1959 yılının Şubat ayında önce Zürih’te, sonra da İngiltere’nin başkenti Londra’da yapılan toplantıların akabinde Kıbrıs Türk, Kıbrıs Rum, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan tarafından imzalanan 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşmasının ve Anayasasının bütünü içinde yer alan “Garanti Anlaşması”na Rumlar karşılar. Bu anlaşmanın Yunanistan ve İngiltere ile birlikte Türkiye’ye de garantörlük yetkisi vermesi “Megali İdea” yolunu tıkadığı için Rumların hiç işine gelmedi.
Gerçekte Türkiye’nin ada üzerinde hakları ve garantörlüğü, Rumların 1963-1974 yıllarında Kıbrıslı Türklere uyguladıkları soykırımın başarılı olamamasının tek nedeni. Makarios’un silahlı milisleri ve Rum Milli Muhafız Ordusu (EthnikiFruro) bizleri çoktan temizlemiş olacaktı ve 1974 Mutlu Barış Harekatı esnasında da Türk askeri adaya ayak bastığında yanında bir tek Mücahit bulamayacaktı eğer Türkiye garantör ülke konumunda olmasaydı…
Zaten BM’nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararından sonra Rumlar Garanti Anlaşmasına ve Türkiye’nin garantörlüğüne karşı çıkmaya başladılar. Özellikle de 8 Ağustos 1964’de Erenköy’de aldıkları ağır yenilgiden sonra yüksek sesle dillendirmeye başladılar bu isteksizliklerini…
İlk kez Makarios 1 Ocak 1964 sabahı, herhalde yılbaşı gecesi içtiği şaraplardan dalgada olmalıydı ki, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşmasını ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını tek taraflı iptal ettiğini açıklayarak garantörlük uygulamasını ve kavramını kökten ortadan kaldırmak istemişti. Garantör Devletler olan Türkiye ve İngiltere müştereken kendisine aynı gün ültimatom verince ve de “Senin tek taraflı Anayasayı ve Kuruluş Antlaşmasını lav etmek hakkın yok. Açıklamanı geri almazsan biz gelir yerine koyarız” uyarısından sonra söylediklerini açıkça yalamış ve “yanlış anlaşıldım” diyerek sözlerini geri almıştı.
Her ne kadar Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşmasında ve Anayasasında da Türkiye’nin garantörlüğü yazılı olarak bulunuyorsa da, Rumlar 1963-1974 yılları arasında Türklere her saldırdıklarında veya politik kriz yarattıklarında, Türkiye’nin asla müdahale edemeyeceği veya adaya çıkamayacağınadair inançlarından ve Rum Milli Muhafız Ordusunun Türk Ordusundan daha güçlü olduğuna inandıklarından, radyodan ve TV’den “Bekledim de Gelmedin” şarkısını çalıp, hem Kıbrıslı Türklerle hem de Türkiye ile alay ederlerdi kendi akıllarınca.
1974 Mutlu Barış Harekatında boylarının ölçüsünü alan Rumlar, “Bekledim de gelmedin” şarkısını bir daha çalamadılar. Türk askerinin 1974 Mutlu Barış Harekatında Rum Milli Muhafız Ordusunu silip süpürdüğü, adada konuşlanıp kendilerine nefes aldırmadığı ve Kıbrıslı Türklere karşı eskiden yaptıkları gibi tehdit oluşturmalarına izin vermediği için kendilerine kalan tek seçenek, Türkiye’yi ada üzerindeki haklarından ve garantörlük konumundan uzaklaştırabilmek için Avrupa’ya yamalanmak kaldı kendilerine.
Almanya kendi çevresindeki küçük devletleri AB’ye katmak girişimini başlatınca Yunanistan’ın “Veto” tehdidi ile AB’nin kapısından içeri girmeyi başardılar. İlk işleri AB Komisyonlarında köşe başlarına yerleşip, Kıbrıslı Türkleri her haktan mahrum etmek için girişimler başlatmak ve Türkiye aleyhine her tür olumsuzluğu yaratmak oldu.
Avrupa Parlamentosunda ve Komisyonunda Türkiye aleyhine her tür düzenbazlığı yapıp, yanıltıcı sorular sorarak gerek Avrupa Parlamentosunu, gerekse de Avrupa Komisyonunu bağlayıcı, Türkiye’yi de mahkum edici yanıtlar almak uygulamasını başlattılar.
Lazkiye-Gazimağusa feribot ve deniz otobüsü seferleri başlayınca, Avrupa Komisyonuna soru yöneltip, müdahale ederek seferleri durdurmasını istediler ama bu girişimleri ters tepti ve Avrupa Komisyonundan “Gazimağusa Limanı Uluslararası seferlere açıktır, müdahale edemeyiz” kararı çıktı…..(Devam Edecek)
Ata ATUN
e-mail: [email protected]
5 Mart 2014
Bir yanıt yazın