerse yaparlar.
Herkes bize, neden hep CHP milletvekilleri dövülüyor, siz de dövün, diyor. Arkadaşlar, biz niye adam dövelim, bu bize yakışmaz. Ama onlar iyice azıttı. Çünkü biz konuştukça çıkarları sarsılıyor. İçlerinde ihale alan vekiller var. Yumruk atmak için muştayla gelenler, bıçakla gelenler var. Mecliste mücadele şartlarımız giderek zayıflıyor.
Tayyip’in 2013 projesi hayal oldu. Şimdi Anadolu İslam Devleti’ni açıklama peşinde. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır bildirisi de bu yöndeydi. Bu işi birlikte yapacaklar. 30 Mart’ta iyi oy alırsa hemen bunu harekete geçirebilir.”
Evet Kamer Genç gördüğünüz gibi “hızını alamamış” ve “Türkiye hakkında asılsız iddialarda” bulunmuş.
Alman Aşırı Sağı ya da Türkiye’yi AB üyesi olarak görmek istemeyen kesimlerin bile “hayal gücünü aşan” iddialarını sıralamış.
Bence bu iddiaların her biri tam bir “skandal” ve “utanç verici karalamalar”.
Türkiye’yi “Latin Amerika’dan hatırlayacağımız şekilde faşist bir diktatörlük” şeklinde tanımla çabasıyla “muhalefeti doldurmak için hükümetin stadyumlar ve büyük hapishaneler aradığını” iddia etmiş. Bu iddiaya denilebilecek tek “kibar” laf: “İnsaf” olur her halde.
“İçinde El-Kaide’ci, El Nusra’cıların olduğu bir Emniyet Teşkilatı’ndan” bahseden ya “ne dediğini” bilmiyor ya da özellikle “Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Teşkilatı içinde polis üniformalı terörsitlerin barındığı” tarzı çok ağır bir suçlamayı kasıtlı yayıyor olabilir. Özellikle “cemaat” tarafından uygulanmaya çalışılan “Suriye’deki teröristlere silah taşıyan MİT TIR’ları” komplosunun ardından Kamer Genç tarafından ortaya atılan bu iddia bana Kamer Genç’in geçmişte eski Başbakanlardan Tansu Çiller ile olan “sıkı ilişkisini” hatırlatıverdi bir anda.
Hadi onun aslında Türkiye’de “ulusalcı-kemalist, cemaat, ergenekon artıkları ve 2002 öncesinin hayalini kuran fazi lobisi ittifakının” kışkırtmaya çalıştığı “Alevi-Sunni Kavgası” konusunda hükümeti suçlamasını bir kenara bırakalım.
Hatta geçmişte “Brüksel’ yakınında bir TV kanalının neredeyse daimi misafiri olduğunu da” unutarak “PKK, Anadolu İslam Devleti” tarzı “safsatalarını da” önemsemeyip ciddiye almayalım.
Ancak TBMM ve bu meclisin üyeleri hakkında dile getirdikleri kabul edilebilir değil kesinlikle!
Meclise “muştayla, bıçakla gelen” kavgacı vekiller olduğunu iddia edenin kanıtlaması gerekir. Almanya’da bu iddiaları duyan Almanların “TBMM hakkında neler düşündüklerini” bilmek bile istemiyoırum.
CHP milltevekili Kamer Genç’in, “CHP Yurt Dışı Yapısı’nın” misafiri olarak Mannheim’de dile getirdiği Türkiye hakkında bu iddiaları bugüne kadar “Alman Aşırı Sağı” bile “üretemedi”!
Bu mu Türkiye’nin ana muhalefet partisinin “Türkiye’ye Hizmeti”? Ya da CHP kime “Hizmet” etmekte?
Tekrar ediyorum kaynağım ulusalcı-kemalist bir gazete ve haberi kaleme alan da o gazetenin Almanya temsilcisi. Konuşan Kamer Genç. CHP milletvekili!
Ve iddiaların çoğu “gerçek dışı”. Ayrıca çok ağır iddialar.
Bu yapılan “Türkiye’nin uluslararası imajına büyük bir zarar verme çabası” değildir de nedir?
Çok merak ediyorum CHP bu konuda “ne diyecek?” acaba.
Ancak Kamer Genç’in “Emniyet Teşkilatı” ve TBMM” hakkında söylediklerine hukuk devletinin kayıtsız kalması bence imkansız!
Türkiye’nin Ekonomik Hamleleri’ni, diplomatik başarılarını, iç politikasına yönelik toplumsal barış girişimlerini büyük bir rahatsızlıkla izleyen “Türkiye karşıtı çevreler” Gezi’de ilk önce umutlanıp sonra büyük bir hüsrana uğradıktan sonra “17 Aralık Darbe Girşimi” sayesinde tekrardan canlandılar.
AB genelinde ama özelikle Almanya’da bazı politik çevrelerin son iki aydır gündeme gelen açıklamaları ve Alman Medyası’nın aynı süre içinde oldukça bol sayıda “Türkiye karşıtı” ve de “Türkiye’ye yönelik ön yargılarla dolu” yorumlara ve haberlere yer vermesi elbette durup, dururken olmuyor.
Türkiye’den de aldıkları destek ve servis edilen “kirli propaganda” malzemesi ile bu çevreler şu sıraklar oldukça aktif konumdalar.
Özellikle “cemaat tetikçileri” Alman Medyası’na yönelik “Türkiye’nin imajına zarar verici” içerikteki haber ve yorumları sürekli servis ederken ulusalcı-kemalist kesimlerde sanki bir tür “yarış” yaparcasına bu konuda geri kalmamaya çalışmaktalar.
Türkiye’de artık çok iyi tanıdığımız bir medya grubu da Almanya’daki ortağı aracılığıyla “AK Parti’ye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve özünde Türkiye’ye karşı” her türlü çabayı sergilemekten geri kalmıyor.
“İnternet Yasası” içeriği çarpıtılarak “Türkiye, İran’ın bile gerisinde” tarzı haberler servis ediliyor.
“HSYK” konusunda “kasıtlı yanlış habercilik” ve “kirli propaganda” ile “Adalet bağımsız” değil sloganı Alman gazetecilerinin kafasına sokulmaya çalışılıyor.
Montaj olduğu artık çok açık ortada olan sözde “dinleme kayıtları” ile ilgili “yalanlar gerçekmiş” gibi pazarlanarak “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imajı zedelenmeye” çalışılıyor.
Elbette Alman Medyası’nın belli bir kesimi bu tarz servis edilen “malzemeyi” hiç bir araştırmaya gerek duymaksızın “altın madeni bulmuşcasına” istsimar ediyor.
Türkiye’nin faşizmi tam anlamıyla yaşadığı 12 Eylül Askeri Cuntası döneminde “demokrasi”, “insan hakları”, “fikir özgürlüğü” istediğimiz ve “idama”, “işkenceler”, “Ergenekon’a”, “Jitem’e”, “yargısız infazlara” karşı olduğumuz için bizlere “vatan haini” diye çamur atan kesimlerin bugün “demokratikleşen”, “ülkede kan dökülmesine son veren”, “düşünce özgürlüğünün ve inanç özgürlüğünün dört dörtlük yaşanmakta” olduğu Türkiye’ye karşı yapmakta oldukları “hainliği” yani aslında doğru tanımlama ile “vatan hainliğini” derin bir keder ve her geçen gün artan bir nefretle izleyen bizler ise bu yaşadıklarımıza inanmakta zorluk çekmekteyiz.
Türkiye’nin belki de en çok “kendini anlatması” gereken bir dönemdeyiz.
AB nezdinde Türkiye’ye yönelik olarak “kötü oyunların planlanmakta” olduğunu maalesef izlemekte ve duyumlar almaktayız.
Buna paralel olarak AB genelinde 22 ve 25 Mayıs 2014 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Avrupa Parlamentosu Seçimleri’ne yönelik şimdiden büyük bir seçim başarısı sağlaması beklenen Avrupa Aşırı Sağ Hareketi’nin de ana propaganda malzemesi sadece “AB ve Avro karşıtlığı” değil, “Türkiye, Türkler ve Müslümanlar da” aşırı sağ propagandanın en çok istismar ettiği konuların başında gelmekte.
Bu nedenle “İnternet Yasa’mızı”, “aslında AB standartlarıyla hiç çelişmeyen HSYK düzenlememizi”, ya da “ülkemizde yolsuzluk sorunu değil yolsuzluk bahanesi ile demokrasiye saldırı sorunu olduğu gerçeğini” anlatmaya çalıştığımız ve ülkemizde yaşananların aslında “kemalist oligarşi dönemine dönme” çabaları olduğunu tüm dostlarımıza açıklamaya uğraştığımız bir dönemde CHP’yi temsilen AB ülkelerine ve örneğin Almanya’ya gelen politikacıların ülkemiz hakkında yaptıkları “gerçek dışı çirkin propaganda” öylesine “hazin” bir olay ki bunu Türkiye’de tüm insanlarımızın da bilmesi ve CHP’nin ana muhalefet partisi olmasına rağmen “Türkiye’nin imajına verdiği zararı” görmesi gerektiği inancındayım.
İşte size CHP’nin özellikle Almanya’da Türkiye’yi “savunmak” yerine nasıl “yerden, yere vurduğunun” son örneğini sunmak istiyorum.
CHP “Yurt Dışı Yapısı” 25 Mayıs 2014 günü Almanya genelinde Avrupa Parlamentosu Seçimleri’nin ama bazı eyaletlerde de yerel seçimlerin yapılacağı Almanya’nın Mannheim isimli yerel seçim propagandalarının yaşandığı kente CHP milletvekilleri Kamer Genç ile Dr. Canan Yüceer’i davet etmiş.
Ve CHP milletvekili Kamer Genç de nasıl olduysa Türkiye milletvekili olduğunu unutuverip başlamış “Türkiye aleyhinde atıp, tutmaya”.
Elimde o toplantının baştan sona bir izleyici tarafından kaydedilmiş “amatör çekimi” var. Ancak ben “hukuk devletine olan inancım ve saygımdan” dolayı sadece “Sözcü Gazetesi’nin” 1 Mart 2014 tarihli haberini kaynak olarak sunmayı tercih ediyorum. CHP’li milletvekilinin “Türkiye’yi nasıl karakadığını” ulusalcı kemalist çevrelerin gazetesi “dört dörtük” belgelemiş zaten.
Söz konusu gazeteden aynen aktarıyorum: “Türkiye’deki son siyasi durumu ve gelişmeleri kendine özgü üslubuyla anlatan Genç, Türkiye Cumhuriyeti’nin artık fiilen bitirildiğini ve diktatörlüğe gidildiğini söyledi. “Tayyip ve adamları şimdi stadyum tipi hapishaneler arıyor. Muhalifleri dolduracaklar” diyen Genç şöyle konuştu:
“Tayyip tavırları ve söylemleriyle iç savaş çıkarmaya çalışıyor. 250 bin kişilik polis kadrosu kurdu, içinde El Kaide’ci, El Nusra’cı ne ararsan var. Gezi eylemlerinde, bilerek insanların kafasına gaz bombalarını sıktılar. Bilerek hedef alıp öldürdüler. Hep Alevi gençleri hedef aldılar, çünkü amaçları Alevi- Sünni kavgası çıkartıp bundan siyasi rant sağlamaktır.
Medyayı ele geçirdi. Devletin bütün kurumlarını çökertti. Yargıyı da artık eline geçirdi. Pislikleri ortaya döküldükçe her şeyi yaparlar. Seçimleri de erteleyebilirler. Oylarının düştüğünü fark ederlerse yaparlar.
Herkes bize, neden hep CHP milletvekilleri dövülüyor, siz de dövün, diyor. Arkadaşlar, biz niye adam dövelim, bu bize yakışmaz. Ama onlar iyice azıttı. Çünkü biz konuştukça çıkarları sarsılıyor. İçlerinde ihale alan vekiller var. Yumruk atmak için muştayla gelenler, bıçakla gelenler var. Mecliste mücadele şartlarımız giderek zayıflıyor.
Tayyip’in 2013 projesi hayal oldu. Şimdi Anadolu İslam Devleti’ni açıklama peşinde. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır bildirisi de bu yöndeydi. Bu işi birlikte yapacaklar. 30 Mart’ta iyi oy alırsa hemen bunu harekete geçirebilir.”
Evet Kamer Genç gördüğünüz gibi “hızını alamamış” ve “Türkiye hakkında asılsız iddialarda” bulunmuş.
Alman Aşırı Sağı ya da Türkiye’yi AB üyesi olarak görmek istemeyen kesimlerin bile “hayal gücünü aşan” iddialarını sıralamış.
Bence bu iddiaların her biri tam bir “skandal” ve “utanç verici karalamalar”.
Türkiye’yi “Latin Amerika’dan hatırlayacağımız şekilde faşist bir diktatörlük” şeklinde tanımla çabasıyla “muhalefeti doldurmak için hükümetin stadyumlar ve büyük hapishaneler aradığını” iddia etmiş. Bu iddiaya denilebilecek tek “kibar” laf: “İnsaf” olur her halde.
“İçinde El-Kaide’ci, El Nusra’cıların olduğu bir Emniyet Teşkilatı’ndan” bahseden ya “ne dediğini” bilmiyor ya da özellikle “Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Teşkilatı içinde polis üniformalı terörsitlerin barındığı” tarzı çok ağır bir suçlamayı kasıtlı yayıyor olabilir. Özellikle “cemaat” tarafından uygulanmaya çalışılan “Suriye’deki teröristlere silah taşıyan MİT TIR’ları” komplosunun ardından Kamer Genç tarafından ortaya atılan bu iddia bana Kamer Genç’in geçmişte eski Başbakanlardan Tansu Çiller ile olan “sıkı ilişkisini” hatırlatıverdi bir anda.
Hadi onun aslında Türkiye’de “ulusalcı-kemalist, cemaat, ergenekon artıkları ve 2002 öncesinin hayalini kuran fazi lobisi ittifakının” kışkırtmaya çalıştığı “Alevi-Sunni Kavgası” konusunda hükümeti suçlamasını bir kenara bırakalım.
Hatta geçmişte “Brüksel’ yakınında bir TV kanalının neredeyse daimi misafiri olduğunu da” unutarak “PKK, Anadolu İslam Devleti” tarzı “safsatalarını da” önemsemeyip ciddiye almayalım.
Ancak TBMM ve bu meclisin üyeleri hakkında dile getirdikleri kabul edilebilir değil kesinlikle!
Meclise “muştayla, bıçakla gelen” kavgacı vekiller olduğunu iddia edenin kanıtlaması gerekir. Almanya’da bu iddiaları duyan Almanların “TBMM hakkında neler düşündüklerini” bilmek bile istemiyoırum.
CHP milltevekili Kamer Genç’in, “CHP Yurt Dışı Yapısı’nın” misafiri olarak Mannheim’de dile getirdiği Türkiye hakkında bu iddiaları bugüne kadar “Alman Aşırı Sağı” bile “üretemedi”!
Bu mu Türkiye’nin ana muhalefet partisinin “Türkiye’ye Hizmeti”? Ya da CHP kime “Hizmet” etmekte?
Tekrar ediyorum kaynağım ulusalcı-kemalist bir gazete ve haberi kaleme alan da o gazetenin Almanya temsilcisi. Konuşan Kamer Genç. CHP milletvekili!
Ve iddiaların çoğu “gerçek dışı”. Ayrıca çok ağır iddialar.
Bu yapılan “Türkiye’nin uluslararası imajına büyük bir zarar verme çabası” değildir de nedir?
Çok merak ediyorum CHP bu konuda “ne diyecek?” acaba.
Ancak Kamer Genç’in “Emniyet Teşkilatı” ve TBMM” hakkında söylediklerine hukuk devletinin kayıtsız kalması bence imkansız!
Bir yanıt yazın