RUSYA MISIR YAKINLAŞMASI VE HİBRİT POLİTİKALAR
Mısır, Soğuk Savaş döneminde daha çok Sovyetler Birliği’ne yakın durmaktaydı. Bu durum özellikle Cemal Abdünnasır’ın pragmatik politikaları sonucu idi. Başta ABD olmak üzere batı ülkeleriyle ilişkilerin kesilmesi, Asvan Barajı gibi başlanmış projelerin yarıda bırakılması, Mısır’ı adeta Moskova’nın kucağına itmiştir. Nasır döneminde Mısır savaş gücü önemli ölçüde Sovyetler Birliği’ne bağlı hale gelmiştir. 1970’te Nasır’ın ölümü ve Enver Sedat’ın başa geçmesiyle batıya yakınlaşma politikalarının öne çıktığını görmekteyiz. İsrail ve ABD ile yapılan Camp David Zirvesi bu politikanın en sıcak dönemi sayılır. Sedat İsrail ile barışın bedelini hayatıyla ödemiştir. Bununla beraber yerine geçen Mubarek te batıya bu arada İsrail’e yakın durma politikalarını önemli ölçüde muhafaza etmiştir.
Arap Baharı sonrası gelişmeler sonucu Mubarek’in uzun iktidarının sona ermesi ve Mursi’nin başkan seçilmesi, Mısır dış politikasında radikal bir değişiklik izlenimine yol açmamıştır. İsrail ile ilişkilerdeki bazı uygulamalar hariç. Zaten şartlar Nasır döneminden çok farklı özellikler arzetmektedir. Bununla beraber Mısır’ın “hibrit” özelliği her alanda kendini göstermektedir. Mesela hava gücüne daha çok ABD yapımı uçaklar damgasını vurduğu halde Rus yapımı olanlar hiç te küçümsenemez. Bugünkü şartlarda ABD ilave taleplere olumsuz cevap vermektedir. Bu durum ülkeyi Rusya’ya yaklaştırmaktadır. Hava gücünde yaşanan bu zikzak ve hibrit özellikle dış politikada da kendini göstermektedir. Bu bağlamda örneğin Türkiye’nin de Rusya ile çok daha yüksek miktarda ticari ilişkileri, zaman zaman siyasi yakınlaşmaları sözkonusudur. Ancak Türk silahlık kuvvetlerinde Rus yapımı silahların ağırlığından bahsedilemez. Bu bakımdan Türkiye’nin ABD baskılarını zaman zaman Rusya ile dengelemesi dış politikasına hibrit vasfı vermez.
ABD’nin pek hazzetmediği Müslüman Kardeşler’in desteği ile başkan seçilen Mursi, 2013 yazında başlayan “Karşı-Arap Baharı” olayları ile iktidardan düşmüş, hapse atılmıştır. Askeri güce dayanarak yönetimi ele alan Sisi, adım adım meşruiyet basamaklarını tesis ederek Mısır devlet başkanlığına hazırlanmaktadır. Ortadoğu’da hızla değişen/değiştikçe kaypaklaşan dengeler Sovyet sonrası yeniden bölgeye dönmek isteyen Rusya için yeni fırsatlar ortaya çıkarmıştır. Suriye’de yaşananlar Rusya açısından küçümsenmeyecek bir imkandır. Yeterince farkına varılmayan Suriye fırsatının İsrail, dolayısıyla güçlü ABD lobileri ayağı bu bakımdan önemlidir. Suriye fırsatının bir de İran ve Irak ayağı var ki Rusya açısından bunlar da değerlendirilmektedir. Batı için Elkaide, Nusra veya IŞİD gibi çıkmazlar, Moskova için bu sofranın çeşnileri kabul edilmelidir. Tam da işlerin çıkmazda olduğu bir sırada Rusya, Şam yönetimi ile Akdeniz’de ortak enerji anlaşması imzaladı. Mısır’daki fırsat da bir bakıma buna benzemektedir.
Sisi’nin iktidarı ele geçirmesinden sonra, Suudi Arabistan ve bazı körfez ülkeleri askeri yönetimin acil nakit ihtiyacını karşılamıştır. Kahire meydanlarında kanlı olaylar yaşanırken bazı batı başkentlerinden cılız sesler çıkmış, belki de bunlar kamuoyu gazı alma mesabesinde kalmıştır. Bununla beraber birçok taktik veya stratejik gerçekler fiili başkan Sisi’yi Moskova’nın kucağına itmiştir. Henüz bazı iç ve dış sıkıntıları aşamamış olan Sisi, Moskova ziyareti ile ülkesinin başkanı olduğunun hazzına varmıştır. 2015 yazında planlanan başkanlık seçiminde aday olması arzu edildiği Putin tarafından telaffuz edilmiştir. Yaklaşık bir buçuk yıl daha fiilen Mısır’ı yönetmesinden sonra Sisi’nin seçimlere gitmesi pek zor olmayacak. Buna karşın Mısır’ın da internet öncesi Mısır’dan farklı olduğunu hesaba katarak mevcut başkan/gelecekte başkan adayı Sisi’yi ikaz etme ihtiyacı duyarak şöyle demiştir: “Bu Mısır halkının kaderi açısından çok sorumluluk gerektiren bir karar”
Sisi’nin Moskova ziyaretinde yapılan anlaşmalardan en önemlisi 2 milyar dolarlık silah alımı konusundadır. Bundan bir hafta sonra Kahire’ye gelen Rus yetkililerin 5 milyar dolarlık yeni bir silah satışı konusunu gündeme getirdiği haberleri sızmaktadır.
Rusya-Mısır yakınlaşmasının, Soğuk Savaş dönemindeki kadar olmasa bile küresel dengeler açısından önemi tartışılmazdır. Yapılan veya yapılacak olan anlaşmalar, öncelikle her iki ülkenin çıkarları ile ilgilidir. Mısır yönetiminin meşruiyet yolunda dış destek arayışı, Moskova’nın Sovyet sonrası kabuğuna çekilme zilletini aşmada bir fırsatı daha değerlendirmesi bu gerçeği değiştirmez. Öte yandan bugün yaşanan yakınlaşmanın ömrünün ne kadar süreceği de belli değildir. Tıpkı Kiev’de Moskova yanlısı yönetimin sona ermesi gibi. Bütün bu gerçeklere karşın yapılan ziyaretler ile imzalanan anlaşmalar parçalanma sürecine girmiş Suriye ve Irak sorunlarıyla birlikte Ortadoğu’da yeni dönemin kapısını bir parça daha aralamaktadır. Bu gelişme Arap Baharı’na inananlar açısında hayal kırıklığının yeni bir perdesini teşkil etmektedir.
Rus silahlarının ve yöntemlerinin Kiev caddelerinde işe yaramadığı gibi Kahire meydanlarında da geri tepeceği düşünülebilir. Ancak bunun sadece düşünce fantazisi olacağı karamsarlığı içindeyim. Çünkü Mısır, Avrupa’nın parçası olmadığı gibi AB ile entegrasyon aşamalarındaki yatırımlar da sözkonusu değil. Üstelik İsrail’in bu dönemde Filistin ile birlikte diğer iç sorunları aşabilmesi için komşularında olabildiğince karışıklık yaşanması, hatta parçalanması gerekmektedir. Bu dengeler içinde Washington’un pozisyonu oldukça “derin” görünmektedir. Tıpkı Ukrayna için olduğu gibi.
25 Şubat 2014
alaeddinyalcinkaya@gmail.com
Bir yanıt yazın