Başbakan Erdoğan,Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümetin karşılaşmadığı boyutta “Yolsuzluk ve Hırsızlık” suçlamalarıyla karşı karşıyadır.
Düştüğü meşruiyet krizinden MİT baskıları, yargıya el koymalar, internet yasakları gibi sultacı önlemlerle birlikte bir referanduma dönüştürdüğü yerel seçimden bir galibiyetle çıkmayı düşünüyor.
Ne ki, cari açığın uluslararası mali piyasalardan ya da doğrudan dış yatırımla finanse edebilmek zarureti,
Türkiye’yi hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarına ve temel hak ve özgürlüklere saygılı, demokratik, kurumsal ve öngörülebilir olmak zorunda bırakıyor.
O yüzden Başbakan Erdoğan’ın düştüğü meşruiyet krizinden çıkmasının hiç bir olanağı bulunmuyor.
*
Yine de,ABD’nin yeniden galeyana gelen doymak bilmez iştihasıyla neden olduğu Ukrayna krizi ve bu krizin Ortadoğu’da süren krizlere yansıması hali,
Başbakan Erdoğan’ın ABD’nin bölgedeki işlerinde en güvenilir taşeronu olmasından hareketle “kişisel pazarlık yapma” elini güçlendiriyor.
Erdoğan’ın meşruiyet krizinden çıkması olası değildir,ama durumunu daha da bilinmeze sokuyor.
*
Ukrayna AB’nin genişleme politikalarının etkisinde endüstriyel doğusu ile yoksul batısında yaşayanların sosyal eşitsizliği üzerinden bir tampon bölge ve köprü olması bakımından taşıdığı stratejik öneminde bölünmeye gidiyor.
ABD’nin yaptırım tehditlerine karşın Rusya Ukrayna’nın yeni yönetiminin meşruiyetini kabul etmiyor.
Devlet Başkanı Putin, Ukrayna’da silah kullanma yetkisini almasına rağmen, Duma; şu anda askeri operasyon düzenlenmesine gerek olmadığı, krizin barışçıl yoldan giderilebileceğini savunuyor.
Rusya da Batı dünyasının tecrit tehdidi dar görüşlülük olarak kabul ediliyor,bunun olumlu bir rol oynamayacağını kaydediliyor.
Ukrayna krizi -bakınız, Ortadoğu’ya ve dünyaya nasıl yansıyor, Erdoğan’ın kişisel pazarlık yapma eli nasıl da güçleniyor?
*
Başbakan Erdoğan, ABD’nin kimi Arap ve bölge devletlerin yardımıyla faaliyete geçirdiği sürecin Arap toplumları ve topraklarını küçük parçalara ayırmayı, Arap ulusal ordularını zayıflatmayı ve bölgeye İsrail’e bağlı ordular vasıtasıyla hakim olmayı amaçladığı “Yaratıcı Kaos” stratejisinde sıkı bir taşerondur.
Ne ki, ABD desteklediği Erdoğan merkezli İslamcıların ülkelerinde ekonomilerini rekabetçi baskılara, diğer serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde tutmayı başaramayacaklarını,
Demokrasi başlığında hukukun üstünlüğü,insan hakları ve azınlık haklarını güvenceye alamayacaklarını,
Taassuba yönelen toplumların durmaksızın uluslararası İslami Cihad örgütlerini beslediğini,
En önemlisi -bu nedenlerle, İsrail’in güvenliğinin mütemadiyen tehlikede ve beklemede kaldığını farketti.
*
Yanlıştan dönmek için, Rusya ve Çin’e BM merkezinde uluslararası hukukun üstünlüğünde yeni küresel statünün oluşturulması ve tek küresel sistem içinde yer alan ve onun çevresinde birbirine bağlı yapıda ve ilgileri farklı ülkelerin benzer yaklaşımlarda değil,kendilerine en uygun seçeneğin yükümlülüklerini üstlenecekleri yeni bir dünya mutabakatı oluşturulacağı vaadiyle;
Merkezde İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planı: Yeni Suriye’nin kurulması: Savaşı radikal boyuta taşıyan İslamcı unsurların yok edilmesi-sonra, İran’ın nükleer programının engellenmesi gibi konularda birlikte çalışma kararı alındı.
*
Mısır’da İslamcılar iktidar düşürüldü,Müslüman Kardeşler örgütü ve HAMAS’ın faaliyetleri yasaklandı.
Türkiye’de paralel bir devlet oluşumu sağlayan İslamcı Başbakan Erdoğan’a, Fethullah Gülen cemaatinin devletteki yapılanmasının tasfiye etmek,siyasetten men etmek görevi verildi.
*
Ama, 3 yıl aradan sonra İsrail -Filistin arasında geçen Haziran’da başlatılan ve süresi 29 Nisan’da sona erecek olan doğrudan müzakereler;
ABD Dışişleri Bakanı J.Kerry’in İsrail’in bir Yahudi Devleti olarak tanınması ve Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerini kabul etmesi durumunda bir çerçeve anlaşmada uzlaşılabileceği, Filistin-İsrail çatışmasının çözümüne ilişkin nihai belgenin hazırlanması ve onaylanması için en az dokuz ay daha gerekeceği açıklamasını,
Filistinlilerin bu şartlarda bir barış için beş yıl gerektiği, fakat süreyi uzatmak istemedikleri o yüzden bu fikri reddetmeleriyle tıkanmaya doğru gidiyor.
Rusya ve Çin’in bu barışa verdikleri mesai heba olmakla karşı-karşıyadır.
.
*
Ya da Cenevre II Barış Konferansı ikinci tur görüşmeleri, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun tek hedefi olan rejimi değiştirme ısrarıyla sonuçsuz kapanmıştır.
Tek sonuç,rejime karşı bir araya getirilen, birbirinden çok farklı gruplar ve bireylerden oluşan, her bir grubun diğer gruplardan ciddi farklılar gösteren bir takım hak ve iddiaları temsil eden Koalisyon yapısıyla,
Özgür Suriye Ordusu’nun çatışmalarda -gerek, hükümet birlikleri -gerekse, radikal İslamcılara karşı yenilgiye uğradığı -böylece, Koalisyon’un müzakere masasındaki performansının zayıf kaldığının görülmesidir.
Şimdi ABD, Suriye üzerindeki çıkarlarında rejim tarafıyla ortaklaşabilmek için Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonun güçlendirilmesine çalışıyor…
Rusya’nın Yeni Suriye kurulması yolunda verdiği mesai heba olmakla karşı-karşıyadır.
*
5+1 grubu ile İran’ın nükleer programına ilişkin yapılan müzakerelerde, Batılılar İran’ın otomotiv ve petrokimya endüstrilerine,bankalarına,ulaşımına ve tanker sigortalamaya karşı sınırlandırmaları yumuşatmıştır.
Ama müzakereler İran’ın ekonomisine karşı uygulanan yaptırımların kaldırılması talebi ve uluslararası toplumu nükleer programının barışçıl nitelik taşıdığına inandırmanın dar boğazında seyrediyor…
Bu konuda da Rusya’nın çabaları heba olmakla karşı-karşıya bulunuyor.
*
Hem Ortadoğu hem Ukrayna krizi ABD ile Rusya arasında yeniden bir soğuk savaş iklimini oluşturuyor.
Rusya, Ukrayna’nın Batı’nın bazı politikacıları için sadece bir jeopolitik oyun alan olduğu,kendileri için yüzyıllara dayanan ortak tarihin bağladığı kardeş ülke, olduğundan yanadır.
ABD ve müttefiklerinin Ukrayna’da darbe yapanları değil Rusya Federasyonu’nu cezalandırmayı teklif ettiğini ve “Soğuk Savaş”ı canlandırdığını vurguluyor.
ABD ve müttefiklerinin, Maydan militanlarının aşırılıklarıyla siyasi rakipleri ve sıradan vatandaşları taciz etmesine göz yumduğu ifade ediyor.
Yeni Kiev rejiminin Almanya, Fransa ve Polonya dışişleri bakanlarının imzaladığı 21 Şubat Anlaşması’nı çiğnemesini ve “galipler hükümeti” kurarak Rusya ile ilgili herşeye savaş açmasını görmezden geldiği belirtiyor.
O yüzden Ukrayna’nın bir an önce 21 Şubat Anlaşması temeline girmesi ve anlaşma gereği, ülkenin tüm politik güçlerinin ve bölgelerin çıkarları dikkate alınarak meşru ulusal birlik hükümeti kurulmasını şart koyuyor.
*
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise Ukrayna’da yaşanan krize rağmen ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin Rusya ile anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi arzusunda olduklarını, ülkesinin Rusya ile soğuk savaşa dönmek istemediğini belirtirken,
Washington’un Ukrayna’da Batı ile Doğu arasında bir çatışmaya dönüştürme çabasında olmadığını,Ukrayna’da terör faaliyetlerinin bulunduğunun farkında olduğunu ve Rusya ile Ukrayna’da şiddete karşı mücadele etme işbirliğine hazır olduğunu söylüyor.
*
Başbakan Erdoğan çok tecrübeli bir ABD taşeronudur ve ABD’nin Ukrayna’daki çıkarlarına en ziyade destek verecek siyasetçidir.
Üstelik, Türkiye’de Fethullah Gülen cemaatinin devlete sindiği her noktadan tasfiye edilmesi işini de başarıyla yerine getiriyor.
Durumdan vaziyet çıkararak -eh! bir süre daha, kişisel pazarlık eline sahip olmak karşılığı Türkiye’yi yeniden bir kündeye daha getirmek görevini yerine getirebilir…
*
Sonra ya bir uçağa biner giderler ya da bir uçağa biner giderler -aman, ne bileyim işte, esfel-i safiline!
5.3.2014
Bir yanıt yazın